El bileği kırığı, ön kolu oluşturan radius ve ulna kemiklerinin bilek eklemine yakın kısımlarında veya elin sekiz küçük karpal kemiğinden birinde oluşan çatlak ya da tam bir kırılmadır. Bu durum kendini genellikle ani başlayan şiddetli ağrı, yaralanan bölgede hızla gelişen şişlik, morarma ve bazen de gözle görülür bir şekil bozukluğu ile belli eder. Tedavi yaklaşımı, kırığın tipine ve ciddiyetine göre kişiye özel olarak şekillenir. Basit kırıklar alçı ile tedavi edilebilirken, karmaşık ve yerinden oynamış kırıklar için genellikle plak-vida kullanılan cerrahi bir ameliyat gerekir.
Yazı İçeriği
El Bileği Kırığı Nedir?
El bileğimizi genellikle tek bir eklem gibi düşünürüz, ancak aslında çok daha karmaşık ve hassas bir mühendislik harikasıdır. Ön kolumuzdaki iki uzun kemiğin, yani başparmak tarafımızdaki daha kalın olan radius ile serçe parmak tarafımızdaki daha ince olan ulnanın, avucumuzun içinde yer alan ve adeta bir saatin mekanizmasındaki dişliler gibi birbiriyle uyum içinde çalışan sekiz adet küçük karpal kemikle buluştuğu noktadır. Bu kemiklerin oluşturduğu eklemler ağı sayesinde bileğimiz bükülür, döner, bir fincanı kavrar, kapıyı açar ve hayatımızı kolaylaştıran sayısız hareketi yapar.
“El bileği kırığı” dendiğinde, en sık karşılaşılan senaryo, ön koldaki daha kalın kemik olan radiusun bilek eklemine çok yakın olan “distal” ucunda, yani yaklaşık son 2.5 cm’lik kısmında meydana gelen kırıklardır. Bu nedenle bu yaralanmalar tıbbi olarak “distal radius kırığı” olarak da isimlendirilir ve tüm yetişkin kırıkları arasında hatırı sayılır bir orana sahiptir. Bazen bu kırığa, ulna kemiğinin de kırılması eşlik edebilir. Kırığın nerede olduğu, kemiğin kaç parçaya ayrıldığı ve parçaların birbirine göre konumu, tedavi planımızı şekillendiren ve iyileşme sürecinizin nasıl ilerleyeceğini belirleyen temel faktörlerdir.
En Yaygın Görülen El Bileği Kırığı Çeşitleri Hangileridir?
Her el bileği kırığı aynı değildir. Bir kırığı doğru şekilde sınıflandırmak, sadece tıbbi bir isimlendirme yapmaktan öte, en doğru tedaviye karar vermek ve gelecekte bileğinizin ne kadar sağlıklı olacağını öngörmek için kritik bir adımdır. Kırıkları değerlendirirken baktığımız bazı temel özellikler vardır.
Kırığın eklemle olan ilişkisine göre yapılan ayrım şöyledir:
- Eklem İçi (İntra-artiküler) Kırık
- Eklem Dışı (Ekstra-artiküler) Kırık
Eklem içi kırıklar, kırık hattının eklemin pürüzsüz kıkırdak yüzeyine ulaştığı durumlardır. Bu durum daha ciddidir, çünkü eklemin kusursuz mekaniğini bozar. Eğer bu kırıklar mükemmel şekilde onarılmazsa, eklem yüzeyinde kalan en ufak bir pürüz, zamanla kireçlenmeye (artrit) ve sürekli ağrıya yol açabilir. Eklem dışı kırıklarda ise kırık hattı ekleme ulaşmaz, bu da genellikle daha basit bir iyileşme süreci anlamına gelir.
Kırık parçalarının durumuna göre de bir sınıflandırma yapılır:
- Stabil (Durağan) Kırık
- Deplase (Yer Değiştirmiş) Kırık
- Parçalı (Kominüt) Kırık
Stabil kırıklarda kemik uçları hizalıdır ve yerinden oynamamıştır. Deplase kırıklarda ise kemik parçaları olması gereken yerden kaymıştır. Parçalı kırıklar ise kemiğin ikiden fazla parçaya ayrıldığı, genellikle daha şiddetli travmalar sonucu oluşan ve tedavisi daha karmaşık olan durumlardır.
