Kemik İliği Aspirat Konsantresi (BMAC), vücudun kendi onarım mekanizmalarını kullanarak hasarlı dokuları iyileştirmeyi hedefleyen, rejeneratif tıbbın yenilikçi bir uygulamasıdır. Bu yöntemin temelinde, kişinin kendi kemik iliğinde doğal olarak bulunan ve iyileşme potansiyeli taşıyan kök hücrelerin ve büyüme faktörlerinin toplanması yatar. Özel bir santrifüj işlemiyle bu değerli hücreler yoğun bir konsantre haline getirilir ve ardından hiçbir yabancı madde eklenmeden, doğrudan kireçlenme, kıkırdak hasarı veya tendon yaralanması gibi sorunlu bölgeye enjekte edilir. Bu sayede vücudun duraksamış doğal iyileşme süreci hedeflenen alanda yeniden tetiklenir.

Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

Kemik İliği Aspirat Konsantresi nedir ve vücudumuzdan nasıl elde edilir?

Kemik İliği Aspirat Konsantresi’ni, değerli bir maden aramak gibi düşünebilirsiniz. Kemik iliğimiz, kan hücrelerimizin üretildiği fabrika olmasının yanı sıra içinde çok değerli “onarıcı kök hücreler” barındıran bir hazinedir. Ancak bu hazine, tıpkı toprağın içindeki altın zerrecikleri gibi, kemik iliği sıvısının içinde çok dağınık ve seyrek bir halde bulunur. Normalde bu değerli kök hücreler, tüm ilik hücrelerinin binde birinden bile daha azdır. Tek başlarına, kireçlenme gibi büyük bir hasarı onarmaya güçleri yetmeyebilir.

İşte BMAC tedavisinin yaptığı şey, bu altın zerreciklerini, yani onarıcı kök hücreleri ve onlara yardım eden diğer iyileştirici faktörleri, özel bir eleme ve arındırma işleminden geçirerek bir araya toplamaktır. Bu işleme “konsantrasyon” yani yoğunlaştırma diyoruz. Bu sayede normalde çok az olan bu iyileştirici hücrelerin sayısını tek bir damlada onlarca kat artırarak, güçlü ve odaklanmış bir “onarım serumu” elde ederiz.

Peki bu süreç nasıl işliyor? Hastalarımızın en çok merak ettiği bu konuyu adım adım açıklayalım. Sürecin tamamı, genellikle tek bir seansta, birkaç saat içinde tamamlanır ve aynı gün normal hayatınıza dönebilirsiniz.

İşlem kemik iliği açısından en zengin ve ulaşılması en kolay bölgelerden biri olan leğen kemiğimizin arka üst kısmından (tıp dilinde “iliak krest” olarak adlandırılır) küçük bir miktar ilik sıvısı alınmasıyla başlar. Bu adımdan önce, bölge lokal anestezi kullanılarak tamamen uyuşturulur. Bu sayede işlem sırasında herhangi bir ağrı ya da ciddi bir rahatsızlık hissetmezsiniz. Sadece hafif bir basınç hissi olabilir. Gelişen teknoloji sayesinde artık bu işlem geçmişe kıyasla çok daha ince ve hassas iğnelerle, dokuya minimum hasar vererek, yaklaşık 15-20 dakika gibi kısa bir sürede konforlu bir şekilde tamamlanır.

Alınan bu taze kemik iliği sıvısı, hiç bekletilmeden, tamamen steril (mikropsuz) bir ortamda, özel bir teknolojiye sahip santrifüj cihazına aktarılır. Bu cihaz, kemik iliğini çok yüksek hızlarda döndürerek, içindeki bileşenleri ağırlıklarına ve yoğunluklarına göre katmanlara ayırır. Tıpkı bir süt kaymağının sütün üzerinde toplanması gibi, bizim için en değerli olan kök hücreler, trombositler ve büyüme faktörleri de bu işlem sırasında belirli bir katmanda yoğunlaşır. Kırmızı kan hücreleri gibi o an için ihtiyacımız olmayan bileşenler ise ayrıştırılır. Bu işlemin sonunda, başlangıçta aldığımız 60-120 mililitrelik sıvıdan, yaklaşık 5-10 mililitrelik çok daha güçlü ve konsantre bir iyileştirici sıvı, yani BMAC elde edilmiş olur.

