Ön Diz Ağrısı: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Ön diz ağrısı, diz kapağı ve çevresinde ortaya çıkan yaygın bir şikayettir. Genellikle merdiven çıkarken, çömelirken veya uzun süre oturduktan sonra belirginleşir. Sporcularda sık görülse de günlük yaşamda da karşılaşılabilir ve farklı nedenlere bağlı olarak gelişebilir.

Ön diz ağrısının belirtileri arasında merdiven çıkarken artan ağrı, dizde batma hissi, krepitasyon (tırmalanma sesi) ve zaman zaman şişlik yer alır. Bu bulgular, özellikle diz kapağı altındaki kıkırdak yapılarla ilişkili sorunların göstergesi olabilir.

Ön diz ağrısının nedenleri arasında patellofemoral ağrı sendromu, kıkırdak yumuşaması, bağ zedelenmeleri ve kas dengesizlikleri yer alır. Ayrıca aşırı yüklenme, uygunsuz ayakkabı seçimi ve yanlış antrenman teknikleri de risk faktörleri arasındadır.

Tedavi sürecinde öncelikle ağrıya yol açan nedenin belirlenmesi önemlidir. İstirahat, fizik tedavi, egzersiz programları ve gerekirse enjeksiyon tedavileri uygulanabilir. Cerrahi yöntemler ise yalnızca ileri derecede kıkırdak hasarı veya yapısal bozukluklarda tercih edilir.

Ön Diz Ağrısı Nedir ve En Sık Karşılaşılan Nedeni Hangisidir?

Ön diz ağrısı, adından da anlaşılacağı gibi, dizin ön kısmında yoğunlaşan bir rahatsızlığı ifade eder. Ancak bu bir tanıdan çok bir belirtidir. Bu belirtinin arkasındaki en yaygın suçlu ise Patellofemoral Ağrı Sendromu’dur. Bu sendromu daha iyi anlamak için diz kapağı eklemini bir tren ve ray sistemine benzetebiliriz. Diz kapağınız (patella) tren, uyluk kemiğinizin (femur) ucundaki özel oluk ise bu trenin rayıdır. Sağlıklı bir dizde, bacağınızı büküp açtığınızda tren ray üzerinde pürüzsüzce ileri geri hareket eder. Ancak Patellofemoral Ağrı Sendromu’nda bu mekanizma bozulur. Tren, ray üzerinde düzgün hareket etmek yerine bir tarafa daha fazla sürtünür, baskı yapar veya rayın dışına taşma eğilimi gösterir. İşte diz kapağı eklemindeki bu anormal yüklenme ve stres, ağrının ana kaynağıdır.

Burada sıkça yapılan bir hatayı düzeltmekte fayda var. Birçok kişi ön diz ağrısını doğrudan diz kapağı kıkırdağında bir hasar, yani “kondromalazi patella” olarak düşünür. Kondromalazi, kıkırdağın yumuşaması ve yıpranması anlamına gelen, MR gibi görüntüleme yöntemleriyle tespit edilen yapısal bir sorundur. Oysa Patellofemoral Ağrı Sendromu olan kişilerin önemli bir kısmında kıkırdak aslında tamamen sağlıklıdır. Ağrı, kıkırdağın kendisinden değil aşırı strese maruz kalan kıkırdak altındaki kemikten, eklem zarından veya diz kapağını çevreleyen yumuşak dokulardan kaynaklanır. Yani ağrınızın olması dizinizde kalıcı bir hasar olduğu anlamına gelmek zorunda değildir.

Kimler Ön Diz Ağrısı Riski Altındadır?

Bu rahatsızlık herkeste görülebilse de bazı gruplar bu duruma daha yatkındır. Bu risk gruplarını şu şekilde sıralayabiliriz.

  • Fiziksel olarak aktif gençler ve yetişkinler
  • Kadınlar (erkeklere oranla daha sık)
  • Ani ve yoğun antrenman programlarına başlayanlar
  • Askerlik gibi fiziksel olarak zorlayıcı mesleklerde çalışanlar
  • Belirli anatomik yatkınlıkları olanlar

Kadınlarda daha sık görülmesinin ardında birkaç neden yatar. Daha geniş leğen kemiği yapısı, uyluk kemiğinin dize yaptığı açıyı (Q açısı) artırarak diz kapağı mekaniğini etkileyebilir. Ayrıca kadınlarda genel bağ dokusunun daha esnek olması ve alt bacak kas kontrol mekanizmalarındaki farklılıklar da bu yatkınlığı artırabilmektedir.

