Kas iskelet sisteminizle ilgili bir sorun yaşadığınızda, aklınıza “Ortopediye mi gitmeliyim, yoksa fizik tedaviye mi?” sorusunun gelmesi çok doğaldır. Bu iki alan da ağrılarınızı dindirmeyi ve hareket kabiliyetinizi geri kazandırmayı hedefler. Ancak bu hedefe giden yolları, kullandıkları araçlar ve uzmanlık derinlikleri birbirinden oldukça farklıdır. Biri, sorunun kaynağını bulup onu kökten çözen bir mühendis gibiyken, diğeri vücudun kendi kendini onarma ve daha verimli çalışma potansiyelini ortaya çıkaran bir antrenör gibidir.
Yazı İçeriği
Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü Nedir ve Hangi Hastalıklara Bakar?
Ortopedi ve Travmatoloji, tıp biliminin cerrahi bir dalıdır ve vücudumuzun temel iskeletini, yani hareket etmemizi sağlayan tüm sistemi ele alır. Bu sistem kemiklerimiz, eklemlerimiz, kaslarımız, tendonlarımız (kasları kemiğe bağlayan sert kordonlar) ve bağlarımızdan (kemikleri birbirine bağlayan şeritler) oluşur. Ortopedinin temel misyonu, bu sistemde meydana gelen her türlü hastalığı, yaralanmayı veya doğuştan gelen bozukluğu teşhis etmek ve hem cerrahi hem de cerrahi dışı yöntemlerle tedavi etmektir.
Ortopedi kelimesinin kökeni bile bu alanın felsefesini özetler. Yunancada “orthos” yani “düzgün” ve “paideion” yani “çocuk” kelimelerinden gelir. Tarihsel olarak ilk amacı, çocuklardaki iskelet eğriliklerini düzeltmekti. Tıpkı eğri büyüyen bir fidanı bir sopaya bağlayarak düzeltmek gibi, ortopedi de vücudun formunu ve fonksiyonunu olması gerektiği hale getirmeyi amaçlar.
Zamanla, özellikle teknoloji ve tıp bilimindeki devrim niteliğindeki gelişmelerle ortopedi, alçı ve bandajlardan çok daha ötesine geçti. Bugün bir ortopedi ve travmatoloji uzmanı, konservatif tedaviler işe yaramadığında, sorunun yapısal kaynağına müdahale etme yeteneğine sahip bir cerrahtır. Kırık bir kemiği plakalar ve vidalarla birleştirebilir, aşınmış bir eklemi protezle değiştirebilir veya yırtık bir menisküsü kapalı (artroskopik) yöntemle onarabilir. İşte bu “cerrahi müdahale” yetkisi, ortopediyi kas-iskelet sistemiyle ilgilenen diğer tüm alanlardan ayıran en temel özelliktir.
Bir ortopedi uzmanının ilgilendiği başlıca sorunlar şunlardır:
- Ani ve ciddi yaralanmalar (travmalar)
- Kırıklar
- Çıkıklar
- Spor yaralanmaları (menisküs, çapraz bağ yırtıkları gibi)
- Eklem kireçlenmesi (osteoartrit)
- Romatizmal hastalıklara bağlı eklem deformiteleri
- Bel ve boyun fıtıkları
- Omurga kanalı darlığı
- Kemik ve yumuşak doku tümörleri
- Kemik enfeksiyonları (osteomiyelit)
- Doğuştan gelen anomaliler (kalça çıkıklığı, çarpık ayak gibi)
- Sinir sıkışmaları (karpal tünel sendromu gibi)
- Tendon ve bağ kopmaları
Kısacası bir sorunun teşhisinden tıbbi tedavisine, gerekirse cerrahi müdahalesine ve sonrasında takibine kadar tüm süreci yönetme yetkisi ve sorumluluğu ortopedi ve travmatoloji uzmanına aittir.
Bir Ortopedi Uzmanının Eğitimi Neden Bu Kadar Uzun ve Zordur?
