Omuz kireçlenmesi belirtileri; özellikle gece uykusundan uyandıracak şiddette inatçı omuz ağrısı, kolu kaldırmada ciddi hareket kısıtlılığı ve hareket esnasında eklemden gelen sürtünme sesleriyle kendini gösterir. Aşınan eklem kıkırdağının kendini yenileme özelliği olmadığı için hastalık kendiliğinden geçmez; ancak tedavi edilebilir bir süreçtir. Hafif ve orta düzeydeki vakalar ilaç, fizik tedavi ve omuz içi enjeksiyonlarla kontrol altına alınırken, ileri evrelerde omuz protezi ameliyatı ile eklem fonksiyonları yeniden kazandırılır.
Yazı İçeriği
Omuz Kireçlenmesi Neden Olur ve Kimlerde Görülür?
Omuz eklemi, vücudumuzun en hareketli ve en karmaşık eklemlerinden biridir. Bir top ve bir yuvadan oluşan bu sistemde, her iki kemik yüzeyi de pürüzsüz bir kıkırdak tabakasıyla kaplıdır. Bu tabaka, kemiklerin birbirine sürtünmeden, yağ gibi kaymasını sağlar. Ancak zamanla, yaşın ilerlemesiyle veya geçirilen travmalarla bu kıkırdak incelir, yer yer dökülür ve altındaki kemik yüzeyi açığa çıkar. İşte o zaman “kemik kemiğe sürtüyor” dediğimiz ağrılı süreç başlar.
Bu aşınmanın nedenlerini genellikle iki ana grupta inceleriz. Birincisi, herhangi bir belirgin sebep olmaksızın, tamamen genetik yatkınlık ve yaşlanma süreciyle gelişen durumdur. Vücudun doğal eskime süreci diyebiliriz. İkincisi ise daha belirgin bir geçmişe dayanır.
İkincil sebepler şunlardır:
- Geçmiş omuz kırıkları
- Tekrarlayan omuz çıkıkları
- Romatizmal hastalıklar
- Avasküler nekroz
- Kronik enfeksiyonlar
Özellikle omuz bölgesinden geçirilmiş eski ameliyatlar veya tedavi edilmemiş büyük kas yırtıkları, eklemin dengesini bozarak kıkırdağın çok daha hızlı aşınmasına yol açar. İstatistiklere baktığımızda bu durumun 60 yaş üzeri bireylerde daha sık görüldüğünü ve kadınların erkeklere oranla bu hastalığa yakalanma riskinin biraz daha yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Ayrıca ağır fiziksel aktivite gerektiren mesleklerde çalışanlar veya halter gibi omuz eklemine aşırı yük bindiren sporlarla uğraşanlar da risk grubundadır.
Omuz Kireçlenmesi Belirtileri Nelerdir?
Hastalığın en belirgin ve hastayı hekime getiren şikayeti şüphesiz ki ağrıdır. Ancak bu ağrı, basit bir kas ağrısından farklı bir karakter izler. Hastalığın başlangıcında ağrı genellikle hareketle ortaya çıkar. Örneğin rafa uzanırken, bir şey kaldırırken veya spor yaparken omuzda bir sızlama hissedilir, dinlenince geçer. Ancak kıkırdak hasarı ilerledikçe ağrının karakteri değişir.
İlerleyen dönemde görülen durumlar şunlardır:
- İstirahatte devam eden ağrı
- Gece uykudan uyandıran ağrı
- Hava değişimlerinde sızlama
- Kolda güçsüzlük hissi
Özellikle gece ağrısı bizim için çok kritik bir işarettir. Hasta, ağrıyan omzunun üzerine yatamadığını, yastıkla desteklemek zorunda kaldığını, hatta gece sırf omuz ağrısı yüzünden defalarca uyandığını ifade eder. Bu durum kıkırdak kaybının artık ileri seviyeye ulaştığının ve kemik içi basıncın arttığının bir göstergesidir.
Ağrının yanı sıra en sık görülen ikinci belirti hareket kısıtlılığıdır. Kireçlenme ilerledikçe eklem kapsülü daralır, eklem yüzeyleri bozulur ve omuz hareketleri kısıtlanır. Hasta eskiden rahatlıkla yaptığı basit günlük işleri yaparken zorlanmaya başlar.
Zorlanılan aktiviteler şunlardır:
- Saç taramak
- Sırta uzanmak
- Sütyen kopçalamak
- Ceket giymek
- Yüksek rafa uzanmak
- Arka cebe cüzdan koymak
Bir diğer karakteristik belirti de ses gelmesidir. Omuzu hareket ettirirken “kıtlama”, “gıcırdama” veya kum varmış gibi sürtünme sesleri duyulabilir. Buna tıbbi olarak krepitasyon diyoruz. Bu ses, bozulmuş ve pürüzlü hale gelmiş eklem yüzeylerinin birbirine sürtünmesinden kaynaklanır.