Son olarak cildin durumuna göre de bir ayrım yapılır:
- Kapalı Kırık
- Açık (Kompanse) Kırık
Açık kırık, kırılan kemik ucunun cildi delerek dışarı çıktığı veya yaralanma bölgesinde kemiğe kadar uzanan derin bir yaranın olduğu, çok acil bir durumdur. Cilt bütünlüğü bozulduğu için kemiğin mikroplarla temas etme ve enfeksiyon kapma riski çok yüksektir. Bu durum derhal cerrahi temizlik ve sabitleme gerektirir.
El Bileği Kırığı ile Burkulma Nasıl Ayırt Edilir?
Düşme sonrası bileğinizde hissettiğiniz ağrı, şişlik ve morarma, “Acaba kırıldı mı, yoksa sadece burkuldu mu?” sorusunu aklınıza getirir. Bu hastalarımızın en sık sorduğu ve en çok endişelendiği konulardan biridir. İki durumun belirtileri birbirine çok benzese de aralarında önemli farklar vardır ve doğru teşhis, doğru tedavi için olmazsa olmazdır. Kırık, kemiğin bütünlüğünün bozulmasıyken; burkulma, kemikleri birbirine bağlayan sağlam lifler olan bağların (ligamentlerin) aşırı gerilmesi veya yırtılmasıdır.
Bir kırığı düşündüren bazı önemli ipuçları mevcuttur:
- Yaralanma anında duyulan net bir “çıtırdama” veya “kütleme” sesi.
- Ağrının çok daha şiddetli, keskin ve dayanılmaz olması.
- Bilekte gözle görülür bir şekil bozukluğu, eğrilik veya anormal bir duruş (örneğin “yemek çatalı” deformitesi).
- Bileği hareket ettirmenin imkansız veya aşırı derecede kısıtlı olması.
- Kırık bölgesine dokunulduğunda hissedilen aşırı hassasiyet.
- Parmaklarda uyuşma, karıncalanma veya beyazlaşma gibi his kayıpları.
Ancak bu işaretler her zaman bu kadar net olmayabilir. Bazen yerinden oynamamış ince bir çatlak (kırık), şiddetli bir bağ yaralanmasından (burkulma) daha az ağrılı olabilir. Bu nedenle bilek yaralanması sonrası kesin teşhis için şüphede kalmamak, mutlaka bir ortopedi uzmanına görünmek ve röntgen çektirmek en güvenli yoldur. Gözden kaçabilecek bir kırık, kemiğin yanlış pozisyonda kaynamasına ve ömür boyu sürecek fonksiyon kayıplarına neden olabilir.
Osteoporoz El Bileği Kırığı Riskini Nasıl Etkiler?
Osteoporoz, yani kemik erimesi, kemiklerin iç yapısını sessizce zayıflatan ve onları bir sünger gibi gözenekli ve kırılgan hale getiren bir hastalıktır. Bu durumdaki bir kişi için, genç ve sağlıklı bir bireyin kolayca atlatabileceği basit bir düşme bile ciddi bir kırıkla sonuçlanabilir. El bileği kırığı ile osteoporoz arasındaki ilişki o kadar kuvvetlidir ki özellikle 50 yaş üstü bir kadının ayakta dururken düşerek bileğini kırması, bizim için genellikle altta yatan kemik erimesinin ilk ve en önemli “uyarı işareti” veya “alarm zili” olarak kabul edilir.
Bu sadece o anki kırığı tedavi etmekle kalmayıp, hastanın genel kemik sağlığını da mercek altına almamız gerektiği anlamına gelir. Çünkü bugün kolayca kırılan bir bilek, yarın çok daha tehlikeli ve yaşamı tehdit edebilen bir kalça kırığının habercisi olabilir. Bu nedenle düşük enerjili bir travma sonrası el bileği kırığı yaşayan hastaların, gelecekteki daha ciddi kırıkları önlemek adına mutlaka osteoporoz açısından değerlendirilmesi ve gerekiyorsa tedaviye başlanması, bütüncül sağlık yaklaşımının en önemli parçasıdır.
Hangi Aktiviteler El Bileği Kırığı Riskini Artırır?
Düşme riskinin yüksek olduğu hemen hemen her fiziksel aktivite, potansiyel olarak el bileği kırığı riskini de beraberinde getirir. Bazı sporlar ve aktiviteler, doğaları gereği bu tür yaralanmalara daha fazla zemin hazırlar.
Bu aktivitelerden bazıları şunlardır:
- Snowboard
- Kayak
- Paten (in-line skating)
- Kaykay
- Futbol (özellikle suni çimde)
- Rugby
- Binicilik
- Jimnastik
- Trambolinde zıplama
El Bileği Kırığı Riski Nasıl Azaltılabilir?