Bir ortopedi ve travmatoloji uzmanı olmak, tıbbın en uzun ve en meşakkatli eğitim süreçlerinden birini gerektirir. Liseden sonra bu unvanı alabilmek için yaklaşık 13 ila 15 yıl süren kesintisiz bir eğitim ve pratik gerekir. Bu uzun sürecin her adımı, cerrahın insan vücudunun en karmaşık sistemlerinden birini onarabilmesi için gereken bilgi, beceri ve en önemlisi tecrübeyi kazandırmak için tasarlanmıştır.
Yolculuk, 6 yıllık tıp fakültesi eğitimiyle başlar. Bu dönemde hekim adayı, insan vücudunun temel yapısını, işleyişini ve hastalıklarını öğrenir. Tıp fakültesinden “Tıp Doktoru” olarak mezun olduktan sonra asıl zorlu süreç başlar. Hekim, Tıpta Uzmanlık Sınavı’na (TUS) girer ve Türkiye’nin en yüksek puan gerektiren bölümlerinden biri olan Ortopedi ve Travmatoloji’yi kazanmak için büyük bir rekabetin içine girer.
Başarılı olduğunda, 5 yıl sürecek olan uzmanlık (asistanlık) eğitimine başlar. Bu 5 yıl, bir hekimin “cerrah” olduğu dönemdir. Bu süreçte asistan hekim, deneyimli uzmanların gözetiminde sayısız ameliyata girer, polikliniklerde binlerce hasta görür, acil serviste en ağır travmaları yönetir. Kırık bir bacağı alçıya almaktan, parçalanmış bir kalçayı yeniden birleştirmeye, aşınmış bir dizi protezle değiştirmeye kadar ortopedinin tüm alanlarında pratik beceri kazanır. Bu sadece teknik bir eğitim değildir; aynı zamanda bir cerrahın ne zaman ameliyat yapması, ne zaman bekleyip görmesi gerektiği kararını verebilme yeteneği olan “cerrahi muhakeme” yeteneğini de geliştirdiği bir usta-çırak ilişkisidir.
Bu zorunlu 5 yılın ardından birçok ortopedi cerrahı, kariyerlerine bir adım daha ileri giderek 1-2 yıl süren “yan dal” veya “fellowship” adı verilen ileri uzmanlık eğitimleri alırlar. Bu eğitimler, ortopedinin çok spesifik bir alanında ustalaşmayı sağlar. Örneğin bir cerrah, sadece omurga cerrahisi, sadece el cerrahisi, sadece spor yaralanmaları veya sadece çocuk ortopedisi üzerine yoğunlaşabilir. Bu hastanın çok özel ve karmaşık bir sorunu olduğunda, hayatının önemli bir bölümünü sadece o konuya adamış bir uzmandan hizmet almasını garanti eder. Bu uzun ve adanmışlık gerektiren yolun sonunda kazanılan “Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı” unvanı, hastalar için bir kalite ve güven teminatıdır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Nedir ve Amacı Ortopediden Nasıl Farklıdır?
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon (FTR), hareket kabiliyetini ve yaşam kalitesini artırmaya odaklanan bir sağlık disiplinidir. Fizyoterapistlerin temel amacı, yaralanma, hastalık veya engellilik nedeniyle bozulan vücut fonksiyonlarını geri kazandırmak, ağrıyı azaltmak ve kişinin günlük yaşam aktivitelerini olabildiğince bağımsız bir şekilde yapabilmesini sağlamaktır.
Ortopedi, sorunun “yapısal” kaynağına odaklanır; yani kırık bir kemik, yırtık bir bağ veya aşınmış bir kıkırdak gibi. Fizik tedavi ise sorunun “fonksiyonel” sonuçlarına odaklanır. Yani o kırık kemik yüzünden zayıflayan kaslar, o yırtık bağ yüzünden dengesizleşen eklem veya o aşınmış kıkırdak yüzünden bozulan yürüme şekli gibi. Fizyoterapistler, vücudun hareket potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için çalışırlar.