Rotator Manşet Yırtığı Omuz Kireçlenmesi Yapar mı?
Bu soru, omuz sağlığı açısından hayati bir öneme sahiptir ve cevabı kesinlikle evettir. Omuz ekleminin çevresini saran ve “Rotator Manşet” adı verilen dört adet adele grubu vardır. Bu adelelerin görevi sadece kolu kaldırmak veya döndürmek değildir; aynı zamanda kol kemiğinin topuzunu, kürek kemiğinin yuvasında tam merkezde tutmaktır.
Eğer bu adelelerde büyük bir yırtık oluşur ve uzun yıllar tedavi edilmezse omuzun tüm mekanik dengesi altüst olur. Kol kemiğinin başı, onu yerinde tutan bir güç olmadığı için yukarıya doğru kayar ve omuzun çatısı olan kemiğe (akromion) çarpmaya başlar. Bu anormal sürtünme, eklem kıkırdağını çok hızlı bir şekilde tahrip eder.
Bu duruma özel bir isim veriyoruz: Rotator Manşet Artropatisi. Yani yırtığa bağlı gelişen kireçlenme. Bu durumdaki hastalar, normal kireçlenme hastalarından daha farklı ve daha zorlu bir tablo çizerler. Sadece ağrıları yoktur, aynı zamanda kollarını yukarı kaldıracak motor güçleri de (adeleleri) çalışmaz. Bu hastalar kollarını kaldırmaya çalıştıklarında omuzlarını kulaklarına doğru çekerler ama kolu yana açamazlar. Bu duruma “yalancı felç” diyoruz. Bu ayrımı yapmak çok önemlidir çünkü tedavisi, standart kireçlenme tedavisinden tamamen farklıdır.
Omuz Kireçlenmesi Tanısı Nasıl Konulur?
Tanı süreci, hastanın şikayetlerini detaylıca dinlemekle başlar. Ağrının ne zaman başladığı, şiddeti, gece uykusunu etkileyip etkilemediği ve hastanın geçmişinde geçirdiği omuz travmaları bizim için yol göstericidir. Ancak sadece dinlemek yetmez, detaylı bir fizik muayene şarttır.
Muayene sırasında öncelikle hastanın boyun bölgesini kontrol etmek gerekir. Çünkü boyun fıtığından kaynaklanan ağrılar sık sık omuza vurabilir ve kireçlenme ağrısı ile karışabilir. Eğer sorunun boyundan değil de omuzdan kaynaklandığına eminsek, omuz hareket açıklığını ve kas gücünü test ederiz.
Görüntüleme yöntemleri tanıyı kesinleştirmek için kullanılır:
- Röntgen
- MR (Manyetik Rezonans)
- Bilgisayarlı Tomografi (BT)
Röntgen, kireçlenme tanısında “altın standart”tır. Kemiklerin arasındaki mesafenin daraldığını, kemik uçlarında “gaga” dediğimiz çıkıntıların (osteofit) oluştuğunu ve kemik yüzeylerinin sertleştiğini röntgende net bir şekilde görürüz. Genellikle röntgen, hastalığın evresini belirlemek için yeterlidir.
Ancak eğer cerrahi bir tedavi planlıyorsak, yumuşak dokuların durumunu görmek için MR isteriz. Özellikle rotator manşet adelelerinin sağlam olup olmadığını bilmek, ameliyat stratejisini belirlemek için hayati önem taşır. Kemik yapısını üç boyutlu değerlendirmek gerekirse de Bilgisayarlı Tomografi devreye girer.
Omuz Kireçlenmesi Nasıl Geçer ve Ameliyatsız Tedavi Mümkün mü?
Omuz kireçlenmesi kronik ve ilerleyici bir süreçtir; yani aşınan kıkırdağın kendini yenileyip eski pürüzsüz haline dönmesi günümüz tıbbında mümkün değildir. Ancak bu durum hemen ameliyat olunması gerektiği anlamına gelmez. Tedavideki temel amacımız ağrıyı kontrol altına almak ve hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Hastalığın evresi ne olursa olsun, eğer hastanın ağrısı tolere edilebilir düzeydeyse ve fonksiyon kaybı çok ciddi değilse, öncelikle ameliyatsız yöntemler denenmelidir.
İlk basamak tedavide kullanılan yöntemler şunlardır:
- Ağrı kesici ilaçlar
- Ödem çözücü ilaçlar
- Aktivite düzenlemesi
- Sıcak/Soğuk uygulamalar
İlaç tedavisi olarak genellikle Non-Steroid Anti-İnflamatuar (NSAİİ) grubu ilaçlar tercih edilir. Bu ilaçlar hem ağrıyı keser hem de eklem içindeki yangıyı (enflamasyonu) baskılar. Ancak bu ilaçların uzun süreli kullanımı mide ve böbrek sorunlarına yol açabileceği için doktor kontrolünde kullanılmalıdır.