Son adımda ise, hazırlanan bu değerli konsantre, hasarlı bölgeye, örneğin kireçlenmiş diz ekleminin içine, yırtılmış bir omuz tendonuna veya kaynamayan bir kemik kırığına enjekte edilir. Bu enjeksiyonun başarısı için, sıvının doğru noktaya ulaşması kritik öneme sahiptir. Bu nedenle enjeksiyon işlemi, genellikle ultrason veya floroskopi (hareketli röntgen) gibi görüntüleme yöntemleri eşliğinde, milimetrik bir hassasiyetle yapılır. Bu sayede tedavinin etkinliği en üst düzeye çıkarılır ve vücudun onarım mekanizmaları hedeflenen bölgede harekete geçirilir.

Kemik İliği Aspirat Konsantresi hangi iyileştirici bileşenleri içerir?

Kemik İliği Aspirat Konsantresi’ni, bir şantiyedeki uzman bir tamir ekibine benzetebiliriz. Bu ekibin içinde, her birinin farklı ama birbiriyle uyumlu çok önemli bir görevi olan değerli oyuncular bulunur. Bu tedaviyi, sadece tek bir hücre tipine veya büyüme faktörüne dayalı diğer yöntemlerden ayıran da işte bu zengin ve organize çalışan ekiptir.

Bu tamir ekibinin başlıca oyuncuları şunlardır:

  • Mezenkimal Kök Hücreler (MKH)
  • Hematopoetik Kök Hücreler (HKH)
  • Trombositler (Plateletler)
  • Büyüme Faktörleri
  • Sitokinler

Mezenkimal Kök Hücreler (MKH’ler): Bunlar ekibin “proje müdürleri” ve “mimarlarıdır”. Vücudumuzdaki en akıllı hücrelerden olan bu kök hücreler, “joker eleman” gibidirler; ihtiyaç duyulan dokuya dönüşebilme (farklılaşma) yeteneğine sahiptirler. Yani hasarlı bir kıkırdak şantiyesine gittiklerinde “Ben burada kıkırdak hücresi olmalıyım” der ve kıkırdak üretmeye başlarlar. Bir kemik onarımına gittiklerinde ise kemik hücresine dönüşürler. Ama görevleri bununla da bitmez. Aynı zamanda çok güçlü birer “şantiye şefi” gibi davranırlar. Bulundukları ortamdaki kaosu, yani zararlı iltihabı yatıştırır, diğer onarıcı hücrelere “Haydi arkadaşlar, buraya gelin ve işe başlayın!” şeklinde kimyasal sinyaller göndererek tüm iyileşme sürecini organize ve komuta ederler.

Hematopoetik Kök Hücreler (HKH’ler): Bu hücreler, ekibin “altyapı ve lojistik” sorumlularıdır. Temel görevleri kan hücrelerimizi üretmek olsa da onarım şantiyesinde yeni yolların ve boru hatlarının, yani yeni kan damarlarının (anjiyogenez) yapılmasını desteklerler. Unutmayın bir inşaat alanına malzeme (besin ve oksijen) taşıyan kamyonlar olmadan inşaat ilerlemez. İşte bu yeni damarlar, onarım bölgesine sürekli olarak taze kan, besin ve oksijen taşıyarak iyileşmenin hızlanmasını ve kalıcı olmasını sağlar.

Trombositler (Plateletler): Bunlar tamir ekibinin “ilk yardım ve acil durum” birimidir. Kanımızda pıhtılaşmayı sağlayan bu küçük hücreler, aslında içlerinde yüzlerce farklı “büyüme faktörü” depolayan küçük enerji paketleridir. Bir yaralanma olduğunda, yani şantiyede bir hasar meydana geldiğinde, ilk olay yerine gelenler onlardır. Hemen hasarlı bölgeye yapışır ve içlerindeki bu büyüme faktörlerini ortama salarlar. Bu salgı, hem onarım sürecini başlatan ilk alarm zilini çalar hem de uzaktaki kök hücrelere “Acil durum var, konum atıyoruz, hemen buraya gelin!” diye haber yollar.