Onların en önemli araçları egzersiz, manuel terapi (elle yapılan tedaviler) ve hasta eğitimidir. Bir fizyoterapist, bir ameliyat sonrası eklem sertliğini açmak, bir spor yaralanması sonrası kasları güçlendirmek, felç geçirmiş bir hastaya yeniden yürümeyi öğretmek veya bel ağrısı çeken bir kişiye doğru duruş ve hareket alışkanlıkları kazandırmak gibi çok geniş bir alanda hizmet verir.
Son yıllarda, bazı durumlarda hastaların doğrudan bir fizyoterapiste başvurması yaygınlaşmıştır. Bu özellikle basit kas ağrıları veya zorlanmalar gibi durumlarda hızlı bir çözüm sunabilir. Ancak bu yaklaşımın önemli bir riski vardır: Altta yatan ciddi bir tıbbi sorun (örneğin bir tümör, enfeksiyon veya gizli bir kırık) gözden kaçabilir. Çünkü fizyoterapistlerin tanı koyma araçları ve yetkileri bir tıp doktoru ile aynı değildir. Bu nedenle özellikle ağrınızın nedeni belli değilse, şiddetliyse veya bir travma sonrası ortaya çıktıysa, önce bir ortopedi uzmanı tarafından kesin bir tıbbi teşhis konulması en güvenli yoldur.
Bir Fizyoterapist Olmak İçin Hangi Eğitimler Alınır?
Fizyoterapist olmak için, üniversitelerin Sağlık Bilimleri Fakültelerine bağlı, 4 yıllık “Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon” lisans programını başarıyla tamamlamak gerekmektedir. Bu eğitim, öğrencilere insan vücudunun hareket sistemini (kas-iskelet, sinir ve kalp-damar sistemleri) derinlemesine anlama yetisi kazandırmayı amaçlar.
Bu dört yıllık süreç boyunca öğrenciler, temel tıp bilimleri dersleri alırlar. Bunlar arasında şunlar bulunur:
- Anatomi
- Fizyoloji
- Biyomekanik (vücudun hareket mekaniği)
- Kinezyoloji (hareket bilimi)
- Nörobilim (sinir bilimi)
Bu temel derslerin yanı sıra mesleğe özgü değerlendirme ve tedavi yöntemleri üzerine yoğunlaşan uygulamalı dersler ve laboratuvar çalışmaları yaparlar. Eğitimlerinin önemli bir bölümünü, farklı hastanelerde ve kliniklerde, lisanslı fizyoterapistlerin gözetiminde yaptıkları klinik stajlar oluşturur. Bu stajlar, teorik bilgilerini gerçek hastalar üzerinde pratiğe dökme ve tecrübe kazanma fırsatı sunar.
4 yıllık lisans eğitimini tamamlayanlar “fizyoterapist” unvanı ile mezun olurlar. Mezuniyet sonrasında birçok fizyoterapist, belirli alanlarda uzmanlaşmak için lisansüstü eğitimlere (yüksek lisans, doktora) veya özel sertifika programlarına devam eder. Bu uzmanlık alanları şunları içerebilir:
- Ortopedik rehabilitasyon
- Nörolojik rehabilitasyon (inme, omurilik yaralanmaları gibi)
- Sporcu sağlığı
- Pediatrik rehabilitasyon (çocuk hastalar)
- Kardiyopulmoner rehabilitasyon (kalp ve akciğer hastaları)
- Geriatrik rehabilitasyon (yaşlı sağlığı)
Bu uzmanlaşma süreci, fizyoterapistlerin belirli hasta gruplarına daha odaklı ve etkili bir tedavi sunabilmelerini sağlar.
Ortopedi ve Fizik Tedavi Arasında Tanı Koyma Yetkisi Açısından Ne Gibi Farklar Vardır?
Bu iki disiplin arasındaki belki de en kritik ve en net farktır. Bu farkı anlamak, doğru zamanda doğru uzmana başvurmanız için anahtar niteliğindedir.
