Kemik erimesine bağlı kalça kırığı, osteoporoz nedeniyle zayıflayan kemik yapısının düşük enerjili düşmelerle kırılması sonucu gelişen ciddi bir ortopedik sorundur. Erken tanı ve hızlı tedavi, mobilite kaybını ve komplikasyon riskini azaltmada kritik önem taşır.
Osteoporoza bağlı kalça kırığı belirtileri, ani başlayan şiddetli kalça ağrısı, bacakta dışa dönüklük ve hareket kısıtlılığıyla belirginleşir. Hastalar çoğunlukla yürüyemez hale gelir ve fizik muayene klinik şüpheyi doğrulayarak ileri incelemeyi yönlendirir.
Osteoporotik kalça kırığı tanı yöntemleri, direkt radyografi ile kırık hattının ve ayrılma derecesinin değerlendirilmesine dayanır. BT veya MR görüntüleme, kompleks kırık tiplerini ve yumuşak doku bileşenlerini ayrıntılı biçimde analiz etmek için kullanılır.
Osteoporoz sonucu gelişen kalça kırığı tedavisi, çoğunlukla cerrahi tespit yöntemleriyle stabilizasyon sağlamayı hedefler. Ameliyat sonrası erken mobilizasyon, tromboemboli ve kas zayıflığı gibi komplikasyonları azaltırken fonksiyonel iyileşmeyi destekler.
| Bilmeniz Gerekenler | Bilgi |
| Tanım | Osteoporoza (kemik erimesi) bağlı kalça kırığı, kemik yoğunluğunun azalması nedeniyle minimal travmalarla (basit düşme gibi) oluşan kalça bölgesi kırıklarıdır. Özellikle yaşlı bireylerde sık görülür. |
| Görülme Sıklığı | Kadınlarda daha sık olmak üzere ileri yaş grubunda yaygındır. 65 yaş üzeri bireylerde düşme sonrası en yaygın kırıklardan biridir. |
| Risk Faktörleri | İleri yaş, kadın cinsiyet, menopoz, düşük vücut ağırlığı, fiziksel inaktivite, D vitamini eksikliği, sigara ve alkol kullanımı, önceki kırık öyküsü. |
| Belirtiler | Düşme sonrası kalçada şiddetli ağrı, bacağın dışa dönmesi, kısalma, yürüyememe, ayağa kalkamama. Bazı durumlarda belirgin şekil bozukluğu gözlenebilir. |
| Kırık Tipleri | Femur boyun kırığı, intertrokanterik kırık, subtrokanterik kırık olarak sınıflandırılır. Kırığın tipi tedavi planını belirler. |
| Tanı Yöntemleri | Fizik muayene ve öykü, kalça grafisi ile kırık saptanır. Şüpheli durumlarda BT veya MRG gerekebilir. Kemik yoğunluğu ölçümü (DEXA) ile osteoporoz düzeyi belirlenir. |
| Tedavi – Cerrahi | Genellikle cerrahi tedavi tercih edilir. Kırık tipine göre protez uygulaması (kalça protezi – total veya parsiyel) ya da vida/plak gibi tespit yöntemleri kullanılır. |
| Ameliyat Seçenekleri | Parsiyel kalça protezi (hemiartroplasti): Femur başı değiştirilen yöntem. Total kalça protezi: Femur başı ve asetabulum birlikte değiştirilir. Dinamik kalça vidası, intramedüller çivi: Stabil kırıklarda kullanılır. |
| Cerrahi Dışı Tedavi | Nadiren ve yalnızca ameliyat riski çok yüksek olan hastalarda uygulanır. Uzun süreli yatak istirahati, ağrı kontrolü ve fizik tedavi içerir ancak komplikasyon riski yüksektir. |
| Komplikasyonlar | Pıhtı oluşumu (derin ven trombozu), akciğer embolisi, enfeksiyon, yatak yarası, pnömoni, kalça çıkığı (protezli hastalarda), kırık kaynamama. |
| İyileşme Süreci | Ameliyat sonrası ilk günlerde mobilizasyon başlanır. Fizik tedavi ve rehabilitasyon süreci önemlidir. İyileşme süresi genellikle 3–6 ay arasıdır. |
| Osteoporoz Tedavisi | Kalsiyum ve D vitamini desteği, bifosfonatlar, denosumab, hormon tedavileri ile kemik erimesinin ilerlemesi durdurulmaya çalışılır. |
| Önleme | Düşmeleri önleyici çevre düzenlemeleri, düzenli egzersiz, dengeli beslenme, sigara ve alkolden uzak durma, düzenli kemik yoğunluğu kontrolleri. |
| Takip ve Kontrol | Cerrahi sonrası yara takibi, fiziksel performans değerlendirmesi, osteoporoz tedavisinin takibi. Düşme riskinin yeniden değerlendirilmesi önemlidir. |
| Prognoz | Erken müdahale ve mobilizasyon ile iyileşme şansı artar. Ancak yaşlı hastalarda mortalite riski yüksek olabilir; bu nedenle multidisipliner yaklaşım esastır. |
Yazı İçeriği
Kemik Erimesine Bağlı Kalça Kırığı Nedir?