Beklenmedik kazaları tamamen ortadan kaldırmak mümkün olmasa da bazı proaktif adımlar atarak el bileği kırığı riskini önemli ölçüde azaltabilirsiniz. Bu üç temel stratejiye dayanır: kemikleri güçlendirmek, düşmeleri önlemek ve riskli anlarda koruyucu önlemler almak.
Kemiklerinizi güçlendirmek için yapabilecekleriniz arasında şunlar bulunur:
- Kalsiyumdan zengin beslenme (süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler).
- Yeterli D vitamini alımı (güneş ışığı, takviyeler).
- Ağırlık taşıyan egzersizler (tempolu yürüyüş, hafif tempolu koşu).
- Sigarayı bırakmak.
- Özellikle ileri yaştaki bireyler için düşmeleri önleyecek ev düzenlemeleri hayati önem taşır.
- Yerdeki küçük kilimleri, takılabilecek kabloları kaldırmak.
- Evin ve özellikle merdivenlerin iyi aydınlatıldığından emin olmak.
- Banyoya ve tuvalete tutunma barları monte etmek.
- Merdivenlere sağlam tırabzanlar yaptırmak.
- Kaygan zeminlere dikkat etmek ve kaymaz tabanlı ayakkabılar giymek.
- Yüksek riskli sporlarla uğraşıyorsanız, koruyucu ekipman kullanmak akıllıca bir yatırımdır.
- Paten, kaykay ve snowboard gibi sporlar için özel olarak tasarlanmış bilek koruyucuları takmak.
El Bileği Kırığı Belirtileri Nelerdir?
Bir el bileği kırığı yaşadığınızda, vücudunuz size oldukça net sinyaller gönderir. Bu belirtileri tanımak, ne zaman tıbbi yardım almanız gerektiğini anlamanıza yardımcı olur.
En sık görülen belirtiler şunlardır:
- Yaralanma anında başlayan ani, keskin ve şiddetli ağrı.
- Bilek çevresinde hızla gelişen ve belirginleşen şişlik.
- Cilt altında kanamaya bağlı olarak oluşan morarma.
- Bilekte gözle görülebilen bir şekil bozukluğu veya eğrilik.
- Kırık bölgesine dokunulduğunda hissedilen aşırı hassasiyet.
- Eli veya parmakları hareket ettirmeye çalışırken ağrının şiddetlenmesi.
- Bir şeyi kavrama veya sıkma gücünde belirgin azalma.
- Parmaklarda uyuşma, hissizlik, karıncalanma veya iğnelenme hissi.
Özellikle parmaklardaki uyuşma, kırık parçalarının veya şişliğin önemli bir sinire baskı yaptığının işareti olabilir ve bu durum acil müdahale gerektirir.
Bir Yaralanma Sonrası El Bileği Kırığı Şüphesiyle Ne Zaman Doktora Gidilmelidir?
Bir bilek yaralanmasından sonra, bazı belirtiler zaman kaybetmeden bir acil servise veya ortopedi uzmanına başvurmanızı gerektirir. Bu “kırmızı bayrak” belirtileri, daha ciddi bir sorunun habercisi olabilir ve erken müdahale kalıcı hasarı önleyebilir.
Aşağıdaki durumlarda derhal tıbbi yardım almalısınız:
- Ağrı dayanılmaz derecede şiddetliyse.
- Bilekte bariz bir şekil bozukluğu, bükülme veya anormal bir açı varsa.
- Kırık kemik cildi delip dışarı çıktıysa (açık kırık).
- Parmaklarınızda uyuşma, karıncalanma veya his kaybı başladıysa.
- Parmaklarınız soluk veya mavimsi bir renk aldıysa, bu kan dolaşımının bozulduğuna işaret edebilir.
Eğer ağrınız daha hafifse, belirgin bir şekil bozukluğu yoksa ve parmaklarınızda his kaybı mevcut değilse, durumu buz uygulaması, kolu kalp seviyesinin üzerinde tutma ve basit bir atelle destekleme gibi ilk yardım adımlarıyla yöneterek ertesi gün bir doktora başvurabilirsiniz. Ancak unutmayın şüphe durumunda en güvenli yol her zaman bir uzmana danışmaktır.
Skafoid Kırığı Diğer El Bileği Kırığı Türlerinden Neden Farklıdır?
Bileğimizdeki sekiz küçük karpal kemik arasında skafoid, kendine has özellikleri nedeniyle “problemli” olarak bilinen bir kemiktir. Skafoid kırığı, bu nedenle diğer el bileği kırıklarından ayrı olarak özel bir dikkat ve uzmanlık gerektirir. Onu bu kadar özel kılan temel sebep, kan beslenmesinin son derece hassas ve zayıf olmasıdır. Skafoid kemiği kanını, adeta tek yönlü bir yoldan, sadece bir ucundan alır. Eğer kırık hattı bu kan damarlarının giriş yolunu kesintiye uğratırsa, kemiğin bir parçası kansız kalır.
Bu durum ciddi komplikasyon risklerini beraberinde getirir.
- Kaynamama (Non-union): Yetersiz kan akışı nedeniyle kırık uçları birleşemez ve kemik iyileşmez. Bu kalıcı ağrı, hareket kısıtlılığı ve fonksiyon kaybına neden olabilir.
- Avasküler Nekroz (AVN): En kötü senaryoda, kanla beslenemeyen kemik parçası canlılığını yitirir, yani “ölür”. Bu durum kemiğin çökmesine ve bilek ekleminde geri döndürülemez kireçlenmeye yol açar.
- Gözden Kaçma Riski: Skafoid kırıkları, özellikle yerinden oynamamışsa, ilk çekilen röntgenlerde kolayca gözden kaçabilir.
Bu nedenlerle, düşme sonrası başparmak kökünde, “anatomik enfiye çukuru” olarak bilinen bölgede hassasiyeti olan bir hastanın röntgeni temiz çıksa bile, skafoid kırığı varmış gibi kabul edilerek bileği atele alınır ve takip edilir. Gerekirse MR gibi ileri görüntüleme yöntemleriyle kesin tanı konulur. Tedavisi de yine bu hassas durum göz önünde bulundurularak uzun süreli alçılama veya genellikle vida ile yapılan cerrahi müdahale ile planlanır.
Hangi El Bileği Kırığı Türleri Ameliyatsız İyileşebilir?
Hastalarımızın en çok merak ettiği konulardan biri de her kırığın ameliyat gerektirip gerektirmediğidir. İyi haber şu ki birçok el bileği kırığı ameliyata gerek kalmadan, konservatif yöntemlerle başarılı bir şekilde tedavi edilebilir. Ameliyatsız tedavi seçeneği, genellikle kırık parçalarının kabul edilebilir bir pozisyonda olduğu veya basit bir müdahaleyle (kapalı redüksiyon) doğru hizaya getirilebildiği durumlarda ön plana çıkar.
Ameliyatsız tedaviye uygun olan durumlar genellikle şunlardır:
- Stabil, yani yerinden oynamamış kırıklar.
- Eklem yüzeyini etkilemeyen (ekstra-artiküler) kırıklar.
- Kemiğin iki parçaya ayrıldığı, parçalı olmayan kırıklar.
- Kapalı redüksiyon (elle yerine oturtma) sonrası pozisyonu korunan kırıklar.
Tedavi kararını verirken sadece röntgen görüntülerine bakmayız. Hastanın yaşı, mesleği, günlük aktivite seviyesi ve genel sağlık durumu gibi faktörler de karar sürecimizde önemli bir rol oynar. Örneğin daha yaşlı ve daha az aktif bir hastada kemiklerin hizalanmasındaki çok küçük kusurlar tolere edilebilirken, genç bir sporcuda veya elini aktif kullanan bir müzisyende mükemmel bir iyileşme hedeflenir ve bu da cerrahi seçeneğini daha olası kılar.
Ameliyatsız El Bileği Kırığı Tedavisinde Alçı Süreci Nasıldır?
Eğer kırığınız ameliyatsız tedaviye uygunsa, iyileşme süreciniz genellikle “kapalı redüksiyon” ve “immobilizasyon” (sabitleme) adımlarını içerir. Bu “alçıyı takıp unutmak” şeklinde pasif bir süreç değil düzenli takip gerektiren aktif bir tedavi dönemidir. Eğer kırık parçaları yerinden kaymışsa, ilk adım bu parçaları doğru anatomik pozisyonlarına geri getirmektir. Bu işleme “kapalı redüksiyon” diyoruz ve genellikle lokal anestezi altında, hastanın ağrı hissetmemesi sağlanarak yapılır. Doktor, bileğe kontrollü bir çekme kuvveti uygulayarak ve kırık parçalarına dışarıdan hassas manevralarla bası yaparak kemikleri olması gereken hizaya getirir.