Bir ortopedi ve travmatoloji uzmanı, bir tıp doktoru olarak tam ve sınırsız “tıbbi teşhis” yetkisine sahiptir. Bu ne anlama geliyor? Bir hasta ağrıyla geldiğinde, ortopedi uzmanının amacı o ağrının altında yatan kesin nedeni, yani patolojiyi bulmaktır. Bunu yapmak için elinde çok güçlü araçlar vardır. Ayrıntılı bir muayenenin ardından, durumu netleştirmek için çeşitli testler isteyebilir. Bu testler şunları içerir:
- Röntgen (X-ray)
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
- Bilgisayarlı Tomografi (BT)
- Kan tahlilleri
- Kemik sintigrafisi
Bu testler sayesinde uzman, “dizinizde menisküs yırtığı var”, “omuzunuzdaki tendon kopmuş”, “kalçanızda ileri derecede kireçlenme mevcut” veya “belinizdeki ağrının sebebi bir fıtık” gibi net, yapısal ve tıbbi bir tanı koyabilir. Bu kesin tanı, tedavinin yol haritasını çizer. Ayrıca bir ortopedi uzmanı ağrı, iltihap veya enfeksiyonu kontrol altına almak için her türlü ilacı reçete etme yetkisine de sahiptir.
Fizyoterapistler ise “fonksiyonel tanı” koyarlar. Onlar, bir hastanın hareketlerini, duruşunu, kas gücünü, dengesini ve esnekliğini detaylı bir şekilde değerlendirirler. Değerlendirme sonucunda, “yürüme bozukluğu”, “omuz eklemi hareket kısıtlılığı” veya “bel kaslarında güçsüzlüğe bağlı postür bozukluğu” gibi fonksiyonel bir sonuca varırlar. Yani tıbbi durumun vücudun hareketlerini nasıl etkilediğini analiz ederler. Fizyoterapistler, ciddi bir tıbbi durumu işaret edebilecek “kırmızı bayrak” olarak adlandırılan belirtileri tanımak üzere eğitilmişlerdir ve böyle bir durumdan şüphelendiklerinde hastayı mutlaka bir hekime yönlendirirler. Ancak yasal olarak MRG, röntgen gibi görüntüleme yöntemlerini isteme veya ilaç reçete etme yetkileri yoktur.
Basit bir benzetme yapmak gerekirse; ortopedi uzmanı, arabanızdan garip bir ses geldiğinde kaputu açan, motoru dinleyen, bilgisayarlı arıza tespiti (MRG gibi) yapan ve bozuk parçayı (yırtık menisküs gibi) tespit edip tamir eden veya değiştiren (protez ameliyatı gibi) bir makine mühendisidir. Fizyoterapist ise, arabanızı daha verimli kullanmanız, doğru vites değiştirmeniz, yakıttan tasarruf etmeniz ve lastiklerinizi eşit aşındırmanız için size ileri sürüş teknikleri öğreten bir uzman eğitmendir. Her ikisi de arabanın performansı için hayati öneme sahiptir, ancak rolleri ve müdahale alanları tamamen farklıdır.
Ortopedi ve Fizik Tedavinin Kullandığı Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Tanıdaki bu temel fark, doğal olarak tedavi yaklaşımlarına da yansır. Her iki alan da farklı araç setlerine sahiptir ve bu araçları farklı amaçlar için kullanır.
Ortopedi uzmanının tedavi yelpazesi son derece geniştir ve sorunun ciddiyetine göre hem cerrahi dışı hem de cerrahi seçenekleri içerir. En belirleyici özelliği, gerektiğinde ameliyat yapabilmesidir.
Ortopedik tedaviler genel olarak ikiye ayrılır:
Cerrahi Dışı (Konservatif) Tedaviler:
- İlaç reçete etme (ağrı kesiciler, anti-enflamatuarlar, kas gevşeticiler)
- Eklem içi enjeksiyonlar (kortizon, hyaluronik asit, PRP gibi)
- Alçı, atel veya breys (ortez) uygulamaları
- Fizik tedaviye yönlendirme
Cerrahi Tedaviler:
- Kırıkların plak, vida veya çivilerle sabitlenmesi (internal fiksasyon)
- Eklem protezleri (diz, kalça, omuz protezi ameliyatları)
- Artroskopik (kapalı) ameliyatlar (menisküs tamiri, bağ onarımı gibi)
- Tendon ve bağ transferleri veya onarımları
- Tümörlerin çıkarılması
- Omurga ameliyatları (fıtık, vida ameliyatları)
- Deformite düzeltme ameliyatları
Fizik tedavide ise yaklaşım tamamen non-invaziv, yani vücut bütünlüğüne müdahale etmeyen yöntemlere dayanır. Fizyoterapistin amacı, vücudun kendi iyileşme mekanizmalarını harekete geçirmek ve fonksiyonu en üst düzeye çıkarmaktır.
Fizik tedavide kullanılan temel yöntemler şunlardır:
- Terapötik egzersiz (güçlendirme, germe, denge ve koordinasyon egzersizleri)
- Manuel terapi (elle yapılan tedaviler)
- Eklem mobilizasyonu ve manipülasyonu
- Yumuşak doku masajı
- Kuru iğneleme
- Kinezyolojik bantlama
- Hasta eğitimi (doğru duruş, ergonomi ve ev egzersiz programı)
- Fiziksel modaliteler (ısı, soğuk, ultrason, TENS gibi elektrik akımları)
Görüldüğü gibi, ortopedi uzmanı sorunun kaynağını doğrudan onarırken, fizyoterapist bu onarım sonrası veya onarıma gerek duyulmayan durumlarda vücudun fonksiyonel olarak en iyi duruma gelmesini sağlar.
Farklı Hastalıklarda Ortopedi ve Fizik Tedavi Ekipleri Nasıl Birlikte Çalışır?
Ortopedi ve fizik tedavi, rakip değil aynı hedefe giden bir ekibin en önemli iki oyuncusudur. Özellikle karmaşık durumlarda, bu iki alanın iş birliği, hastanın en iyi sonuca ulaşması için zorunludur. Bunu üç farklı senaryo üzerinden inceleyelim:
- Senaryo 1: Trafik Kazası Sonrası Parçalı Kaval Kemiği Kırığı
Bu durumda takımın kaptanı ve oyun kurucusu kesinlikle ortopedi ve travmatoloji uzmanıdır. Acil servise gelen hastanın ilk müdahalesini yapar, röntgen ve tomografi ile kırığın tipini ve ciddiyetini belirler, damar-sinir hasarı olup olmadığını kontrol eder. Ardından ameliyat kararını verir ve kırık parçalarını plak ve vidalarla birleştirerek kemiği anatomik olarak olması gerektiği pozisyona getirir. Ameliyat sonrası dönemde hastanın ağrı kontrolünü, yara bakımını ve ne zaman ayağının üzerine basabileceğini yönetir. Fizyoterapist, ancak cerrahın belirlediği bu güvenli iyileşme sürecinde devreye girer. Cerrahın çizdiği protokole sadık kalarak, hastanın diz ve ayak bileği eklemlerinin donmasını engeller, hareketsiz kalan kasların erimesini önlemek için egzersizlere başlar ve kemik kaynaması yeterli seviyeye ulaştığında hastaya yeniden yürümeyi öğretir. Burada fizyoterapistin rolü, cerrahi başarının fonksiyonel bir kazanıma dönüşmesi için hayati öneme sahiptir.
- Senaryo 2: İleri Derecede Diz Kireçlenmesi (Osteoartrit)
Bu kronik ve ilerleyici hastalıkta, ortopedi uzmanı sürecin başından sonuna kadar yöneticidir. Hastanın şikayetlerini dinler, muayenesini yapar ve ayakta çekilen röntgenlerle kireçlenmenin derecesini belirler. Erken evrelerde, ilaç tedavisi, eklem içi enjeksiyonlar ve yaşam tarzı değişiklikleri önerir. Bu aşamada, hastayı mutlaka fizik tedaviye yönlendirir. Fizyoterapist, diz çevresindeki kasları (özellikle kuadriseps kasını) güçlendirerek ekleme binen yükü azaltır, böylece hastanın ağrısını hafifletir ve fonksiyonlarını artırır. Bu ameliyat ihtiyacını yıllarca öteleyebilir. Ancak hastalık ilerlediğinde ve konservatif yöntemler artık fayda etmediğinde, hastanın yaşam kalitesi ciddi şekilde düştüğünde, ortopedi uzmanı “total diz protezi” ameliyatını önerir ve gerçekleştirir. Ameliyat sonrasında ise başarılı bir protezin, hastanın yeniden rahatça yürüyebilmesi, merdiven inip çıkabilmesi için en kritik görev yine fizyoterapiste düşer.