Büyüme Faktörleri ve Sitokinler: Bunlar şantiye şeflerinin (kök hücrelerin) ve ilk yardım ekibinin (trombositlerin) kullandığı “telsiz konuşmaları” ve “iş emirleridir”. Her biri farklı bir komut veren bu protein yapılı kimyasal haberciler, hücrelerin çoğalmasını, yeni doku üretmesini, damar oluşumunu ve kemik yapılanmasını tetikler. Biri “daha fazla tuğla üretin” derken (kollajen sentezi), diğeri “yeni yollar açın” (anjiyogenez) emrini verir. Bu karmaşık ama mükemmel organize olmuş iletişim ağı sayesinde, onarım süreci doğru ve düzenli bir şekilde ilerler. Özellikle sitokinler, iltihap sürecinin hassas dengesini kurar; önce hasarlı dokuyu temizlemek için kontrollü bir yangın başlatır, sonra da yangının her şeyi yakmasını önlemek için zamanında söndürürler.

Kemik İliği Aspirat Konsantresi vücutta iyileşmeyi nasıl sağlar?

Bu güçlü tamir ekibi, yani Kemik İliği Aspirat Konsantresi, hasarlı bölgeye enjekte edildiğinde, basit bir ağrı kesici gibi sadece sorunun belirtisini geçici olarak baskılamaz. Bunun yerine, sorunun kökenine inerek vücudun duraksamış veya yavaşlamış olan kendi onarım mekanizmalarını birden fazla koldan harekete geçirir ve adeta yeniden başlatır. Bu etki temel olarak üç ana mekanizma üzerinden ilerler.

Birincisi, doğrudan doku onarımı ve yenilenmesidir (rejenerasyon). Özellikle eklem kireçlenmesinde asıl sorun olan aşınmış kıkırdak dokusunun onarımı en önemli hedeftir. Kıkırdak, kendini yenileme kapasitesi çok sınırlı bir dokudur. BMAC içindeki mimar kök hücreler, hasarlı bölgede doğrudan kıkırdak hücrelerine (kondrositler) dönüşerek yeni ve sağlıklı bir kıkırdak dokusu için temel atabilirler. İçerdiği büyüme faktörleri de bu süreci destekleyerek kıkırdağın ana yapı taşı olan kollajen gibi malzemelerin üretimini artırır, böylece kıkırdağın yapısal bütünlüğünün ve dayanıklılığının yeniden kazanılmasına yardımcı olur.

İkincisi, zararlı iltihabın kontrol altına alınmasıdır (anti-enflamatuar etki). Eklem kireçlenmesi gibi kronik hastalıklarda ağrının, şişliğin ve doku hasarının devam etmesinin en büyük sorumlusu, kontrolsüz ve süregelen iltihaptır. Bu iltihap, adeta eklemin içinde sürekli yanan, düşük yoğunluklu bir yangın gibidir ve yavaş yavaş her şeyi yıpratır. Kemik İliği Aspirat Konsantresi, içerdiği akıllı “arabulucu” moleküller (sitokinler) sayesinde bu zararlı yangını söndürür. Kıkırdak yıkımına yol açan kimyasalların üretimini baskılar. Bu hem hastanın ağrısının azalmasını ve ekleminin rahatlamasını sağlar hem de kıkırdağın daha fazla zarar görmesini yavaşlatır. Bu güçlü anti-enflamatuar etki hastaların enjeksiyondan sonraki ilk haftalarda neden belirgin bir rahatlama hissettiklerini de açıklar.

Üçüncüsü ve belki de en önemlisi, vücudun kendi iyileşme potansiyelinin aktive edilmesidir (sinyal verme rolü). Son yıllarda yapılan araştırmalar gösteriyor ki enjekte edilen kök hücrelerin asıl marifeti sadece kendilerinin yeni dokuya dönüşmesiyle sınırlı olmayabilir. Bu hücreler, aynı zamanda vücudun farklı bölgelerinde bulunan diğer onarıcı hücrelere ve moleküllere “Büyük bir onarım projesi başladı, herkes yardıma gelsin!” şeklinde güçlü kimyasal sinyaller gönderen birer “komuta merkezi” gibi de çalışırlar. Yani BMAC enjeksiyonu, bir nevi vücudun kendi uyuyan onarım ordusunu harekete geçiren bir uyandırma servisi görevi görür. Bu “parakrin etki” olarak da bilinen mekanizma, neden nispeten az sayıda kök hücre içeren bir enjeksiyonun bile klinik olarak anlamlı ve uzun süreli etkiler gösterebildiğini kısmen açıklamaktadır. Tedavi, sadece enjekte edilen bir sıvıdan ibaret kalmaz, vücudun bütüncül bir iyileşme yanıtı vermesini tetikler.

Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

Ortopedide Kemik İliği Aspirat Konsantresi hangi hastalıklar için kullanılır?