Yaş faktörü de önemlidir. Eskiden bu sendromun daha çok gençlere özgü olduğu düşünülürken, artık 50’li ve 60’lı yaşlarda da oldukça sık görüldüğünü biliyoruz. Özellikle daha önce aktif olmayan bir kişinin orta yaşlarda aniden yoğun spor yapmaya başlaması, dizin bu yeni yüke adapte olamamasına ve ağrının ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu durum dizin aşırı yüklenmeye karşı ne kadar hassas olduğunu göstermektedir.

Diz Ağrısının Gerçek Kaynağı Nedir ve Neden Sadece Diz Problemi Değildir?

Diziniz ağrıdığında sorunun tamamen dizinizde olduğunu düşünmeniz çok doğaldır. Ancak modern tıp, ön diz ağrısının kaynağının genellikle dizden çok daha uzakta, vücudun merkezinde başladığını göstermiştir. Çoğu zaman sorun dizde değil temelde, yani kalça ve karın (core) bölgenizde başlar.

Bunu bir binanın temeline benzetebiliriz. Eğer bir binanın temeli zayıfsa, üst katlarda çatlaklar ve sorunlar ortaya çıkar. Vücudumuz için de durum aynıdır. Kalça ve karın kaslarımız, vücudumuzun temelidir. Bu temel zayıf olduğunda, yürüme, koşma veya çömelme gibi her adımda vücut ağırlığını dengeli bir şekilde taşıyamaz. Özellikle kalça kasları yeterince güçlü değilse, uyluk kemiği içeri doğru dönme eğilimi gösterir ve dizler birbirine yaklaşır. Bu hareket bozukluğu, her adımda diz kapağının rayının dışına doğru itilmesine ve eklemde anormal bir stres birikmesine yol açar.

Yani dizinizdeki ağrı aslında bir sonuçtur, neden değil. Gerçek neden, genellikle kalça ve karın bölgesindeki güç ve kontrol eksikliğidir. Bu nedenle etkili bir tedavinin sadece dize değil tüm bu hareket zincirine odaklanması gerekir. Bu yaklaşım sadece ağrıyı geçirmekle kalmaz, aynı zamanda sorunun temel nedenini ortadan kaldırarak tekrarlamasını da önler.

Vücudumdaki Hangi Biyomekanik Sorunlar Ön Diz Ağrısına Zemin Hazırlar?

Ön diz ağrısı, genellikle vücudun farklı bölgelerindeki birden fazla küçük sorunun bir araya gelmesiyle ortaya çıkan bir “zincirleme reaksiyon” sonucudur. Bu ağrının arkasında yatan ve vücudun farklı bölgelerinden kaynaklanabilen bazı biyomekanik sorunlar şunlardır:

Kalça ve Gövde Bölgesiyle İlgili Faktörler

  • Zayıf kalça kasları
  • Zayıf dışa döndürücü (eksternal rotator) kaslar
  • Yetersiz gövde (core) stabilitesi
  • Diz ve Çevresiyle İlgili Faktörler
  • Zayıf uyluk ön kası (quadriceps)
  • Gergin arka bacak kasları (hamstringler)
  • Gergin baldır kasları
  • Gergin IT bandı
  • Anormal diz kapağı pozisyonu (yüksek veya alçak)
  • X bacak veya O bacak gibi dizilim sorunları
  • Ayak ve Ayak Bileğiyle İlgili Faktörler
  • Aşırı içe basma (düz tabanlık)
  • Ayak arkının kontrolsüz düşmesi

Bu faktörlerin hiçbiri tek başına ağrıya neden olmak zorunda değildir. Ancak örneğin zayıf kalça kaslarınız varsa ve üzerine bir de gergin hamstringler ve düz tabanlık eklenirse, diz kapağı ekleminiz her adımda muazzam bir stres altına girer. Vücut bir süre bu durumu tolere etmeye çalışır, ancak kapasitesi aşıldığı noktada ağrı sinyalleri göndermeye başlar. Bu nedenle muayene sırasında sadece diz değil tüm bu hareket zinciri (ayak bileği, kalça, bel) bir bütün olarak değerlendirilmelidir.

Günlük Hayatta ve Sporda Yaptığımız Hangi Hatalar Bu Diz Ağrısını Tetikler?