- Senaryo 3: Basit Omuz Kası Zorlanması (Rotator Manşet Tendinopatisi)
Bu tür aşırı kullanım yaralanmalarında roller biraz değişebilir. Hasta, geçmeyen omuz ağrısıyla bir ortopedi uzmanına başvurur. Uzman, muayene ve gerekirse MRG ile kesin tanıyı koyar: “Tendonda ciddi bir yırtık yok, sadece ödem ve zorlanma var.” Bu noktada ortopedi uzmanının rolü tanıyı doğrulamak, belki akut ağrıyı baskılamak için bir enjeksiyon yapmak ve hastaya asıl tedavinin fizik tedavi olduğunu anlatmaktır. Bu senaryoda ana tedavi edici profesyonel fizyoterapist olur. Fizyoterapist, omuzdaki kas dengesizliklerini, duruş bozukluklarını ve hatalı hareket alışkanlıklarını tespit eder. Bunları düzeltmek için kişiye özel bir egzersiz programı tasarlar. Çoğu durumda bu odaklanmış fizik tedavi programı sorunu tamamen çözer. Ancak aylarca süren düzenli fizik tedaviye rağmen şikayetler geçmezse, hasta tekrar ortopedi uzmanına döner ve o zaman kapalı (artroskopik) cerrahi gibi seçenekler tekrar değerlendirilir.
Ortopedi Uzmanına Ne Zaman Vakit Kaybetmeden Başvurulmalıdır?
Fizik tedavinin birçok kas-iskelet sistemi sorununda ne kadar etkili olduğunu gördük. Ancak bazı durumlar vardır ki bu durumlar “kırmızı bayrak” olarak kabul edilir ve altta yatan ciddi bir sorunun habercisi olabilirler. Bu gibi durumlarda, doğru ve kesin bir tıbbi teşhis için vakit kaybetmeden bir ortopedi ve travmatoloji uzmanına başvurmak hayati önem taşır. Gecikme, kalıcı hasarlara veya daha karmaşık tedavi süreçlerine yol açabilir.
Aşağıdaki belirti veya durumlardan herhangi birine sahipseniz, bir ortopedi uzmanına görünmeniz şiddetle tavsiye edilir.
- Düşme, kaza veya spor yaralanması gibi net bir travma sonrası ortaya çıkan şiddetli ağrı
- Etkilenen kol, bacak veya eklem üzerine hiç yük verememe
- Bir kemikte veya eklemde gözle görülür bir şekil bozukluğu, şişlik veya morarma
- Yaralanma anında duyulan “kopma” veya “çıt” sesi
- Eklemde kilitlenme, takılma veya boşalma hissi
- Bel veya boyun ağrısına eşlik eden ilerleyici güç kaybı, uyuşma, karıncalanma
- Bacaklara veya kollara yayılan ağrı
- Ateş, gece terlemesi, istemsiz kilo kaybı gibi genel belirtilerin eşlik ettiği eklem ağrısı
- Dinlenirken veya özellikle geceleri artan kemik veya eklem ağrısı
- Daha önce uygulanan konservatif tedavilere (ilaç, fizik tedavi) yanıt vermeyen inatçı ağrı

Ankara’daki ortopedi doktorlarından Prof. Dr. Murat Demirel, ilkokul eğitimini Ankara Kavaklıdere İlkokulu’nda, ortaokul ve lise eğitimini ise Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nde tamamladı. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Demirel, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde başladığı ihtisasını 2004 yılında tamamladı. Akademik çalışmalarını Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde sürdüren Prof. Dr. Demirel, ortopedi ve travmatoloji alanındaki uzmanlığıyla tanınmaktadır. Mesleki kariyeri boyunca pek çok cerrahi operasyon, akademik yayın ve bilimsel çalışmaya imza atmıştır.