Fizik tedavi ve egzersiz, tedavinin olmazsa olmaz bir parçasıdır. Kireçlenmiş bir eklemde ağrıyı azaltmanın en iyi yollarından biri, o eklemi hareket ettiren kasları güçlendirmektir. Güçlü omuz ve kürek kemiği kasları, ekleme binen yükü azaltarak hastayı rahatlatır. Ayrıca eklem hareket açıklığını korumak için germe egzersizleri de çok önemlidir.
Omuz Kireçlenmesi İçin İğne Tedavisi Yapılır mı?
Evet, eklem içi enjeksiyonlar (iğneler), ameliyatsız tedavinin güçlü bir silahıdır. Ancak her iğne her hastaya veya her duruma uygun değildir. Hangi iğnenin ne zaman yapılacağı iyi planlanmalıdır.
Kullanılan enjeksiyon türleri şunlardır:
- Kortizon enjeksiyonları
- Hiyalüronik asit (Eklem sıvısı)
- PRP (Trombositten zengin plazma)
Kortizon iğneleri, omuzda çok şiddetli ağrı ve yangı (alevlenme) olduğu dönemlerde yangın söndürücü görevi görür. Hızlı bir rahatlama sağlar ancak etkisi genellikle geçicidir. Ortalama 1 ay kadar süren bir iyilik hali sağlar. Sık tekrarlanması, tendon yapısını zayıflatabileceği için önerilmez.
Hiyalüronik asit enjeksiyonları ise daha farklı bir mekanizmayla çalışır. Eklem içine kayganlaştırıcı bir sıvı vererek sürtünmeyi azaltmayı ve eklemi beslemeyi hedefler. Etkisi kortizona göre daha geç başlar ancak daha uzun sürer (ortalama 6 ay). Özellikle orta evre kireçlenmelerde hastanın konforunu artırmada oldukça başarılıdır.
PRP veya kök hücre gibi rejeneratif tedaviler ise son yıllarda popüler olsa da omuz kireçlenmesinde kesin bir tedavi protokolü olarak yerleşmemiştir. Diz ekleminde daha yaygın kullanılsa da omuzdaki etkinliği konusunda bilimsel veriler henüz netleşmemiştir. Bu tedaviler hasarlı kıkırdağı “mucizevi” bir şekilde yenilemez, ancak ağrı kontrolüne yardımcı olabilir.
Omuz Kireçlenmesi İçin Kapalı Ameliyat Uygun mu?
Artroskopi dediğimiz kapalı omuz ameliyatları, kireçlenme tedavisinde sınırlı bir yere sahiptir. Bu yöntem kireçlenmeyi tamamen ortadan kaldırmaz. Daha çok “zaman kazanma” veya “temizlik” ameliyatı olarak düşünülebilir.
Genç hastalarda veya kireçlenmenin henüz çok ilerlemediği durumlarda, eklem içinde takılma yapan kıkırdak parçalarını temizlemek, iltihaplı dokuları almak ve pürüzlü yüzeyleri törpülemek için uygulanabilir. Bu işlem hastayı bir süre rahatlatabilir. Ancak ileri derecede, kemik kemiğe temas eden hastalarda artroskopinin başarısı düşüktür ve ağrılar kısa sürede geri dönebilir. Bu nedenle her hastaya önerilmez, hasta seçimi çok dikkatli yapılmalıdır.
Omuz Protezi Ameliyatı Ne Zaman ve Nasıl Yapılır?
Eğer fizik tedavi, ilaçlar ve iğneler artık işe yaramıyorsa, hasta gece ağrıdan uyuyamıyorsa ve kolunu kullanamaz hale geldiyse, omuz protezi (artroplasti) ameliyatı gündeme gelir. Bu ameliyat, hasarlı eklem yüzeylerinin metal ve polietilen (plastik) parçalarla değiştirilmesidir. Omuz protezleri, hastanın anatomisine ve kas yapısına göre farklı tiplerde uygulanır.
Uygulanan protez tipleri şunlardır:
- Anatomik Tam Omuz Protezi
- Ters Omuz Protezi
- Yarım Omuz Protezi
Anatomik Tam Omuz Protezi:
Bu yöntemde omuzun doğal yapısı taklit edilir. Kol kemiğinin başına metal bir top, yuva kısmına ise plastik bir yüzey yerleştirilir. Ancak bu protezin başarılı olabilmesi için, hastanın omuz çevresindeki “Rotator Manşet” adelelerinin sağlam ve çalışıyor olması şarttır. Çünkü bu protezde kolu kaldırma görevini yine hastanın kendi adeleleri yapar. Eğer adeleler sağlamsa, bu ameliyat mükemmel bir ağrı kesici etki ve hareket açıklığı sağlar.