Kemik erimesine (osteoporoz) bağlı kalça kırığı, özellikle yaşlı bireylerde düşük şiddetli travmalarla oluşan ciddi bir kırık türüdür. Kemik yoğunluğunun azalması nedeniyle kalça kemiği zayıflar ve kolayca kırılabilir. Bu durum hareket kabiliyetini önemli ölçüde kısıtlayabilir ve yaşam kalitesini düşürebilir. Genellikle cerrahi müdahale gerektirir. Erken mobilizasyon ve osteoporoz tedavisi iyileşme sürecinde kritik rol oynar.
Kemik Erimesi Kalça Kırığı Riskini Nasıl Artırır?
Osteoporoz, yani halk arasındaki adıyla kemik erimesi, iskelet sisteminin sessiz bir hastalığıdır. Kemiklerimiz canlı dokulardır ve yaşam boyu sürekli bir yapım-yıkım döngüsü içindedir. Ancak yaş ilerledikçe, özellikle kadınlarda menopoz sonrası dönemde, bu denge yıkım lehine bozulur. Kemik mineral yoğunluğu azalır ve kemiğin iç yapısı, gözenekleri genişlemiş bir süngere benzemeye başlar. Bu durum kemiğin esnekliğini ve darbelere karşı direncini ciddi oranda düşürür.
Sağlam bir kemiği kırmak için trafik kazası veya yüksekten düşme gibi çok büyük bir enerji gerekirken, osteoporotik bir kemik çok daha masum travmalarla kırılabilir. Ev içinde halıya takılmak, sandalyeden kalkarken dengenin bozulması veya banyoda kaymak gibi düşük enerjili travmalar, yaşlı nüfusta kalça kırığının en temel sebepleridir. Hatta bazı ileri vakalarda, kemik o kadar zayıflar ki kişi düşmeden bile, sadece ayakta dururken vücut ağırlığının etkisiyle kemik kırılabilir ve kişi bu yüzden yere düşer. Buna “yetersizlik kırığı” adı verilir.
Bu riski artıran faktörler sadece kemik kalitesiyle sınırlı değildir. Yaşlı bireylerde görülen genel sağlık sorunları da düşme ihtimalini artırarak dolaylı yoldan kırığa zemin hazırlar. Kas gücünün azalması, reflekslerin yavaşlaması ve kullanılan ilaçların yan etkileri birleştiğinde tehlike büyür.
Risk faktörleri şunlardır:
- İleri yaş
- Düşük kemik yoğunluğu
- Denge bozuklukları
- Görme kaybı
- Nörolojik hastalıklar
- Kas zayıflığı
- Beslenme yetersizliği
Kalça Kırığı Tanısında Gizli Kırıklar Neden Tehlikelidir?
Kalça kırığı şüphesiyle hastaneye başvurulduğunda, ilk yapılan tetkik genellikle röntgen filmidir. Çoğu vakada kırık hattı röntgende bariz bir şekilde görülür ve tanı saniyeler içinde konur. Ancak her vaka bu kadar net değildir. Özellikle 50 yaş üzeri hastalarda, hasta şiddetli kalça ağrısı çekmesine ve bacağının üzerine basamamasına rağmen, röntgen filmleri tamamen normal görünebilir. Bu durum tıp literatüründe “okült” veya “gizli kırık” olarak adlandırılır.
