SLAP lezyonu, omuz ekleminde bulunan ve labrum adı verilen kıkırdak halkanın üst kısmında, biseps tendonunun kemiğe tutunduğu kritik noktada meydana gelen bir yırtıktır. Omuzun stabilitesi ve sağlıklı hareketi için hayati olan bu bölgeyi etkileyen bu spesifik omuz lezyonu, eklem mekaniğini bozarak fonksiyonel kayıplara yol açabilir. Yaygın omuz lezyonları arasında yer alan bu durum özellikle baş üstü aktiviteler sırasında kendini gösteren ağrının önemli bir nedenidir. SLAP nedir sorusunun en net cevabı, omuzun bu önemli bağlantı noktasında oluşan bu hasarı tanımlayan klinik tablodur.

Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

SLAP Lezyonu Nedir ve Omuzun Neresinde Meydana Gelir?

Gelin, bu konuyu daha iyi anlamak için omuz eklemimize küçük bir yolculuk yapalım. Omuz eklemini, bir top ve yuva sistemi gibi düşünebilirsiniz. Kol kemiğimizin (humerus) yuvarlak başı o “top” kısmını, kürek kemiğimizdeki sığ bir çukur olan “glenoid” ise “yuva” kısmını oluşturur. Ancak bu yuva, topun rahatça hareket etmesine izin verecek kadar sığdır. Bu durum omuza inanılmaz bir hareket kabiliyeti sağlarken, aynı zamanda onu doğası gereği biraz hassas ve çıkmaya meyilli yapar.

İşte burada devreye labrum adını verdiğimiz yapı giriyor. Labrum, glenoid yuvasının kenarlarını bir conta gibi saran, güçlü ve esnek bir kıkırdak halkadır. Görevi, yuvayı derinleştirerek kol kemiği başının daha stabil bir şekilde oturmasını sağlamaktır. Tıpkı bir bardağın altındaki bardak altlığının bardağın kaymasını engellemesi gibi, labrum da omuz ekleminin yerinde kalmasına yardımcı olur.

SLAP lezyonu nedir diye sorduğumuzda ise, işte bu kritik labrum halkasının üst kısmında meydana gelen bir yırtıktan bahsediyoruz. Bu yırtığın en önemli özelliği, pazu kasımızın (biseps) uzun tendonunun, bir gemi çapası gibi labruma tutunduğu noktada veya bu noktanın çok yakınında oluşmasıdır. Zaten “SLAP” terimi de bu yırtığın yerini tarif eden İngilizce kelimelerin baş harflerinden gelir: Superior (Üst), Labrum Anterior (Ön) ve Posterior (Arka). Yani labrumun üst kısmında, önden arkaya doğru uzanan bir yırtıktır.

Bu bölge, özellikle kolumuzu başımızın üzerine kaldırdığımız veya bir şey fırlattığımız anlarda çok fazla yüke maruz kalır. Bu nedenle buradaki bir hasar sadece ağrıya neden olmakla kalmaz, aynı zamanda omuzun biyomekanik dengesini bozarak fonksiyonlarında ciddi aksamalara yol açar.

SLAP Lezyonuna Yol Açan Sebepler Nelerdir?

SLAP lezyonları genellikle “Bunu yaptım ve omzum yırtıldı” diyebileceğiniz tek bir olaydan ziyade, çeşitli faktörlerin bir araya gelmesiyle oluşur. Bu nedenleri daha iyi anlamak için üç ana kategoriye ayırabiliriz: ani travmalar, zamanla gelişen yıpranma ve yaşa bağlı değişiklikler.

Ani (Akut) Travmalar:

Bu omuzun dayanabileceğinden daha fazla bir kuvvete aniden maruz kalmasıyla oluşur. Genellikle yaşanan spesifik bir olay vardır. Sık karşılaşılan bazı durumlar şunlardır:

  • Açık elin veya gergin bir kolun üzerine düşmek
  • Omuza doğrudan sert bir darbe almak
  • Bir düşüşü engellemek için aniden bir yere tutunmak
  • Ağır bir eşyayı aniden kaldırmaya veya yakalamaya çalışmak
  • Trafik kazası geçirmek
  • Omuz çıkığı yaşamak

Kronik ve Tekrarlayan Yaralanmalar (Aşırı Kullanım):