Kemik İliği Aspirat Konsantresi, içerdiği zengin onarıcı hücreler sayesinde ortopedi alanında oldukça geniş bir kullanım potansiyeline sahiptir. Ancak bu tedavinin her derde deva sihirli bir değnek olmadığını ve her hasta için uygun olmayabileceğini bilmek önemlidir. Uygunluk kararı, hastanın durumu hastalığın evresi ve hekimin detaylı değerlendirmesi sonucunda verilir.

BMAC tedavisinin en sık ve başarılı sonuçlarla kullanıldığı başlıca ortopedik durumlar şunlardır:

  • Diz eklemi kireçlenmesi (gonartroz)
  • Kalça eklemi kireçlenmesi (koksartroz)
  • Omuz eklemi kireçlenmesi ve sıkışma sendromları
  • Ayak bileği eklemi kireçlenmesi
  • Travmatik kıkırdak hasarları (osteokondral defektler)
  • Ayak bileği talus kemiğinin kıkırdak lezyonları
  • İyileşmeyen veya geç kaynayan kemik kırıkları (psödoartroz)
  • Kemiğin kanlanmasının bozulması (avasküler nekroz – osteonekroz)
  • Omuzun döndürücü kılıf (rotator manşet) tendon yırtıkları
  • Aşil tendonunun kronik sorunları (tendinopati)
  • Dirsekte görülen tenisçi ve golfçü dirseği (epikondilitler)
  • Kalça eklemi çevresindeki tendon yaralanmaları
  • Bazı menisküs yırtıklarının onarımına destek olarak
  • Omurga disklerindeki yıpranma (disk dejenerasyonu)
  • Büyük cerrahi onarımların (örneğin bağ veya tendon tamiri) iyileşmesini desteklemek amacıyla.

Diz kireçlenmesinde Kemik İliği Aspirat Konsantresi tedavisi ne kadar etkilidir?

Diz kireçlenmesi (osteoartrit), belki de BMAC tedavisinin en çok araştırıldığı, en sık uygulandığı ve en umut verici sonuçların alındığı alanların başında gelmektedir. Dünya genelinde milyonlarca insanın yaşam kalitesini düşüren bu kronik sorunla mücadelede, BMAC geleneksel tedavilere yanıt vermeyen birçok hasta için yeni bir umut kapısı aralamıştır.

Bilimsel çalışmalar ve klinik deneyimler, BMAC tedavisinin diz kireçlenmesi olan hastalarda hem ağrıyı azaltma hem de fonksiyonları iyileştirme konusunda belirgin bir potansiyele sahip olduğunu göstermektedir. Hastalar, genellikle enjeksiyondan sonraki ilk birkaç hafta ila birkaç ay içinde ağrılarında azalma, yürüme mesafelerinde artış, merdiven inip çıkmada rahatlama ve genel yaşam kalitelerinde bir iyileşme fark etmeye başlarlar. Bu olumlu etkilerin, yapılan birçok çalışmada 1 yıl, hatta bazı hasta gruplarında 2 yıla kadar devam edebildiği gözlemlenmiştir.

Burada altını çizmemiz gereken önemli bir nokta var. BMAC tedavisinin diz kireçlenmesindeki temel hedefi, kıkırdağı “tamamen yoktan var etmek” veya “eklemi sıfırlamak” değildir. Böyle bir beklenti gerçekçi olmaz. Tedavinin asıl amacı; eklem içindeki biyolojik ortamı değiştirmek, zararlı iltihabı baskılamak, kalan sağlıklı kıkırdak dokusunu korumak, potansiyel olarak küçük onarımları tetiklemek ve sonuç olarak hastanın ağrısız ve daha fonksiyonel bir yaşam sürmesini sağlamaktır. Yani amaç eklemin ömrünü uzatmak ve total diz protezi gibi daha büyük ve geri dönüşü olmayan bir ameliyata olan ihtiyacı mümkün olduğunca ertelemektir.

Tedavinin başarısı her hastada aynı olmayabilir. Başarıyı etkileyen bazı faktörler bulunmaktadır.

Hastalığın Evresi: Tedavi, genellikle hastalığın erken ve orta evrelerinde (hafif ve orta şiddette kireçlenme) uygulandığında en iyi sonuçları verir. Kıkırdak hasarının çok ilerlediği, kemiklerin birbirine sürttüğü ileri evre vakalarda tedavinin başarı şansı daha düşüktür.

Hastanın Kilosu: Vücut kitle indeksinin (VKİ) yüksek olması, yani aşırı kilo, diz eklemlerine binen yükü artırarak hem hastalığın ilerlemesine neden olur hem de yapılan tedavinin etkinliğini azaltabilir.

Eklem Dizilimi: Bacaklarda belirgin bir eğrilik (“O” bacak veya “X” bacak) varsa, bu mekanik sorun düzeltilmeden yapılacak biyolojik bir tedavinin etkisi sınırlı kalacaktır.

Hastanın Yaşı ve Aktivite Seviyesi: Genç ve daha aktif hastaların iyileşme potansiyeli genellikle daha yüksektir.

Rehabilitasyona Uyum: Enjeksiyon sonrası fizik tedavi ve rehabilitasyon programına uyum, tedavinin başarısı için en az enjeksiyonun kendisi kadar önemlidir.

Kemik İliği Aspirat Konsantresi tedavisinin riskleri veya yan etkileri var mıdır?

Herhangi bir iğneli işlemde olduğu gibi, BMAC tedavisinin de potansiyel riskleri ve yan etkileri vardır. Ancak bu tedavinin en büyük avantajlarından biri, hastanın kendi kanı ve kemik iliği kullanıldığı için alerjik reaksiyon veya vücudun tedaviyi reddetmesi gibi risklerin olmamasıdır. Genel olarak son derece güvenli bir prosedür olarak kabul edilir ve karşılaşılan yan etkilerin çoğu hafif ve geçicidir.

En sık görülen olası yan etkiler genellikle iki bölgede ortaya çıkar.

Kemik İliğinin Alındığı Bölgede Görülenler:

  • Birkaç gün süren hafif ağrı veya sızı
  • Hassasiyet
  • Bölgesel morarma
  • Dolgunluk hissi

Enjeksiyonun Yapıldığı Eklemlerde Görülenler:

  • İlk 24-72 saatte ağrıda geçici bir artış
  • Eklemde şişlik ve dolgunluk
  • Hafif kızarıklık
  • Hareketlerde geçici hassasiyet

Bu belirtiler genellikle vücudun tedaviye verdiği doğal bir iltihabi yanıtın ve iyileşme sürecinin başladığının bir işaretidir. Genellikle birkaç gün içinde kendiliğinden azalır ve basit ağrı kesicilerle veya buz uygulamasıyla kolayca kontrol altına alınır.

Daha nadir görülen ancak bilinmesi gereken potansiyel riskler de vardır:

  • Enfeksiyon
  • Kanama
  • Sinir veya damar hasarı
  • Lokal anesteziye karşı reaksiyon

Bu riskler, işlemin tamamen steril (mikropsuz) koşullarda, deneyimli bir hekim tarafından ve görüntüleme yöntemleri eşliğinde yapılmasıyla minimuma indirilir.

Kemik İliği Aspirat Konsantresi tedavisi kimler için uygun bir seçenektir?

BMAC tedavisinin başarısı, doğru hasta seçimine kritik derecede bağlıdır. Bu tedavi her diz veya omuz ağrısı için uygun bir çözüm değildir. Detaylı bir muayene ve radyolojik değerlendirme sonucunda, hekim hastanın bu tedavi için iyi bir aday olup olmadığına karar verir.

Genel olarak BMAC tedavisi için uygun kabul edilen hastaların bazı ortak özellikleri vardır:

  • Hafif veya orta şiddette eklem kireçlenmesi olanlar
  • Ameliyat için henüz erken evrede olan veya cerrahiyi ertelemek isteyenler
  • Daha önce denenen fizik tedavi, ilaç veya diğer enjeksiyon tedavilerinden yeterli faydayı görmemiş olanlar
  • Genç ve aktif olup, travma sonrası bölgesel kıkırdak hasarı yaşayanlar
  • Kronik tendon yaralanmaları (tenisçi dirseği, aşil tendinopatisi vb.) nedeniyle yaşam kalitesi düşenler
  • Genel sağlık durumu iyi olan ve anestezi almasında bir sakınca bulunmayanlar
  • Tedaviden gerçekçi beklentilere sahip olan ve tedavi sonrası rehabilitasyon sürecine uyum göstermeye istekli olanlar

Bununla birlikte bazı durumlarda BMAC tedavisi kesinlikle önerilmez. Tedavinin uygun olmadığı başlıca durumlar (kontrendikasyonlar) şunlardır:

  • Tedavi edilecek bölgede veya vücudun herhangi bir yerinde aktif bir enfeksiyon varlığı
  • Kan veya kemik iliği ile ilgili kanser öyküsü (lösemi, lenfoma, multipl miyelom gibi)
  • Aktif veya yakın zamanda geçirilmiş diğer kanser türleri
  • Kanama veya pıhtılaşma bozuklukları
  • Kontrol altına alınmamış ciddi sistemik hastalıklar (diyabet, romatoid artrit vb.)
  • Hamilelik veya emzirme dönemi

Kemik İliği Aspirat Konsantresi enjeksiyonu sonrası iyileşme süreci nasıldır?