Vücudumuzdaki yatkınlıklar bir yana, ön diz ağrısını başlatan kıvılcım genellikle yaptığımız antrenman veya aktivite hatalarıdır. Vücudun adaptasyon kapasitesini aşan ani yüklenmeler, bu sendromun en yaygın nedenidir. Ağrıyı başlatan veya kötüleştiren yaygın hatalar şunlardır:

  • Antrenman hacmini aniden artırmak
  • Antrenman şiddetini birdenbire yükseltmek
  • Yokuş yukarı veya yokuş aşağı koşulara hazırlıksız başlamak
  • Eskimiş veya spora uygun olmayan ayakkabılar giymek
  • Antrenman zeminini aniden değiştirmek (yumuşaktan serte geçiş gibi)
  • Yetersiz ısınma veya soğuma yapmak
  • Bisiklette yanlış sele ayarı kullanmak

Bu hataların en tipik örneği “hafta sonu savaşçısı” sendromudur. Bütün hafta ofiste oturduktan sonra hafta sonu aniden saatlerce spor yapmak, kasların ve eklemlerin hazır olmadığı bir yüke maruz kalmasına neden olur. Benzer şekilde bir koşucunun haftalık mesafesini 10 kilometreden bir anda 20 kilometreye çıkarması, diz kapağı eklemine kapasitesinin çok üzerinde bir stres bindirir. Vücudun yeni yüklere alışması için zamana ihtiyacı vardır. Bu adaptasyon sürecine saygı göstermemek, yaralanmalara ve ağrıya davetiye çıkarmak demektir.

Doğru Tanı İçin Doktor Muayenesinde Neler Beklemeliyim?

Patellofemoral Ağrı Sendromu’nun tanısı, büyük ölçüde teknolojik cihazlardan ziyade, deneyimli bir hekimin yapacağı detaylı bir görüşme ve fizik muayeneye dayanır. Bu nedenle doktorunuza şikayetlerinizi en ince ayrıntısına kadar anlatmanız çok önemlidir. Ağrınızın ne zaman başladığı, nerede hissedildiği, hangi hareketlerle artıp azaldığı gibi bilgiler tanının en önemli ipuçlarıdır.

Bu görüşmenin ardından yapılacak kapsamlı bir fizik muayene genellikle şu adımları içerir:

  • Ayakta duruş ve bacak diziliminin incelenmesi
  • Yürüyüş ve koşu analizinin yapılması
  • Diz kapağının pozisyonunun ve hareketinin değerlendirilmesi
  • Diz çevresindeki hassas noktaların elle muayenesi (palpasyon)
  • Kalça, diz ve ayak bileği kas gücünün test edilmesi
  • Bacak kaslarının esnekliğinin ölçülmesi
  • Ağrıyı ortaya çıkaran fonksiyonel testlerin yapılması (çömelme gibi)

Bu adımlar arasında, özellikle sizden çömelme (squat) hareketi yapmanızın istenmesi büyük önem taşır. Bu basit fonksiyonel test, size tanıdık gelen o tipik ön diz ağrısını ortaya çıkarıyorsa, bu durum Patellofemoral Ağrı Sendromu tanısını büyük ölçüde destekler. Muayenenin amacı sadece tanıyı doğrulamak değil aynı zamanda ağrınıza neden olan zayıf kas gruplarını, esneklik kayıplarını ve hareket hatalarını tespit etmektir. Çünkü etkili bir tedavi planı, ancak bu temel sorunlar belirlendikten sonra oluşturulabilir.

Ön Diz Ağrısı İçin Röntgen veya MR Gerekli midir?

Hastaların en sık sorduğu sorulardan biri de budur. Ön diz ağrısı şikayetiyle başvuran çoğu hastada, özellikle de öykü ve muayene bulguları tipik ise, başlangıçta herhangi bir görüntüleme yöntemine başvurmak gerekli değildir. Tanı, büyük ölçüde kliniktir. Görüntüleme yöntemlerine genellikle şu durumlarda başvurulur:

Röntgen (X-ray) İçin Gerekçeler

  • Tedaviye rağmen 4-8 hafta içinde iyileşme olmaması
  • 50 yaşın üzerinde olmak (kireçlenme şüphesi)
  • Yakın zamanda ciddi bir travma geçirmiş olmak (kırık şüphesi)
  • Diğer kemik hastalıklarından şüphelenilmesi
  • MR (Manyetik Rezonans) İçin Gerekçeler
  • Menisküs yırtığı gibi eklem içi bir yaralanmadan şüphelenilmesi
  • Bağ hasarı şüphesi
  • Tanının belirsiz kalması
  • Kıkırdakta ciddi bir hasar düşünülmesi