Bu SLAP lezyonlarının belki de en yaygın nedenidir. Burada yaralanma bir anda değil zaman içinde, aynı hareketin binlerce kez tekrarlanmasıyla biriken mikro hasarlar sonucu ortaya çıkar. Damlaya damlaya göl olması gibi, omuz eklemi de yavaş yavaş yıpranır. Bu duruma en yatkın kişiler şunlardır:

  • Voleybol, tenis, hentbol ve beyzbol gibi fırlatma sporlarıyla uğraşan sporcular
  • Özellikle serbest ve sırtüstü stilde yüzen yüzücüler
  • Halter gibi ağırlık antrenmanı yapanlar
  • İşleri gereği sürekli kollarını baş üstü pozisyonda kullananlar (örneğin boyacılar, tavan montajı yapan işçiler)

Yaşa Bağlı Dejeneratif Değişiklikler:

Vücudumuzdaki her doku gibi, labrum da zamanla esnekliğini ve dayanıklılığını kaybeder. Genellikle 40 yaşından sonra, herhangi bir belirgin yaralanma olmadan da labrumda saçaklanmalar, incelmeler ve küçük yırtıklar oluşabilir. Bu yaşlanma sürecinin doğal bir parçası olarak kabul edilir ve bazen hiçbir belirti vermeden tesadüfen saptanabilir.

SLAP Lezyonunun Belirtileri Nelerdir?

SLAP lezyonları kendini her zaman aynı şekilde göstermez. Belirtiler kişiden kişiye ve yırtığın büyüklüğüne göre değişebilir. Bazen sinsi bir ağrı olurken, bazen de omuzda belirgin bir takılma hissi yaşanabilir. Bu nedenle omuz lezyonu belirtileri genellikle birbiriyle iç içe geçmiş şikayetler bütünüdür. En sık rastlanan belirtiler şunlardır:

  • Omuzun derinliklerinde veya ön-üst kısmında hissedilen künt, sinsi bir ağrı
  • Özellikle kolu baş üzerine kaldırınca (örneğin raftan bir şey alırken) ortaya çıkan keskin bir sızı
  • Fırlatma veya fırlatma benzeri hareketler sırasında artan ağrı
  • Omuzda takılma, kilitlenme veya atlama hissi
  • Hareket sırasında omuzdan gelen “tık”, “klik” veya kütleme gibi mekanik sesler
  • Omuz ve kolda hissedilen güçsüzlük
  • Özellikle sporcularda, kolun eskisi gibi güçlü ve kontrollü olmadığını hissettiren “ölü kol” (dead arm) sendromu
  • Ağrıyan omuzun üzerine yatamama veya gece uykudan uyandıran ağrılar
  • Omuzda “yerinden çıkacakmış” gibi bir güvensizlik veya boşluk hissi
  • Belirli hareketleri yaparken zorlanma ve hareket açıklığında azalma

Bu belirtilerin birçoğu, rotator manşet yırtığı veya omuz sıkışma sendromu gibi diğer omuz lezyonları ile karışabilir. Bu yüzden doğru teşhis için şikayetlerinizi dikkatle dinleyecek ve detaylı bir muayene yapacak bir uzmana görünmek çok önemlidir.

Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!

Bir SLAP Lezyonu Nasıl Sınıflandırılır?

Bir SLAP lezyonunun tanısını koyduktan sonra, bir sonraki adım yaralanmanın “karakterini” belirlemektir. Bunun için lezyonları sınıflandırırız. Bu sınıflandırma, yırtığın nerede olduğuna, ne kadar büyük olduğuna ve en önemlisi biseps tendonuyla olan ilişkisine dayanır. Bu bize en doğru tedavi yolunu seçmemizde rehberlik eden bir yol haritası gibidir. En yaygın kullanılan sistem, bu yırtığı ilk tanımlayan cerrah olan Dr. Snyder’ın adıyla anılır ve dört ana tipe ayrılır:

Tip I: Bu tipte, labrumun üst kenarında yaşa bağlı bir yıpranma, bir nevi saçaklanma vardır. Labrumun kenarları pürüzsüzlüğünü kaybetmiştir ancak biseps tendonunun kemiğe olan bağlantısı hala sağlamdır. Genellikle ileri yaştaki bireylerde görülür ve her zaman ağrının ana kaynağı olmayabilir; daha çok omuzun zamanla eskidiğini gösteren bir işarettir.