Ters Omuz Protezi:
Bu protez tipi, omuz cerrahisinde bir devrim niteliğindedir. Rotator manşet adeleleri yırtık olan ve onarılamayan hastalarda kullanılır. Normal anatomide top kolda, yuva kürek kemiğindedir. Ters protezde ise bu sistem tam tersine çevrilir: Top kürek kemiğine, yuva ise kol kemiğine yerleştirilir.
Bu mekanik değişiklik sayesinde, omuzun hareket merkezi değişir. Artık kolu kaldırmak için yırtık olan rotator manşet adelelerine ihtiyaç kalmaz; bu görevi omuzun en dışındaki büyük kas olan “Deltoid” kası üstlenir. Yani motoru bozuk bir arabaya yeni ve farklı bir motor takmak gibidir. Bu sayede hastalar hem ağrıdan kurtulur hem de kollarını yeniden yukarı kaldırabilirler.
Yarım Omuz Protezi:
Sadece kol kemiğinin başının değiştirildiği, yuva kısmına dokunulmadığı yöntemdir. Günümüzde, yuva kemiğinin protez takılamayacak kadar kötü olduğu özel durumlarda tercih edilmektedir.
Omuz Protezi Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıldır?
Ameliyatın başarısı kadar, ameliyat sonrası rehabilitasyon süreci de kritiktir. Protez ameliyatı olan bir hasta ertesi gün ayağa kalkar, yemeğini yiyebilir ve kişisel ihtiyaçlarını giderebilir. Genellikle 2-3 gün hastanede kalınır. Ancak tam iyileşme ve normal hayata dönüş kademeli bir süreçtir.
Anatomik protez yapılan hastalarda, ameliyat sırasında kesilen bir adele tekrar dikildiği için ilk 4-6 hafta bu adele korunmalıdır. Kolun dışa doğru zorlanması veya aktif olarak kaldırılması bu dönemde kısıtlanır.
Ters protez yapılan hastalarda ise adele tamiri yoktur ancak protezin mekanik dengesi farklıdır. Bu hastaların da ilk haftalarda protezi yerinden çıkartacak ters hareketlerden (kolu arkaya götürmek gibi) kaçınması gerekir.
Rehabilitasyon süreci şunları içerir:
- Pasif hareket egzersizleri
- Aktif yardımlı egzersizler
- Güçlendirme egzersizleri
- Germe egzersizleri
Her iki protez tipinde de fizik tedavi yaklaşık 3 ay sürer. Hastaların günlük yaşamlarına dönmeleri, araba kullanmaları ve hafif yükleri kaldırmaları genellikle 2-3 ayı bulur.
Ters omuz protezi yapılan hastalar, kolları ne kadar güçlenirse güçlensin, ömür boyu çok ağır kaldırmaktan kaçınmalıdır. Bu protez size saçınızı taramayı, raftan bardağınızı almayı, yemeğinizi yemeyi sağlar; ancak ağır çuvallar taşımanıza veya balta ile odun kırmanıza uygun değildir.

Prof. Dr. Murat Demirel, 1974 yılında Ankara’da doğmuş, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde uzmanlık eğitimine başlamış ve 2004 yılında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı unvanını almıştır. Uzmanlık sonrası dönemde kas-iskelet sistemi hastalıklarının cerrahi ve konservatif tedavilerine odaklanmış, yenilikçi ortopedik yaklaşımları klinik pratiğine entegre etmiştir.
Omuz, diz, kalça ve ayak bileği eklemlerine yönelik ileri düzey cerrahi uygulamalarda uzmanlaşan Prof. Dr. Demirel; omuz artroskopisi, diz protezi, robotik cerrahi, kök hücre tedavisi ve PRP uygulamaları konularında deneyim sahibidir. Güncel ortopedi pratiğinde fonksiyonel sonuçları artıran minimal invaziv ve biyolojik tedavi yöntemlerini önceliklendirmektedir.
Halen Ankara’daki özel kliniğinde ortopedi ve travmatoloji alanında hasta kabul eden Prof. Dr. Murat Demirel, ileri görüntüleme teknolojileri ve multidisipliner yaklaşımla kişiye özel tedavi planları oluşturmaktadır. Cerrahi ve rejeneratif ortopediyi birleştiren vizyoner yaklaşımıyla, hareket sistemi hastalıklarının tedavisinde yaşam kalitesini merkeze alan modern çözümler sunmaktadır.