Röntgende kırık görülmemesi, hastanın evine gönderilebileceği anlamına gelmez. Eğer hastanın öyküsünde düşme varsa ve muayenede kalça hareketleri ağrılıysa, ileri görüntüleme yöntemlerine başvurulması şarttır. Bu noktada Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) devreye girer. MRG, kemik iliğindeki ödemi ve röntgengenin yakalayamadığı ince çatlakları gösterme konusunda son derece hassastır. Bilgisayarlı Tomografi (BT) de bir seçenek olsa da yumuşak doku ve kemik iliği ödemini göstermedeki başarısı nedeniyle MRG, gizli kırıkların tespitinde altın standarttır.
Gizli kırıkların erken tespiti hayati önem taşır. Çünkü bu çatlaklar henüz ayrışmamıştır, yani kemik bütünlüğü bozulmuş olsa da parçalar yer değiştirmemiştir. Eğer bu aşamada tanı konulabilirse, daha basit cerrahi yöntemlerle veya koruyucu tedbirlerle iyileşme sağlanabilir. Ancak tanı atlanır ve hasta o bacağının üzerine basmaya devam ederse, çatlak tam bir kırığa dönüşür ve kemik parçaları birbirinden ayrılır. Bu durumda tedavi çok daha karmaşık hale gelir, ameliyat süresi uzar ve komplikasyon riski artar.
Tanıda kullanılan yöntemler şunlardır:
- Fizik muayene
- Röntgen
- Manyetik Rezonans Görüntüleme
- Bilgisayarlı Tomografi
- Kemik yoğunluğu ölçümü
Ameliyat Zamanlamasında 48 Saat Kuralı Neden Uygulanır?
Kalça kırığı geçiren bir hasta için zaman, sadece saatlerin ilerlemesi demek değildir; vücudun fizyolojik dengesinin bozulmaya başladığı bir süreçtir. Bilimsel çalışmalar ve güncel ortopedik kılavuzlar, hastanın hastaneye başvurduğu andan itibaren mümkün olan en kısa sürede, ideal olarak ilk 24 ila 48 saat içinde ameliyat edilmesinin gerekliliğini vurgular. Bu yaklaşıma “hızlandırılmış bakım” adı verilir.
Yaşlı bir hastanın uzun süre yatağa bağımlı kalması, vücut sistemlerinde zincirleme bir reaksiyon başlatır. Hareketsizlik, akciğerlerin tam kapasiteyle çalışmasını engeller ve bu durum zatürre gibi ciddi enfeksiyonlara davetiye çıkarır. Aynı zamanda bacak toplardamarlarındaki kan akışı yavaşlar, bu da damar içinde pıhtı oluşumuna (derin ven trombozu) ve bu pıhtının akciğere atmasına (emboli) yol açabilir. Bir diğer önemli risk ise bası yaralarıdır. Yaşlı cildi hassastır ve sürekli aynı pozisyonda yatmaya bağlı olarak kuyruk sokumu veya topuklarda hızla yaralar açılabilir.
Ameliyatın gecikmesiyle ilişkili riskler şunlardır:
- Zatürre
- Kan pıhtılaşması
- Yatak yaraları
- Kas erimesi
- İdrar yolu enfeksiyonu
- Beslenme bozukluğu
Elbette her hasta anında ameliyata alınamaz. Kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyon veya diyabet gibi kronik hastalıkları olan hastaların ameliyat öncesi tıbbi olarak dengelenmesi gerekir. Ancak buradaki amaç hastayı “mükemmel” duruma getirmek değil ameliyatı kaldırabilecek “yeterli ve güvenli” seviyeye ulaştırmaktır. Gereksiz tetkikler veya günlerce sürecek konsültasyonlar nedeniyle ameliyatı ertelemek, hastaya faydadan çok zarar verir. Dahiliye, anestezi ve ortopedi bölümleri koordineli çalışarak bu süreci hızlandırmalıdır.
Ağrı Kontrolü İyileşme Sürecini Nasıl Etkiler?
Kalça kırığı son derece ağrılı bir tablodur. Bu şiddetli ağrı, sadece hastanın konforunu bozmakla kalmaz, aynı zamanda vücutta ciddi bir stres yanıtı oluşturur. Ağrı nedeniyle nabız hızlanır, tansiyon yükselir ve hasta derin nefes almaktan kaçınır. Özellikle bilişsel fonksiyonları sınırda olan yaşlı hastalarda şiddetli ağrı, “deliryum” adı verilen ani zihinsel bulanıklığa, yer-zaman algısının kaybolmasına ve ajitasyona neden olabilir.
Modern ağrı yönetiminde sadece damardan verilen ağrı kesicilerle yetinilmez. Rejyonel anestezi teknikleri, yani sinir blokları, bu sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır. Hasta acil servise geldiği anda veya servise yatırıldığında, kalça bölgesinin duyusunu alan sinirlere yapılan özel enjeksiyonlar, ağrının beyne iletilmesini engeller. Bu işlem genellikle ultrason eşliğinde yapılır ve son derece güvenlidir.
Sinir bloklarının en büyük avantajı, hastanın morfin türevi ağır ağrı kesicilere olan ihtiyacını azaltmasıdır. Böylece bu ilaçların bulantı, kusma, sersemlik ve solunum baskılaması gibi yan etkilerinden hasta korunmuş olur. Ağrısı kontrol altına alınan hasta daha rahat hareket eder, yatak içinde pozisyon değiştirebilir, daha iyi beslenir ve en önemlisi ameliyat sonrası rehabilitasyon sürecine zihinsel ve fiziksel olarak daha hazır hale gelir.
Ağrı yönetiminin faydaları şunlardır:
- Daha rahat nefes alma
- Düşük deliryum riski
- Erken hareket kabiliyeti
- Azalmış ilaç yan etkileri
- Kaliteli uyku
Kalça Kırığı Türleri Tedavi Yöntemini Nasıl Değiştirir?
Kalça kırığı tek bir hastalık değildir; kırığın uyluk kemiğinin neresinde olduğuna göre tedavi yaklaşımı tamamen değişir. Temel olarak kırıklar iki ana bölgeye ayrılır: kapsül içi (femur boyun) kırıkları ve kapsül dışı (trokanterik) kırıklar. Bu ayrım, cerrahın “protez mi yapacağım yoksa kemiği mi sabitleyeceğim?” sorusunun cevabını verir.
Femur Boyun Kırıkları (Kapsül İçi):
Uyluk kemiğinin baş kısmını gövdeye bağlayan boyun bölgesindeki kırıklardır. Bu bölgenin kendine has bir kan dolaşımı vardır. Kırık oluştuğunda, kemik başını besleyen ince damarların kopma riski çok yüksektir. Eğer damarlar hasar görürse, kemik başı canlılığını yitirir ve “avasküler nekroz” denilen çürüme süreci başlar. Bu nedenle özellikle yaşlı hastalarda ve kemiklerin birbirinden ayrıldığı (deplase) kırıklarda, kemiğin kaynamasını beklemek büyük bir risktir. Kaynama olsa bile baş kısmı çürüyebilir. Bu riski ortadan kaldırmak için kırık parça çıkarılır ve yerine yapay bir eklem, yani protez yerleştirilir (artroplasti).
Trokanterik Kırıklar (Kapsül Dışı):
Bu kırıklar, kemik başının beslenmesini sağlayan damarların daha uzağında, kasların yapıştığı geniş kemik alanında meydana gelir. Bu bölgenin kanlanması çok iyidir, dolayısıyla kemiğin kaynama potansiyeli yüksektir. Ancak burası vücudun yük taşıma mekaniği açısından çok stresli bir bölgedir. Burada tedavi neredeyse her zaman kemiği korumak ve sabitlemektir. Kırık parçalar bir araya getirilir ve genellikle kemiğin içinden geçen metal çiviler (intramedüller çivi) veya dışarıdan vidalanan plaklar ile tutturulur.
Tedavi seçenekleri şunlardır:
- Total kalça protezi
- Yarım kalça protezi
- Çivileme
- Plak ve vida
- Kanüllü vidalar
Protez Ameliyatlarında Çimento Kullanımı Neden Gereklidir?
Femur boyun kırığı nedeniyle protez ameliyatı planlanan yaşlı hastalarda, protezin kemiğe nasıl tutturulacağı kritik bir karardır. Burada “kemik çimentosu” adı verilen özel bir dolgu maddesi devreye girer. Halk arasında bazen yanlış anlaşılsa da osteoporotik kemiklerde çimento kullanımı, implantın başarısı için bir güvencedir.
Kemik erimesi olan bir hastanın kemik yapısı, içi boşalmış ve zayıflamış bir duvara benzer. Çimentosuz protezler, kemiğin zamanla protezi sarması prensibine dayanır. Ancak zayıf kemiklerde bu süreç uzayabilir veya protez kemik içine gömülerek gevşeyebilir. Bu durum hastanın haftalarca tam yük verememesine ve yatağa bağlı kalmasına neden olabilir. Oysa yaşlı hasta grubunda istediğimiz şey hızdır.
Çimentolu protezlerde, metal implant ile kemik arasındaki boşluk polimetilmetakrilat (PMMA) adı verilen tıbbi bir çimento ile doldurulur. Bu madde dakikalar içinde sertleşerek protezi kemiğe adeta kilitler. Bu sayede “mekanik stabilite” anında sağlanır. Ameliyattan çıkar çıkmaz protez, vücut ağırlığını taşıyabilecek kadar sağlamdır. Bu yöntem hastanın ameliyatın ertesi günü tam ağırlığını vererek yürümesine olanak tanır, ağrıyı azaltır ve tekrar ameliyat olma riskini düşürür.
Çimentolu protezin avantajları şunlardır:
- Anında yük verme imkanı
- Düşük gevşeme riski
- Daha az uyluk ağrısı
- Hızlı rehabilitasyon
- Güvenli tespit
Trokanterik Kırıklarda Hangi İleri Teknolojiler Kullanılır?
Kapsül dışı kırıklarda (trokanterik bölge), kemiği sabitlemek için kullanılan en yaygın ve modern yöntem “intramedüller çivileme”dir. Bu teknikte, büyük bir kesi yapmak yerine, kalçanın yanından küçük deliklerden girilerek uyluk kemiğinin iliği (iç boşluğu) boyunca titanyum bir çubuk yerleştirilir. Bu çubuk, kemik başına gönderilen vidalarla kilitlenerek kırığı içeriden sabitler.
Ancak kemik erimesi şiddetli olduğunda, vidaların zayıf kemiğe tutunması zorlaşabilir. Vida, yumuşak kemik içinde hareket edebilir veya kemiği keserek dışarı çıkabilir. Bu sorunu aşmak için son yıllarda geliştirilen ileri teknolojiler kullanılmaktadır. Bunlardan biri “helikal bıçak” sistemidir. Vida gibi dönerek kemiği delmek yerine, bu sistem kemik dokusunu sıkıştırarak ilerler ve tutunma yüzeyini artırır. Bir diğer yöntem ise “çimentolu vida” uygulamasıdır. Vidanın ucundaki deliklerden kemik içine az miktarda çimento verilerek vidanın tutunma gücü artırılır. Bu sayede en zayıf kemiklerde bile sağlam bir tespit elde edilir ve hasta güvenle yürütülebilir.
Kullanılan implant özellikleri şunlardır:
- Titanyum alaşım
- Helikal bıçak ucu
- Çimento kanalları
- Dönme önleyici sistem
- Minimal invaziv tasarım
Ameliyat Sonrası İyileşme ve Eve Dönüş Nasıl Olur?
Kalça kırığı cerrahisinin nihai amacı, hastayı kırık öncesi fonksiyonel seviyesine geri döndürmektir. Bu süreç ameliyathanede başlar ancak serviste ve evde devam eder. “Erken mobilizasyon” bu sürecin anahtarıdır. Tıbbi bir engel yoksa, hastalar genellikle ameliyatın ertesi günü, fizyoterapist veya hemşire gözetiminde yataktan kaldırılır ve yürütülür.