Unutulmaması gereken önemli bir nokta, MR gibi hassas görüntüleme yöntemlerinin, hiçbir şikayeti olmayan sağlıklı kişilerde bile bazı “anormallikler” gösterebileceğidir. Örneğin hafif bir kıkırdak yıpranması veya kemik iliği ödemi, ağrının gerçek nedeni olmayabilir. Bu nedenle MR raporundaki bulguları tek başına değil hastanın şikayetleri ve muayene bulgularıyla birlikte yorumlamak esastır. Aksi takdirde, gereksiz endişe ve yanlış tedavilere yol açılabilir.

Dizimin Önündeki Ağrının Sebebi Başka Bir Rahatsızlık Olabilir mi?

Evet, ön diz ağrısı birçok farklı durumun ortak belirtisi olabilir. Bu nedenle doğru tanı koymak için diğer olası nedenlerin dışlanması çok önemlidir. Ön diz ağrısıyla karışabilen bazı diğer durumlar şunlardır:

  • Patellar Tendinit (Sıçrayıcı Dizi): Ağrı, diz kapağının hemen altındaki tendonda, tek bir noktada hissedilir.
  • Quadriceps Tendiniti: Ağrı, diz kapağının hemen üstündeki tendonda yoğunlaşır.
  • Osgood-Schlatter Hastalığı: Büyüme çağındaki çocuklarda, tendonun kaval kemiğine yapıştığı yerde hassas bir şişlik ve ağrı vardır:
  • Diz Kapağı Kireçlenmesi: Genellikle 50 yaş sonrası görülen, hareketle artan ve sabah sertliği eşlik edebilen bir ağrıdır.
  • Diz Kapağı Çıkığı veya Yarı Çıkığı: Hasta, diz kapağının “yerinden kaydığı” şeklinde net bir his tarif eder.
  • Bursit: Diz önündeki sıvı keseciklerinin iltihaplanması sonucu belirgin bir şişlik ve hassasiyet oluşur.
  • Yansıyan Ağrı: Sorun aslında bel veya kalça eklemindedir, ancak ağrı sinirler aracılığıyla dize yansır.

Bu durumların her birinin muayene bulguları ve tedavi yaklaşımları farklıdır. Bu nedenle kendi kendinize tanı koymaya çalışmak yerine, doğru teşhis için bir ortopedi ve travmatoloji uzmanına başvurmanız en doğrusudur.

Ön Diz Ağrısı Tedavisinin Temel Taşı Nedir?

Ön diz ağrısı tedavisinin ezici bir çoğunluğu ameliyatsız yöntemlere dayanır ve bu tedavinin mutlak temel taşı, kişiye özel olarak planlanmış aktif rehabilitasyon ve egzersizdir. İlaçlar, bantlar veya iğneler sadece yardımcı yöntemlerdir; asıl iyileşme, vücudun hareket mekaniğini yeniden programlayan doğru egzersizlerle sağlanır. Amaç sadece ağrıyı geçirmek değil ağrıya neden olan temel biyomekanik sorunları ortadan kaldırmaktır.

Etkili bir fizik tedavi ve rehabilitasyon programı şu temel unsurları birleştirir:

  • Kalça kaslarını güçlendirme egzersizleri
  • Gövde (core) kaslarını stabilize etme egzersizleri
  • Dize ağrı vermeyecek şekilde uyluk ön kasını (quadriceps) güçlendirme
  • Gergin kas grupları için esneme egzersizleri
  • Doğru hareket kalıplarını yeniden öğrenme (hareket eğitimi)

Programın en kritik bileşeni, kalça ve gövde kaslarının güçlendirilmesidir. Daha önce de belirtildiği gibi, sorun genellikle dizden değil bu merkez bölgedeki zayıflıktan kaynaklanır. Bu nedenle sadece dize odaklanan bir egzersiz programı genellikle eksik kalır ve sorunun tekrarlamasına neden olabilir. Egzersizler, diz kapağı eklemine aşırı yük bindirmeyecek şekilde ağrısız bir hareket aralığında başlatılmalı ve zamanla kademeli olarak zorlaştırılmalıdır. Sabır ve düzenli uygulama, bu tedavinin başarısı için anahtar faktörlerdir.