Tip II: Bu klinik olarak en sık karşılaştığımız ve genellikle en fazla soruna yol açan tiptir. Burada labrumun üst kısmı, biseps tendonunun yapıştığı yerle birlikte kemikten tamamen ayrılmıştır. Biseps tendonunun çapası yerinden oynamıştır. Bu durum omuz mekaniğinde ciddi bir dengesizliğe yol açar ve genellikle ağrı, takılma ve güçsüzlük gibi belirgin şikayetlere neden olur.

Tip III: Bu tipi, labrumda oluşan “kova sapı” şeklinde bir yırtık olarak düşünebiliriz. Labrumun bir parçası yırtılmış ve bir kapakçık gibi eklem içine doğru serbestçe sallanmaktadır. Bu sallanan parça, hareket sırasında eklem arasına sıkışarak takılmalara ve kilitlenmelere yol açabilir. Bu tipin önemli bir özelliği, biseps tendonunun bağlantı noktasının sağlam olmasıdır; sorun sadece labrumun kendisindedir.

Tip IV: Bu Tip III’ün bir ileri aşamasıdır. Labrumdaki “kova sapı” şeklindeki yırtık, biseps tendonunun kendisine doğru uzanmıştır. Yani hem labrumda hem de tendonun bir kısmında yırtık vardır. Bu durum hem labrumun dengesizliğine hem de biseps tendonunun fonksiyon bozukluğuna yol açan daha karmaşık bir yaralanmadır.

Bu temel tiplerin ötesinde, Slap lezyonlarının omuz çıkığı gibi diğer yaralanmalarla bir arada olduğu daha nadir ve karmaşık tipler de (Tip V, VI, VII vb.) tanımlanmıştır. Yaralanmanın hangi tipte olduğunun kesin olarak belirlenmesi, genellikle ameliyat sırasında (artroskopi) eklemin içinin bir kamera ile görülmesiyle mümkün olur ve tedavi stratejisini doğrudan şekillendirir.

Slap Lezyonu Tanısı Nasıl Konulur?

Omuz ağrısıyla başvurduğunuzda, doğru teşhisi koymak bir dedektiflik çalışmasına benzer. Tek bir teste veya bulguya dayanmak yerine, birden fazla ipucunu bir araya getirerek sonuca ulaşırız. Bu süreç genellikle üç temel adımdan oluşur:

Sizi Dinlemek (Hasta Öyküsü – Anamnez):

Her şey sizin anlattıklarınızla başlar. Bu teşhisin en değerli parçasıdır. Şikayetlerinizin ne zaman ve nasıl başladığını, düşme gibi bir travma olup olmadığını, ağrıyı neyin artırıp neyin azalttığını, omuzunuzdan ses gelip gelmediğini ve günlük yaşamınızda veya spor yaparken ne gibi zorluklar yaşadığınızı detaylıca konuşuruz. Bu konuşma, olası nedenleri daraltmamıza yardımcı olur.

Fizik Muayene:

Anlattıklarınızdan sonra, omuzunuzu detaylıca muayene ederiz. Bu muayenenin temel hedefleri vardır:

  • Her iki omuzun duruşunu ve kas yapısını karşılaştırmak
  • Omuzun hareket açıklığını hem sizin (aktif) hem de bizim (pasif) yaptırdığımız hareketlerle değerlendirmek
  • Rotator manşet gibi önemli omuz kaslarının gücünü test etmek
  • Slap lezyonunu “kışkırtan” özel testler yapmak

Bu özel testler, omuz ve kolunuza belirli pozisyonlar vererek labrumun üst kısmına ve biseps tendonuna kontrollü bir stres uygulamayı amaçlar. Eğer bu manevralar sırasında şikayetleriniz yeniden ortaya çıkıyorsa, bu Slap lezyonu şüphesini güçlendirir. Bu amaçla uygulanan bazı testler şunlardır:

  • O’Brien Testi
  • Speed Testi
  • Yergason Testi
  • Kompresyon-Rotasyon Testi

Görüntüleme Yöntemleri:

Hikayeniz ve muayene bulgularımız bir Slap lezyonunu işaret ediyorsa, bu şüpheyi doğrulamak ve yırtığın durumu hakkında detaylı bilgi edinmek için görüntüleme yöntemlerinden faydalanırız.

Röntgen: Genellikle ilk istenen tetkiktir. Labrum gibi yumuşak dokuları göstermese de kemik yapılar hakkında bilgi verir ve ağrının olası diğer nedenlerini (kireçlenme, kırık vb.) dışlamamızı sağlar.

MR Artrografi (MRA): Slap lezyonlarının teşhisinde “altın standart” olarak kabul edilen yöntem budur. Normal bir MRG’den farklı olarak bu işlemden önce omuz ekleminin içine özel bir boya (kontrast madde) enjekte edilir. Bu sıvı, eklem kapsülünü gererek labrumdaki en küçük yırtıkların bile içine sızar ve onları çok daha belirgin hale getirir. MRA, yırtığın varlığını, yerini ve tipini yüksek bir doğrulukla göstererek tedavi planımızı şekillendirmemizde bize çok değerli bilgiler sunar.

Slap Lezyonu İçin Ameliyatsız Tedavi Yöntemleri Var mıdır?

Evet, kesinlikle var. Hatta birçok durumda Slap lezyonlarında ilk tedavi seçeneğimiz ameliyatsız, yani konservatif yöntemlerdir. Özellikle yaralanma çok şiddetli değilse, yırtık dejenaratif bir süreçle oluşmuşsa veya kişinin aktivite seviyesi çok yüksek değilse, cerrahiye başvurmadan önce bu yolları denemek oldukça mantıklı ve başarılı sonuçlar veren bir yaklaşımdır. Amaç omuzu daha fazla zorlamadan iyileşmesi için ona bir şans tanımaktır. Ameliyatsız tedavi genellikle çok yönlü bir program içerir. Bu programın temel bileşenleri şunlardır:

  • Ağrıyı tetikleyen aktivitelerden, özellikle baş üstü hareketlerden bir süreliğine kaçınmak
  • Düzenli olarak günde birkaç kez 15-20 dakika boyunca ağrılı bölgeye buz uygulamak
  • Doktor tavsiyesiyle ağrı ve inflamasyonu azaltmaya yönelik anti-inflamatuar ilaçlar kullanmak
  • Kapsamlı ve kişiye özel bir fizik tedavi programı uygulamak
  • Şiddetli inflamasyon durumlarında ağrıyı hızla baskılamak için eklem içi kortizon enjeksiyonları yapmak

Bu maddeler arasında en kritik ve uzun vadeli başarıyı getiren unsur, şüphesiz fizik tedavidir. Fizik tedavi, sadece geçici bir rahatlama sağlamakla kalmaz, aynı zamanda sorunun temelindeki nedenleri de ele alır. İyi planlanmış bir Slap lezyonu egzersizleri programı, omuz çevresindeki kasları (özellikle rotator manşet ve kürek kemiği stabilizatörlerini) güçlendirir, omuzun kaybettiği hareket açıklığını geri kazandırır ve en önemlisi, omuzun hatalı hareket etme alışkanlıklarını (biyomekanik bozuklukları) düzelterek ekleme binen anormal yükleri ortadan kaldırır.

Genellikle 3 ila 6 aylık düzenli bir ameliyatsız tedavi programına rağmen şikayetlerde belirgin bir iyileşme olmazsa veya yırtığın tipi (örneğin instabil Tip II) konservatif tedaviye yanıt vermeyecek nitelikteyse, o zaman cerrahi tedavi seçenekleri gündeme gelir.

Slap Lezyonu İçin Hangi Cerrahi Tedaviler Uygulanır?

Ameliyatsız tedavi yöntemleri denendiği halde ağrılarınız devam ediyorsa veya yaralanmanızın tipi ve sizin yaşam beklentileriniz (örneğin aktif bir sporcu olmanız) cerrahiyi daha mantıklı bir seçenek haline getiriyorsa, bu durumda ameliyat planlanabilir. Günümüzde Slap lezyonu ameliyatlarının neredeyse tamamı, artroskopik yani kapalı yöntemle yapılır. Bu büyük bir kesi yerine omuz çevresinden açılan 2-3 adet küçük delikten bir kamera ve ince cerrahi aletler yardımıyla eklemin içine girilerek yapılan minimal invaziv bir tekniktir. Bu sayede hem iyileşme süreci daha hızlı olur hem de ameliyat sonrası ağrı daha azdır.

Artroskopi sırasında, cerrah yırtığın tipine, büyüklüğüne, doku kalitesine ve sizin yaşınıza ve aktivite seviyenize göre en uygun tekniği seçer. Başlıca cerrahi seçenekler şunlardır:

Debridman (Temizleme): Yırtık ve saçaklanmış labrum dokularının tıraşlanarak temizlenmesi işlemidir.