İlk yürüyüş, hem fiziksel iyileşmeyi tetikler hem de hastanın kendine olan güvenini yerine getirir. Çimentolu protez yapılan veya sağlam bir şekilde çivilenen hastaların, ağrı sınırları içinde bacaklarına tam yük vermelerine izin verilir. “Kırık kaynasın diye beklemek” veya “basmamak” gibi yaklaşımlar, modern tedavide yeri olmayan eski düşüncelerdir. Erken yürüyen hastaların bağırsak fonksiyonları düzelir, iştahı açılır ve moral durumu yükselir.
Taburculuk sonrası evde de önlemler alınmalıdır. Düşme riskini azaltmak için ev düzenlemeleri yapılmalıdır. Halıların kaldırılması, banyo ve tuvaletlere tutamakların takılması, gece aydınlatmasının sağlanması gibi basit önlemler hayat kurtarıcıdır. Ayrıca hastanın düzenli olarak ağrı kontrolü yapılmalı ve verilen egzersiz programına uyup uymadığı takip edilmelidir.
İyileşme hedefleri şunlardır:
- Bağımsız yürüme
- Kendi kendine giyinme
- Tuvalet ihtiyacını giderme
- Merdiven inip çıkma
- Sosyal hayata dönüş
İkinci Bir Kırığı Önlemek İçin Neler Yapılmalıdır?
Ortopedi pratiğinde en üzücü durumlardan biri, kalça kırığı ameliyatı başarıyla yapılmış bir hastanın, bir yıl sonra diğer kalçasını kırarak tekrar gelmesidir. İlk kırık, aslında vücudun verdiği çok güçlü bir uyarıdır: “İskelet sistemi zayıfladı, önlem al.” Bu nedenle tedavi sadece kırılan kemiği onarmakla bitmez; altta yatan kemik erimesi hastalığıyla mücadele etmek gerekir.
Bu amaçla “Kırık İrtibat Hizmeti” (Fracture Liaison Service – FLS) adı verilen bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu sistem, kırık geçiren hastanın sadece cerrahi olarak değil metabolik olarak da ele alınmasını sağlar. Hasta taburcu olmadan veya kontroller sırasında kemik yoğunluğu ölçümü (DXA) yapılmalı ve osteoporozun şiddeti belirlenmelidir.
Sadece kalsiyum ve D vitamini takviyesi, kemik erimesini durdurmak için genellikle yeterli değildir. Kemik yıkımını durduran veya kemik yapımını uyaran daha güçlü ilaçların (bisfosfonatlar vb.) başlanması gerekir. Özellikle yıllık uygulanan damar yolu tedavileri, her gün ilaç içmeyi unutan veya zorlanan yaşlı hastalar için büyük kolaylık sağlar. Bu tedaviler, ikinci bir kalça kırığı veya omurga kırığı riskini önemli ölçüde azaltır. Unutulmamalıdır ki en iyi tedavi, kırığın hiç oluşmamasını sağlamaktır; ancak bir kırık oluştuysa, ikincisini önlemek bizim elimizdedir.
Önleyici tedbirler şunlardır:
- DXA taraması
- İlaç tedavisi
- D vitamini takviyesi
- Kalsiyum desteği
- Düşme önleme eğitimi
Sıkça Sorulan Sorular
Kemik erimesine bağlı kalça kırığı en çok kimlerde görülür?
Bu tip kırıklar genellikle 65 yaş üzeri kadınlarda, menopoz sonrası kemik yoğunluğu azalmış bireylerde sık görülür. Osteoporoz ilerledikçe kalça kemiği daha kırılgan hale gelir ve basit düşmeler bile kırığa yol açabilir.
Osteoporoza bağlı kalça kırıkları hangi belirtilerle kendini gösterir?
Şiddetli kalça ağrısı, yürümede güçlük, bacakta kısalma ve dışa dönme gibi belirtilerle kendini gösterir. Kırık sonrası hasta genellikle yürüyemez ve kalça hareketleri son derece kısıtlanır.
Kemik erimesine bağlı kalça kırığı ameliyatı kimler için risklidir?