Egzersiz Dışında Diz Bantlama, Dizlik veya Tabanlık Gibi Yöntemler İşe Yarar mı?

Bu tür yardımcı tedaviler, doğru zamanda ve doğru amaçla kullanıldığında faydalı olabilir, ancak hiçbiri tek başına kalıcı bir çözüm sunmaz. Bu yöntemlerin amacı, temel tedavi olan egzersiz programını daha rahat ve etkili bir şekilde yapmanıza olanak tanımaktır.

  • Diz Bantlama (Taping): Özel bantlama teknikleri, diz kapağının hareketini yönlendirerek veya cilde verdiği sinyallerle ağrıyı geçici olarak azaltabilir. Bu özellikle tedavinin başlangıcında, egzersiz yaparken hissettiğiniz ağrıyı azaltarak programa daha iyi adapte olmanızı sağlayabilir. Ancak bantın etkisi geçicidir ve tek başına bir tedavi yöntemi değildir.
  • Dizlik (Brace): Dizlik kullanımını destekleyen bilimsel kanıtlar oldukça sınırlıdır. Bazı hastalar dizlik kullandıklarında kendilerini daha güvende hissetseler de dizliklerin egzersiz tedavisinden daha üstün olduğuna dair bir kanıt yoktur. Uzun süreli dizlik kullanımı, kasların tembelleşmesine bile yol açabilir.
  • Ayak Tabanlıkları (Orthotics): Eğer muayenede ayağınızda belirgin bir basma kusuru (örneğin aşırı düz tabanlık) tespit edildiyse, kişiye özel veya hazır tabanlıklar faydalı olabilir. Tabanlıklar, ayağın yere doğru basmasını sağlayarak, yukarı doğru diz ve kalçaya binen anormal yükleri azaltabilir. Ancak bu da yine genel rehabilitasyon programının sadece bir parçasıdır.

Ağrı İçin İlaç veya İğne Tedavileri Kullanılmalı mı?

İlaç ve iğne tedavileri, Patellofemoral Ağrı Sendromu’nun temel nedenini ortadan kaldırmaz. Bu yöntemler genellikle ağrının çok şiddetli olduğu ve hastanın egzersiz yapmasını engellediği akut alevlenme dönemlerinde, semptomları kontrol altına almak için kullanılır. Bu tedavilerin rolü ve sınırları şunlardır:

  • Ağrı Kesiciler (NSAID’ler): Kısa süreli (birkaç gün ila bir hafta) kullanıldığında, alevlenmelerde ağrı ve inflamasyonu kontrol altına alarak rehabilitasyon sürecini kolaylaştırabilir. Uzun süreli kullanımları yan etkileri nedeniyle önerilmez.
  • Topikal Kremler: İlaç içeren ağrı kesici kremler, ilacın doğrudan ağrılı bölgeye uygulanmasını sağlar ve sistemik yan etki riski çok daha düşüktür. Bu nedenle daha güvenli bir alternatiftir.
  • Kortizon Enjeksiyonları: Sadece dizde belirgin bir şişlik (efüzyon) ve inflamasyon varsa, yani eklem içi bir reaksiyon olduğunda düşünülür. Rutin bir tedavi yöntemi değildir ve sorunu kökten çözmez.
  • Hyaluronik Asit Enjeksiyonları: Bu enjeksiyonların bu durum için kanıtlanmış bir etkinliği yoktur ve genellikle diz kireçlenmesi tedavisinde kullanılırlar.

Ön Diz Ağrısı İçin Ameliyat Ne Zaman Gündeme Gelir?

Ameliyat, Patellofemoral Ağrı Sendromu için kesinlikle son çaredir. Bu tanıya sahip hastaların çok büyük bir kısmı (%95’ten fazlası) doğru planlanmış konservatif tedavi ile iyileşir. Cerrahi, sadece altta yatan ve başka bir yöntemle düzeltilemeyen belirgin bir anatomik sorun olduğunda ve hastanın en az 6-12 ay boyunca düzenli ve kaliteli bir fizik tedavi programına rağmen hiçbir ilerleme kaydetmediği çok nadir durumlarda düşünülür.