BMAC enjeksiyonu, sihirli bir değnek değildir; iyileşme bir süreçtir ve bu sürecin başarısı için hastanın aktif katılımı ve sabrı çok önemlidir. Enjeksiyon sonrası rehabilitasyon programı, tedavinin ayrılmaz ve en kritik parçalarından biridir.

İyileşme süreci genellikle belirli aşamalara ayrılır:

İlk 48-72 Saat (Akut İnflamatuar Faz): Bu vücudun tedaviye ilk yanıt verdiği, en hassas dönemdir.

Yapılması Gerekenler:

  • Tedavi edilen eklemi dinlendirmek
  • Mümkünse eklemi kalp seviyesinden yukarıda tutmak
  • Günde 3-4 kez, 15-20 dakika boyunca bölgeye buz uygulamak
  • Hekiminizin önerdiği basit ağrı kesicileri (genellikle parasetamol içerikli) kullanmak

Kesinlikle Kaçınılması Gerekenler:

Non-steroid anti-inflamatuar (NSAID) grubundaki ağrı kesiciler (Ibuprofen, Naproksen, Diklofenak vb.). Çünkü bu ilaçlar, bizim başlatmaya çalıştığımız doğal iyileşme iltihabını baskılar.

  • Bölgeye sıcak uygulama (sıcak su torbası, kaplıca, sauna vb.)
  • Alkol tüketimi
  • Ekleme tam yük bindiren aktiviteler

Günden 2. Haftaya Kadar (Erken Onarım Fazı): Bu dönemde amaç eklemi koruyarak nazikçe hareketlendirmeye başlamaktır.

Yapılması Gerekenler:

  • Hekiminizin veya fizyoterapistinizin gösterdiği nazik eklem hareket açıklığı egzersizlerine başlamak
  • Yük taşıyan bir eklem tedavi edildiyse, koltuk değneği kullanımına devam etmek
  • Kan dolaşımını artırmak için kısa ve yavaş tempolu yürüyüşler (yük vermeden)

Kaçınılması Gerekenler:

  • Uzun süreli ayakta kalmak veya yürümek
  • Merdiven inip çıkmak
  • Ani ve zorlayıcı hareketler

Haftadan 6. Haftaya Kadar (Orta Dönem Onarım ve Güçlendirme): Bu dönemde, yavaş yavaş güçlendirme egzersizlerine geçilir.

Yapılması Gerekenler:

  • Yapılandırılmış bir fizik tedavi programına başlamak
  • Düşük dirençli ve ekleme yük bindirmeyen egzersizler (örneğin yüzme, su içi egzersizler, dirençsiz bisiklet)
  • Kas gücünü ve esnekliği artırmaya yönelik kontrollü egzersizler

Kaçınılması Gerekenler:

  • Koşma, zıplama, sıçrama gibi yüksek etkili aktiviteler
  • Ağır kaldırma
  • Çömelme ve derin diz bükme hareketleri

Haftadan Sonra (Geç Dönem ve Fonksiyona Dönüş): İyileşme ilerledikçe, yavaş ve kademeli olarak normal aktivitelere dönüş başlar.

Yapılması Gerekenler:

  • Fizyoterapist kontrolünde egzersiz yoğunluğunu ve çeşitliliğini artırmak
  • Spesifik spor veya aktiviteye yönelik fonksiyonel egzersizlere başlamak

Unutulmaması Gerekenler:

  • Ağrı, her zaman bir dur sinyalidir. Ağrıya rağmen egzersize devam etmemek gerekir.
  • Tam iyileşme ve tedavinin nihai etkisinin görülmesi 3 ila 6 ay, hatta bazen daha uzun sürebilir.

Bu süreç boyunca sabırlı olmak ve vücudunuza kendini onarması için zaman tanımak, tedaviden alınacak faydayı en üst düzeye çıkaracaktır.

Blog Yazıları