SLAP Tamiri (Onarım): Yırtık labrumun, dikişli özel implantlar (sütür ankorları) kullanılarak kemiğe geri dikilmesidir.

Biseps Tenodezi: Sorun yaratan biseps tendonunun labrumdan kesilip, kol kemiği üzerinde farklı bir noktaya nakledilmesidir.

Biseps Tenotomisi: Biseps tendonunun labrumdan kesilip tamamen serbest bırakılması işlemidir.

Debridman, genellikle labrumun sadece hafifçe yıprandığı (Tip I) veya yaşa bağlı dejeneratif yırtıklarda, sağlam olmayan kenarları temizleyerek takılma hissini ortadan kaldırmak için yapılır.

SLAP Tamiri, klasik onarım yöntemidir. Özellikle doku kalitesinin iyi olduğu genç ve aktif hastalardaki instabil Tip II yırtıklarda tercih edilir. Amaç anatomiyi orijinal haline en yakın şekilde restore etmektir. Yırtık labrum, kemiğe yerleştirilen minik vidalar ve üzerindeki dikişler aracılığıyla yerine sabitlenir.

Biseps Tenodezi, son yıllarda popülaritesi artan bir yöntemdir. Buradaki mantık, ağrının ve fonksiyon bozukluğunun asıl kaynağının genellikle biseps tendonunun labruma uyguladığı çekme kuvveti olduğu düşüncesine dayanır. Tendonun yapışma yeri değiştirilerek bu gerilim ortadan kaldırılır. Özellikle 40 yaş üstü hastalarda, biseps tendonunun kendisinde de hasar varsa veya daha önce yapılan bir SLAP tamiri başarısız olmuşsa çok iyi sonuçlar verir.

Biseps Tenotomisi ise en basit prosedürdür. Genellikle daha yaşlı ve aktivite beklentisi düşük hastalarda, tendonu serbest bırakarak ağrıyı ortadan kaldırmak için yapılır. Fonksiyonel olarak büyük bir kayba neden olmaz.

Slap Lezyonu Ameliyatı Sonrası İyileşme Süreci Nasıl İlerler?

Başarılı bir Slap lezyonu ameliyatı denklemin sadece yarısıdır. Diğer yarısı ise ameliyat sonrası başlayan ve sabırla uygulanması gereken rehabilitasyon sürecidir. Bu süreç yapılan onarımı korumak ve omuz fonksiyonlarını güvenli bir şekilde geri kazanmak için tasarlanmış aşamalı bir yolculuktur. Herkesin iyileşme hızı farklı olsa da genel olarak takip edilen bir yol haritası vardır.

Faz 1: Maksimum Koruma Dönemi (Ameliyat Sonrası İlk 4-6 Hafta)

Bu dönemde tek bir öncelik vardır: Yapılan onarımı korumak. Omuzunuz, genellikle 4 ila 6 hafta boyunca özel bir kol askısıyla hareketsiz tutulur.

Bu fazdaki hedefler:

  • Cerrahi onarımın iyileşmesine izin vermek
  • Ağrı ve ödemi kontrol altında tutmak (buz ve ilaçlarla)
  • Sadece el, bilek ve dirsek hareketlerine izin vermek
  • Omuzda sertliği önlemek için fizyoterapist eşliğinde çok nazik, pasif (sizin güç uygulamadığınız) hareketler yapmak

Faz 2: Hareketin Geri Kazanıldığı Dönem (Yaklaşık 6-12 Hafta)

Kol askısı çıktıktan sonra, yavaş yavaş omuzunuzu yeniden kullanmaya başlarsınız. Bu dönemde odak noktası, hareket açıklığını geri kazanmaktır.

Bu fazdaki hedefler:

  • Omuzun normal hareket sınırlarına yavaş yavaş ulaşmasını sağlamak
  • Aktif-yardımlı ve sonrasında aktif (kendi kendinize yaptığınız) hareketlere başlamak
  • Omuz ve kürek kemiği çevresindeki kasları uyandırmak için çok hafif izometrik egzersizlere başlamak
  • Henüz ağırlık kaldırmak veya dirence karşı çalışmak kesinlikle yasaktır

Faz 3: Erken Güçlendirme Dönemi (Yaklaşık 3-4 Ay)

Omuzunuz artık daha rahat hareket edebildiği için, şimdi sıra onu güçlendirmeye gelir.