Cerrahi, sadece altta yatan ve düzeltilebilir bir anatomik sorun olduğunda ve diğer tüm tedaviler başarısız olduğunda düşünülür. Başlıca seçenekler şunlardır:

  • Lateral Gevşetme: Diz kapağının dış tarafında, onu dışa doğru çeken aşırı gergin bağların kesilerek gevşetilmesi işlemidir.
  • Tibial Tüberkül Osteotomisi: Diz kapağı tendonunun kaval kemiğine yapıştığı kemik parçasının kesilerek, dizilimi düzeltecek şekilde daha uygun bir yere taşınmasıdır.
  • Derotasyonel Osteotomiler: Uyluk veya kaval kemiğindeki aşırı dönüklük gibi ciddi dizilim bozukluklarını düzeltmek için yapılan daha büyük kemik ameliyatlarıdır.

Bu ameliyatların başarısı, doğru hasta seçimine kritik derecede bağlıdır. Yanlış nedenle yapılan bir ameliyat, durumu düzeltmek yerine daha da kötüleştirebilir. Bu nedenle cerrahi kararı çok dikkatli bir değerlendirme sonucunda verilmelidir.

Tedavi Sonrası Diz Ağrısı Tamamen Geçer mi ve Beni Neler Bekliyor?

Patellofemoral Ağrı Sendromu’nda prognoz, yani hastalığın gidişatı genellikle iyidir. Doğru bir tedavi ve rehabilitasyon programına sadık kalan hastaların büyük bir çoğunluğu, zamanla ağrılarından kurtulur ve normal aktivitelerine dönebilir. Ancak bu süreç sabır gerektirir. İyileşme haftalar, hatta bazen aylar sürebilir. Ağrının tamamen geçmesi, altta yatan biyomekanik sorunların ne kadar iyi düzeltildiğine ve hastanın egzersiz programına ne kadar uyum gösterdiğine bağlıdır.

Unutulmaması gereken en önemli nokta, bu durumun tekrarlama eğiliminde olmasıdır. Ağrınız tamamen geçtikten sonra egzersizleri bırakırsanız, altta yatan zayıflıklar ve hareket hataları geri dönebilir ve bir süre sonra ağrı yeniden başlayabilir. Bu nedenle rehabilitasyon sürecinde öğrenilen güçlendirme ve esneme egzersizlerini bir yaşam tarzı haline getirmek, uzun vadeli başarı için kritik öneme sahiptir.

Bu Diz Ağrısı İleride Dizde Kireçlenmeye Yol Açar mı?

Bu hastaların en çok endişe ettiği konulardan biridir ve son yıllardaki bilimsel çalışmalar bu endişenin yersiz olmadığını göstermektedir. Eskiden Patellofemoral Ağrı Sendromu’nun tamamen iyi huylu ve geçici bir sorun olduğu düşünülürdü. Ancak artık biliyoruz ki kronikleşmiş ve yetersiz tedavi edilmiş ön diz ağrısı, ilerleyen yıllarda diz kapağı ekleminde kireçlenme (patellofemoral osteoartrit) gelişimi için önemli bir risk faktörüdür.

Bunun ardındaki mantık basittir. Diz kapağı eklemi, yıllar boyunca sürekli olarak anormal bir yük altında çalışırsa, yani tren ray üzerinde sürekli sürtünerek hareket ederse, zamanla hem trenin tekerlekleri hem de raylar (yani eklem kıkırdağı) aşınmaya başlar. Bu kronik mekanik stres, kıkırdağın yapısını bozar ve yıpranma sürecini hızlandırır. Bu durum ön diz ağrısı tedavisinin sadece bugünkü ağrıyı geçirmek için değil aynı zamanda gelecekteki eklem sağlığını korumak için de ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Diz Ağrısının Tekrarlamaması İçin Neler Yapabilirim?

Ön diz ağrısından kurtulmak kadar, onun geri gelmesini önlemek de önemlidir. Bu bir yaşam tarzı değişikliği ve vücudunuza iyi bakma alışkanlığı gerektirir. Ağrının geri gelmesini önlemek için hayatınıza dahil etmeniz gereken bazı önemli alışkanlıklar şunlardır:

  • Güçlendirme egzersizlerini (özellikle kalça ve core) düzenli olarak yapmaya devam etmek
  • Antrenman programınızı kademeli olarak artırmak (“%10 kuralı” gibi)
  • Doğru ve destekleyici ayakkabılar giymek
  • Aktivite öncesi dinamik ısınma yapmak
  • Aktivite sonrası esneme yapmak
  • Vücudunuzun sinyallerini dinlemek ve ağrı başladığında mola vermek
  • İdeal vücut ağırlığını korumak

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *