İlizarov yöntemi; kemik kısalıkları, şekil bozuklukları, kaynamayan kırıklar ve kemik enfeksiyonlarının tedavisinde kullanılan, dışarıdan uygulanan özel bir fiksatör sistemi ile kemik ve yumuşak dokuların kontrollü gerilerek uzatılması prensibine dayanan biyolojik bir cerrahi tekniktir. Bu işlemde, cerrahi olarak ayrılan kemik uçları kademeli olarak birbirinden uzaklaştırılır ve aradaki boşlukta vücudun kendi doğal kemik dokusunu (rejenerat) üretmesi sağlanır. Ortopedi ve travmatoloji alanında devrim niteliği taşıyan bu uygulama, vücudun iyileşme potansiyelini kullanarak bacak boyu eşitsizliklerini gidermeyi ve karmaşık deformiteleri aynı seansta üç boyutlu olarak düzeltmeyi mümkün kılar.
Yazı İçeriği
İlizarov Yöntemi’nin Tarihçesi ve Ortaya Çıkış Hikayesi Nedir?
Tıbbın en büyüleyici yönlerinden biri, bazen en karmaşık sorunların çözümünün, çok basit ama dahiyane gözlemlerde yatmasıdır. İlizarov yönteminin hikayesi de böyle başlar. 1950’li yıllarda, Sibirya’nın zorlu koşullarında çalışan Gavriil İlizarov, elindeki kısıtlı imkanlarla savaş gazilerinin ve ağır travma geçirmiş hastaların iyileşmeyen kırıklarını tedavi etmeye çalışıyordu. O dönemde genel tıbbi görüş, kırık bir kemiğin kaynaması için uçların birbirine sıkıca bastırılması gerektiği yönündeydi. Ancak bir gün yaşanan bir tesadüf, tüm bu ezberi bozdu.
Bir hasta, kendisine takılan sabitleme cihazını yanlış anlayıp sıkıştırmak yerine gevşetmişti. Bu durum kemik uçlarının birbirinden uzaklaşmasına neden olmuştu. Normal şartlarda bu durumun iyileşmeyi bozması beklenirken, İlizarov röntgeni incelediğinde şaşırtıcı bir manzarayla karşılaştı: Ayrılan iki kemik ucu arasında boşluk kalmamış, tam tersine orada yepyeni, sağlıklı bir kemik dokusu oluşmaya başlamıştı. Bu tesadüf, “Gerilim-Stres Yasası”nın keşfedilmesini sağladı. Bu yasa, canlı dokuların (kemik, kas, sinir, damar ve deri) yavaş ve düzenli bir şekilde gerildiğinde, metabolik olarak aktive olduğunu ve kendini yenileyerek uzadığını ortaya koydu. İşte bugün modern tıpta kullandığımız bu yöntemin temeli, o günkü bu tesadüfe ve İlizarov’un bu durumu doğru yorumlamasına dayanır.
İlizarov Yöntemi ile Kemik Nasıl Yeniden Oluşur?
Hastalarımızın en çok merak ettiği ve hayal etmekte zorlandığı kısım, vücudun nasıl olup da “yoktan” kemik var edebildiğidir. Aslında burada yaptığımız işlem vücudun doğal iyileşme mekanizmasını biraz kandırmak ve yönlendirmektir. Biz bu sürece “Distraksiyon Osteogenezi” adını veriyoruz.
İşleyiş şöyledir: Öncelikle kemiği cerrahi bir işlemle, dokuya en az zarar verecek şekilde kesiyoruz. Buna “osteotomi” denir. Ancak bu kırıp dökmek demek değildir; kemiğin zarını ve besleyici damarlarını koruyarak yapılan çok hassas bir işlemdir. Daha sonra kemiği, dışarıdan taktığımız halkalara ince tellerle sabitliyoruz. Ameliyattan sonraki belirli bir bekleme süresinin ardından, cihaz üzerindeki somunları çevirerek kemik uçlarını birbirinden milimetrik olarak uzaklaştırmaya başlıyoruz.
İki kemik ucu birbirinden uzaklaşırken, aradaki boşlukta kan pıhtısı ve bağ dokusu oluşur. Biz uçları yavaşça çekmeye devam ettiğimizde, bu doku gerilir. Vücut bu gerilimi, “Burada bir yaralanma var ve bunu onarmam gerekiyor” şeklinde algılar. Bu sinyalle birlikte bölgeye inanılmaz bir kan akışı başlar ve kemik yapıcı hücreler oraya hücum eder. Yani aslında biz kemiği uzatırken, vücut sürekli olarak aradaki boşluğu doldurmaya çalışır. Sonuçta oluşan doku, yapay bir dolgu maddesi değil hastanın kendi genetiğini taşıyan, kanlı, canlı ve yük taşıyabilen gerçek bir kemik dokusudur. Bu süreçte sadece kemik değil; onu çevreleyen kaslar, damarlar, sinirler ve cilt de aynı oranda uzayarak yeni duruma uyum sağlar.
Bu Tedavinin Temel Aşamaları Nelerden Oluşur?
İlizarov tedavisi sabır gerektiren, uzun soluklu bir süreçtir ve kesin kuralları olan üç ana evreye ayrılır. Bu evrelerin her biri, tedavinin başarısı için hayati önem taşır.
Birinci evre Latans (Bekleme) Dönemi olarak adlandırılır. Ameliyattan hemen sonra başlar ve genellikle 7 ila 10 gün sürer. Bu süre zarfında herhangi bir uzatma işlemi yapmayız. Cerrahi sonrası oluşan ödemin inmesini, dokuların sakinleşmesini ve kemik uçları arasında ilk tamir dokusunun filizlenmesini bekleriz. Bu tıpkı bir inşaata başlamadan önce temelin oturmasını beklemek gibidir:
İkinci evre Distraksiyon (Uzatma) Dönemidir. Tedavinin en dinamik kısmıdır. Cihaz üzerindeki mekanizmaları kullanarak kemiği planlanan miktarda uzatmaya veya eğriliği düzeltmeye başlarız. Bu evrede hasta, tedavinin aktif bir katılımcısıdır. Kendisine öğretilen şekilde cihazı her gün belirli aralıklarla ayarlar. Bu süreç hedeflenen kemik boyuna veya düzgünlüğüne ulaşılana kadar devam eder.
Üçüncü ve son evre ise Konsolidasyon (Sertleşme) Dönemidir. Uzatma bittikten sonra cihazı hemen çıkarmayız. Arada oluşan yeni kemik dokusu (rejenerat) başlangıçta yumuşaktır ve vücut ağırlığını taşıyacak sertlikte değildir. Bu dönemde cihaz, kemiği bir alçı gibi sabit tutarak yeni dokunun kireçlenmesini, sertleşmesini ve normal kemik yapısına dönüşmesini bekler. Bu süre, genellikle uzatma süresinin iki veya üç katı kadar uzun sürer. Röntgenlerde kemiğin sertleştiğini gördüğümüzde cihazı çıkarma zamanı gelmiş demektir.
Neden İlizarov Yöntemi ile Günde 1 Milimetre Uzatılır?
“Neden daha hızlı yapmıyoruz, bir an önce bitse?” sorusuyla sıkça karşılaşırız. Ancak İlizarov cerrahisinde “günde 1 milimetre” kuralı, pazarlığa açık olmayan biyolojik bir sınırdır. Bu hız, keyfi bir seçim değil yıllar süren deneylerin sonucudur.
Eğer günde 1 milimetreden daha hızlı, örneğin 2-3 milimetre uzatma yaparsak, vücudun kemik yapıcı hücreleri bu hıza yetişemez. İki kemik ucu arasındaki bağ kopar, damarlar zedelenir ve kemik oluşumu durur. Daha da önemlisi, sinirler bu hızlı gerilmeye dayanamaz ve kalıcı felçlere kadar varabilen sinir hasarları oluşabilir.
Tam tersi, eğer günde 0.5 milimetreden daha yavaş uzatırsak, bu sefer de kemik uçları birbirine çok yakın kaldığı için erkenden kaynar ve uzatma işlemi yarım kalır. Bu duruma “erken kaynama” diyoruz ve istemediğimiz bir durumdur çünkü hedeflediğimiz boya ulaşmamızı engeller.
İdeal olan bu 1 milimetrelik uzatmayı tek seferde değil gün içine yayarak yapmaktır. Genellikle 6 saatte bir 0.25 milimetre şeklinde, günde 4 eşit taksit ile uzatma yapılır. Bu ritmik ve küçük adımlar, dokuyu sürekli “uyarılmış” halde tutar, kan dolaşımını maksimum seviyeye çıkarır ve en kaliteli kemik oluşumunu sağlar.
İlizarov Cihazının Yapısı ve Özellikleri Nasıldır?
Dışarıdan bakıldığında biraz korkutucu ve karmaşık bir metal yığını gibi görünen bu cihaz, aslında mühendislik harikası bir stabiliteye sahiptir. Sistemin kalbi, “sirküler” yani dairesel olmasıdır. Kemiği 360 derece saran halkalar ve bu halkaları birbirine bağlayan teleskopik çubuklar, dışarıdan gelen darbelere ve yüklenmelere karşı inanılmaz bir direnç oluşturur.
Kemiğe tutunma işlemi ise kalın çivilerle değil “Kirişner teli” dediğimiz, yaklaşık 1.5 – 1.8 milimetre kalınlığındaki incecik tellerle yapılır. Bu teller kemiğin içinden boydan boya geçirilir ve halkanın her iki tarafına gergin bir şekilde sabitlenir. Bu sistem, bisiklet tekerleğindeki jant tellerinin mantığıyla çalışır. Teller tek başlarına ince ve zayıf görünse de gerginleştirildiklerinde ve bir arada kullanıldıklarında tonlarca yükü taşıyabilecek bir kapasiteye ulaşırlar.
İlizarov cihazının modüler yapısı, cerraha sonsuz bir özgürlük alanı tanır. Bir yapboz gibi parçaları birleştirerek, her hastanın anatomisine ve deformitesine uygun özel bir çerçeve oluşturabiliriz. Bu sayede aynı anda kemiği hem uzatabilir, hem yana kaymış kısmını düzeltebilir, hem de kendi ekseni etrafında dönmüş (rotasyon) bir kemiği normal açısına getirebiliriz.
Hangi Durumlar İlizarov Yöntemi ile Tedavi Edilir?
Bu yöntem sadece boy uzatma ameliyatı olarak bilinse de aslında kullanım alanı çok daha geniştir. Özellikle başka yöntemlerle tedavisi mümkün olmayan veya çok riskli olan durumlarda İlizarov bizim kurtarıcımızdır.
Bu yöntemin en sık kullanıldığı durumlar şunlardır:
- Doğuştan gelen bacak kısalıkları
- Çocuk felci sekelleri
- Kaza sonrası oluşan kısalıklar
- Kaynamayan kırıklar
- Yanlış kaynamış kırıklar
- Kemik enfeksiyonları
- Kemik kayıpları
- Cücelik
- Ayak şekil bozuklukları
- Metabolik kemik hastalıkları
Enfekte Kırıklarda Neden İlizarov Yöntemi Tercih Edilir?
Ortopedik cerrahide “osteomiyelit” dediğimiz kemik enfeksiyonu, tedavisi en zor tablolardan biridir. Enfekte bir bölgeye, vücut içine yerleştirilen metal plakalar veya çiviler koymak, yangına körükle gitmek gibidir. Bakteriler bu metallerin üzerine yapışarak “biyofilm” denilen koruyucu bir tabaka oluşturur ve antibiyotiklerin etkisinden kaçarlar. Bu nedenle enfeksiyon varlığında iç tespit yöntemleri genellikle başarısız olur.
İlizarov yöntemi ise bu durumda benzersiz bir avantaj sunar. Cihaz tamamen vücudun dışındadır. Kemiğin içinden sadece ince teller geçer. Bu sayede enfekte bölgeye yabancı cisim koymamış oluruz. Enfekte olmuş, ölü kemik dokusunu cerrahi olarak tamamen çıkarıp atabiliriz. Oluşan büyük boşluğu ise İlizarov prensipleriyle yeni kemik oluşturarak kapatabiliriz.
Daha da önemlisi, distraksiyon (gerilme) sırasında bölgedeki kan akışı olağanüstü derecede artar. Kan akışının artması demek, vücudun savunma hücrelerinin ve kullandığımız antibiyotiklerin o bölgeye daha yoğun ulaşması demektir. Bu sayede hem enfeksiyonu temizler hem de aynı anda kemiği kaynatmış oluruz. Bu yüzden enfekte kaynamama (septik non-union) vakalarında İlizarov, genellikle tek ve en güvenilir seçenektir.
Kemik Taşıma Tekniği ile İlizarov Yöntemi Nasıl Uygulanır?
Bazen trafik kazaları, ateşli silah yaralanmaları veya tümör ameliyatları sonrasında kemikte çok büyük parçalar (örneğin 10-15 cm) kaybedilebilir. Eskiden bu durumlar ne yazık ki uzvun kesilmesiyle (amputasyon) sonuçlanırdı. Ancak İlizarov’un “Kemik Taşıma” (Bone Transport) tekniği sayesinde bu uzuvları kurtarabiliyoruz.
Bu tekniği bir asansör sistemine benzetebiliriz. Kemiğin eksik olduğu boşluğun yukarısındaki veya aşağısındaki sağlam kemik bölgesinden bir parça keseriz. Bu parçayı, cihaz yardımıyla boşluğun içine doğru günde 1 milimetre hızla iteriz. Bu parça (transport segmenti) ilerlerken, arkasında taze kemik dokusu örerek yoluna devam eder. Parça, karşı kıyıdaki sağlam kemiğe ulaştığında (docking site), o bölgeye kaynar ve işlem tamamlanır. Sonuçta, hastanın bacağındaki devasa boşluk, dışarıdan hiçbir yama yapılmadan, tamamen kendi kemiğiyle doldurulmuş olur.
Modern Yöntemler ile İlizarov Yöntemi Arasındaki Farklar Nelerdir?
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte klasik İlizarov yönteminin en büyük dezavantajı olan “cihazın uzun süre bacakta kalması” sorununa alternatifler üretilmiştir. Bunlardan en popüleri “Çivi Üzerinden Uzatma” (LON – Lengthening Over Nail) yöntemidir.
LON yönteminde, kemiğin içine bir de metal çivi yerleştirilir. Uzatma işlemi dışarıdaki İlizarov cihazı ile yapılır, ancak hedeflenen boya ulaşılınca içerideki çivi kilitlenir ve dışarıdaki kafes hemen çıkarılır. Bu hastanın cihazla geçirdiği süreyi ciddi oranda, neredeyse üçte bire indirir. Konfor açısından büyük bir avantajdır.
Ancak her tekniğin bir artısı ve eksisi vardır. Kemiğin içine kalın bir metal çivi koymak, enfeksiyon riskini artırır. Ayrıca kanal içi kan dolaşımını bir miktar bozabilir. Eğer hastada aktif bir enfeksiyon varsa, kemik kalitesi çok zayıfsa veya kemik kanalı çok darsa, bu modern yöntemler riskli olabilir. Bu gibi durumlarda, biraz daha zahmetli ve uzun sürse de klasik İlizarov yöntemi “en güvenli liman” olarak kalmaya devam etmektedir.
Tedavi Sırasında Karşılaşılabilecek Sorunlar Nelerdir?
Her cerrahi işlem gibi İlizarov yönteminin de kendine has zorlukları vardır. Bu süreçte en sık karşılaştığımız durum “çivi dibi enfeksiyonu”dur. Tellerin cilde girdiği noktalar, dış ortamla temas halindedir ve bakteriler için bir giriş kapısı olabilir. Ancak bu durumdan korkulmamalıdır.
Diğer olası sorunlar arasında eklem sertlikleri, geçici sinir hassasiyetleri veya tellerde gevşeme sayılabilir. Bunların hepsi, düzenli doktor takibi ve erken müdahale ile çözülebilecek durumlardır. Önemli olan hastanın vücudundaki değişiklikleri gözlemlemesi ve anormal bir durum hissettiğinde hekime başvurmasıdır.
Hastaların Çivi Bakımında Nelere Dikkat Etmesi Gerekir?
Çivi diplerinin temiz ve sağlıklı kalması, tedavinin konforlu geçmesi için şarttır. Enfeksiyon oluşursa ağrı artar ve hareket kısıtlanır. Bu nedenle pansuman, hastalarımızın günlük rutininin bir parçası olmalıdır.
Çivi bakımı için gerekenler şunlardır:
- Steril gazlı bezler
- Antiseptik solüsyonlar
- Kulak çubuğu
- Temiz eldiven
Bakım sırasında dikkat edilecekler şunlardır:
- Pansuman öncesi eller yıkanmalıdır
- Kabuklanmalar nazikçe temizlenmelidir
- Ciltte gerginlik varsa bildirilmelidir
- Akıntı rengi takip edilmelidir
- Kızarıklık alanı izlenmelidir
İyileşme Sürecinde Başarıyı Etkileyen Faktörler Nelerdir?
İlizarov cerrahisinde teknik başarı (kemiğin kaynaması) genellikle çok yüksektir. Ancak hastanın tedaviden mutlu ayrılması ve eski fonksiyonuna kavuşması için sadece cerrahın iyi olması yetmez. Bu bir takım oyunudur ve takımın en önemli oyuncusu hastadır.
Başarıyı doğrudan etkileyen faktörler şunlardır:
- Sigara kullanımının bırakılması
- Yüksek proteinli beslenme
- Düzenli egzersiz yapılması
- Psikolojik motivasyonun korunması
- Kontrol randevularına uyulması
- Hijyen kurallarına dikkat edilmesi
Özellikle sigara, kemiklerdeki kılcal damarları büzerek kanlanmayı bozar ve yeni kemik oluşumunu (rejenerat) ciddi şekilde engeller. Bu nedenle tedavi süresince sigaradan kesinlikle uzak durulmalıdır. Ayrıca fizik tedavi, eklemlerin donmaması ve kasların erimemesi için hayati önem taşır. Cihaz bacakta takılıyken yürümek ve yük vermek, kemik oluşumunu hızlandıran en güçlü uyarandır.

Prof. Dr. Murat Demirel, 1974 yılında Ankara’da doğmuş, 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde uzmanlık eğitimine başlamış ve 2004 yılında Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı unvanını almıştır. Uzmanlık sonrası dönemde kas-iskelet sistemi hastalıklarının cerrahi ve konservatif tedavilerine odaklanmış, yenilikçi ortopedik yaklaşımları klinik pratiğine entegre etmiştir.
Omuz, diz, kalça ve ayak bileği eklemlerine yönelik ileri düzey cerrahi uygulamalarda uzmanlaşan Prof. Dr. Demirel; omuz artroskopisi, diz protezi, robotik cerrahi, kök hücre tedavisi ve PRP uygulamaları konularında deneyim sahibidir. Güncel ortopedi pratiğinde fonksiyonel sonuçları artıran minimal invaziv ve biyolojik tedavi yöntemlerini önceliklendirmektedir.
Halen Ankara’daki özel kliniğinde ortopedi ve travmatoloji alanında hasta kabul eden Prof. Dr. Murat Demirel, ileri görüntüleme teknolojileri ve multidisipliner yaklaşımla kişiye özel tedavi planları oluşturmaktadır. Cerrahi ve rejeneratif ortopediyi birleştiren vizyoner yaklaşımıyla, hareket sistemi hastalıklarının tedavisinde yaşam kalitesini merkeze alan modern çözümler sunmaktadır.