İleri yaştaki bireyler, kalp-damar hastalığı olanlar, kronik solunum hastalıkları veya böbrek yetmezliği bulunan hastalarda cerrahi risk daha yüksektir. Bu hastalarda multidisipliner değerlendirme yapılmalıdır.
Osteoporoza bağlı kalça kırığı ameliyatında hangi yöntemler kullanılır?
Kırığın yerine ve hastanın durumuna göre protez ameliyatı ya da vidalama (osteosentez) yöntemleri tercih edilir. Özellikle eklem içi kırıklarda total ya da parsiyel kalça protezi yaygın olarak uygulanır.
Kemik erimesine bağlı kalça kırığı sonrası yürüme ne zaman başlar?
Ameliyat sonrası çoğu hasta 1–3 gün içinde yürüteç desteğiyle ayağa kaldırılır. Erken mobilizasyon, pıhtı oluşumu ve yatak yaraları gibi komplikasyonların önlenmesi açısından çok önemlidir.
Osteoporoza bağlı kalça kırığı sonrası ölüm riski neden artar?
İleri yaş, uzun süreli hareketsizlik, enfeksiyon, zatürre ve damar tıkanıklığı gibi komplikasyonlar ölüm riskini artırır. Bu nedenle erken müdahale ve iyi bir bakım süreci hayati öneme sahiptir.
Kalça kırığı sonrası tekrar kırık oluşma riski nasıl azaltılır?
Osteoporoz tedavisi, D vitamini ve kalsiyum desteği, denge egzersizleri ve evde düşmeleri önleyecek düzenlemeler tekrar kırık riskini azaltmak için önemlidir. Ayrıca düzenli doktor kontrolü şarttır.
Kemik erimesine bağlı kalça kırığı psikolojik etkiler yaratır mı?
Hareketsizlik, bağımlılık hissi ve yaşam kalitesinde düşüş depresyon ve kaygı bozukluklarına yol açabilir. Özellikle yaşlı hastalarda psikolojik destek, tedavi sürecinin ayrılmaz bir parçası olmalıdır.
Kalça kırığı sonrası fizik tedaviye ne zaman başlanmalıdır?
Fizik tedavi genellikle ameliyattan birkaç gün sonra başlatılır. Önce pasif hareketler, ardından yürüme ve kas güçlendirme egzersizleri ile hastanın bağımsız hareketi hedeflenir.
Kemik erimesine bağlı kalça kırığının önlenmesi için hangi önlemler alınmalıdır?
Osteoporoz taraması, düzenli egzersiz, yeterli kalsiyum ve D vitamini alımı, sigaradan uzak durmak ve ev ortamında düşmeye neden olacak riskleri azaltmak bu tür kırıkları önlemede etkilidir.

Prof. Dr. Murat Demirel, 1974 yılında Ankara’da doğmuş, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde uzmanlık eğitimine başlamış ve 2004 yılında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı unvanını almıştır. Uzmanlık sonrası dönemde kas-iskelet sistemi hastalıklarının cerrahi ve konservatif tedavilerine odaklanmış, yenilikçi ortopedik yaklaşımları klinik pratiğine entegre etmiştir.
Omuz, diz, kalça ve ayak bileği eklemlerine yönelik ileri düzey cerrahi uygulamalarda uzmanlaşan Prof. Dr. Demirel; omuz artroskopisi, diz protezi, robotik cerrahi, kök hücre tedavisi ve PRP uygulamaları konularında deneyim sahibidir. Güncel ortopedi pratiğinde fonksiyonel sonuçları artıran minimal invaziv ve biyolojik tedavi yöntemlerini önceliklendirmektedir.
Halen Ankara’daki özel kliniğinde ortopedi ve travmatoloji alanında hasta kabul eden Prof. Dr. Murat Demirel, ileri görüntüleme teknolojileri ve multidisipliner yaklaşımla kişiye özel tedavi planları oluşturmaktadır. Cerrahi ve rejeneratif ortopediyi birleştiren vizyoner yaklaşımıyla, hareket sistemi hastalıklarının tedavisinde yaşam kalitesini merkeze alan modern çözümler sunmaktadır.