Bu fazdaki hedefler:

  • Hareket açıklığını tamamen normale döndürmek
  • Hafif dirençli egzersizlere (lastik bantlar, çok hafif dambıllar) başlamak
  • Özellikle rotator manşet ve skapular stabilizatör kasları hedef alan bir egzersiz programı uygulamak
  • Omuzun dayanıklılığını ve kontrolünü artırmak

Faz 4: İleri Güçlendirme ve Aktiviteye Dönüş (Yaklaşık 4-6 Ay ve Sonrası)

Bu iyileşmenin son ve en uzun fazıdır. Amaç omuzunuzu günlük yaşamın ve sporun getireceği yüklere hazırlamaktır.

Bu fazdaki hedefler:

  • Güçlendirme egzersizlerinin zorluk seviyesini kademeli olarak artırmak
  • Spora veya mesleğe özgü hareketleri simüle eden fonksiyonel egzersizlere başlamak
  • Sporcular için, spora dönüş programlarına (örneğin kademeli fırlatma programı) başlamak

Tam ve kısıtlamasız aktiviteye, özellikle de rekabetçi sporlara dönüş, yapılan ameliyatın türüne ve kişinin bireysel ilerlemesine bağlı olarak 6 aydan 1 yıla kadar sürebilir. Bu süreçte sabırlı olmak ve fizyoterapistinizin çizdiği programa harfiyen uymak, başarılı bir sonuç için hayati önem taşır.

Slap Lezyonu Tedavisinden Sonraki Sonuçlar Nasıldır?

“Ameliyat olursam veya fizik tedavi görürsem, omuzum eskisi gibi olacak mı?” Bu bir Slap lezyonuyla karşı karşıya olan herkesin aklındaki en temel sorudur. Bu sorunun cevabı basit bir evet ya da hayır değildir; sonuçlar birçok değişkene bağlıdır ve her bireyin hikayesi farklıdır. Ancak genel bir çerçeve çizebiliriz.

Tedavinin temel hedefi, ağrısız, stabil ve fonksiyonel bir omuza kavuşmaktır. Hastaların çok büyük bir kısmı, uygulanan doğru tedavi (ister ameliyatsız ister cerrahi olsun) ve iyi bir rehabilitasyon süreci sonunda bu hedefe ulaşır. Günlük yaşam aktivitelerini rahatlıkla yapabilir, gece ağrısız uyuyabilir ve omuzlarındaki o sürekli rahatsızlık hissinden kurtulabilirler. Hasta memnuniyeti genellikle oldukça yüksektir.

Konu spora dönüş olduğunda ise tablo biraz daha karmaşıklaşır. Hafta sonu hobi olarak tenis oynayan bir birey ile profesyonel bir voleybolcunun beklentileri ve omuzlarına binen yük aynı değildir. Ameliyatsız tedaviyi tamamlayan ofis çalışanı bir birey genellikle sorunsuz bir şekilde hayatına devam ederken, bir sporcunun aynı seviyede performans göstermesi daha zorlu bir süreç olabilir.

Özellikle voleybol, beyzbol, tenis gibi baş üstü fırlatma sporlarıyla uğraşan elit sporcular, en zorlu hasta grubunu oluşturur. Omuzlarının maruz kaldığı inanılmaz stres, tam bir iyileşmeyi ve yaralanma öncesi performans seviyesine %100 dönmeyi zorlaştırabilir. Çalışmalar cerrahi sonrası sporcuların yaklaşık %70-80’inin spora dönebildiğini, ancak özellikle atıcılarda bu oranın biraz daha düşük olabildiğini göstermektedir. Bazen sporcu spora dönebilir ama eskisi kadar yüksek bir hızda veya sayıda servis atamayabilir.

Sonuçları etkileyen diğer önemli faktörler arasında kişinin yaşı (gençlerde doku iyileşmesi daha iyidir), yaralanmanın nasıl olduğu (ani bir travma sonucu oluşan yırtıkların sonuçları genellikle daha öngörülebilirdir) ve eşlik eden başka omuz problemlerinin olup olmadığı yer alır.

En önemlisi, gerçekçi beklentilere sahip olmaktır. Tedavi, omuzunuzu “sıfırlamaz”, ancak ağrıyı ortadan kaldırarak ve fonksiyonu geri kazandırarak yaşam kalitenizi önemli ölçüde artırmayı hedefler. Bu yolculukta sabırlı olmak ve tedavi ekibinizle uyum içinde çalışmak, en iyi sonuca ulaşmanın anahtarıdır.

Blog Yazıları