Kemikler doğru pozisyona getirildikten sonra, bu pozisyonu korumak için bilek sabitlenir. İlk birkaç gün, yaralanmaya bağlı şişlik olacağından, genellikle tek tarafı açık olan ve şişliğe yer açan bir “atel” kullanılır. Şişlik indikten sonra ise daha sağlam bir destek sağlayan tam dairesel “alçıya” geçilir. Ortalama el bilek kırığı alçı süresi yaklaşık 6 haftadır. Ancak bu süre boyunca, özellikle ilk üç hafta, kemiklerin alçı içinde kaymadığından emin olmak için haftalık röntgen kontrolleri yapılır. Bu takipler, olası bir kötü kaynamayı erken fark edip müdahale etme şansı verdiği için hayati önem taşır.
El Bileği Kırığı İçin Ne Zaman Ameliyat Zorunlu Hale Gelir?
Ameliyat kararı, kırığın uzun vadede bilek fonksiyonlarınızı ne kadar olumsuz etkileyebileceğine dair bir dizi objektif kritere dayanarak verilir. Amaç gelecekte ağrıya, sertliğe ve kireçlenmeye yol açabilecek bir kötü kaynamayı en başından önlemektir.
Aşağıdaki durumlar genellikle cerrahi müdahale gerektirir.
- İnstabil (Dengesiz) Kırık: Kapalı redüksiyonla yerine oturtulsa bile, alçı içinde kayma eğiliminde olan kırıklar.
- Kabul Edilemez Hizalama: Kırık parçaları arasındaki kaymanın veya açılanmanın tolere edilebilir sınırların üzerinde olması.
- Eklem İçi (İntra-artiküler) Kırık: Kırık hattı eklem yüzeyine uzanıyor ve eklem yüzeyinde 2 mm’den fazla bir basamak veya boşluk oluşturuyorsa. Bu durum gelecekte kireçlenme riskini çok artırır.
- Açık Kırık: Kırık kemiğin cildi deldiği, enfeksiyon riski taşıyan acil durumlar.
- Parçalı (Kominüt) Kırık: Kemiğin çok sayıda parçaya ayrıldığı ve alçıyla stabil kalmasının mümkün olmadığı durumlar.
- Eşlik Eden Yaralanmalar: Kırıkla birlikte önemli bir sinir, damar veya tendon hasarı meydana gelmişse.
- Başarısız Konservatif Tedavi: Alçı takibi sırasında kırığın pozisyonunun bozulması.
Genç, aktif ve elini yoğun kullanan bireylerde, daha hızlı bir iyileşme süreci sağlamak ve fonksiyonları en üst düzeye çıkarmak amacıyla, sınırda kabul edilebilecek kırıklarda bile cerrahi tedavi daha sık tercih edilebilir.
El Bileği Kırığı Ameliyatı Nasıl Yapılır?
Yerinden kaymış el bileği kırıklarının tedavisinde günümüzdeki altın standart cerrahi yöntem “Açık Redüksiyon ve İnternal Fiksasyon” yani ORIF’tir. Bu ameliyat, genellikle genel anestezi veya sadece kolun uyuşturulduğu bölgesel anestezi (aksiller blok) altında gerçekleştirilir. Cerrah, genellikle bileğin avuç içi tarafından bir kesi yapar. Kırık hattına ulaşıldıktan sonra, kırık parçaları doğrudan görüş altında, bir yapbozun parçalarını birleştirir gibi, anatomik olarak kusursuz bir şekilde yerine oturtulur (açık redüksiyon).
Bu hizalama sağlandıktan sonra, kemikler iyileşene kadar onları bu pozisyonda tutmak için özel olarak tasarlanmış, genellikle titanyumdan yapılmış bir plak ve vidalar kullanılır. Bu plak, kemiğin yüzeyine vidalanarak kırık hattı boyunca sağlam bir destek oluşturur. Bu donanım, kemik kaynarken bir nevi “iç alçı” görevi görerek kırığın oynamasını engeller. Ameliyatta kullanılan bu plak ve vidalar genellikle kalıcıdır ve bir rahatsızlık vermediği sürece çıkarılması için ikinci bir ameliyat gerekmez. Bu tekniğin en büyük avantajı, kırığa sağladığı güçlü stabilite sayesinde hastanın uzun süre alçıda kalmak zorunda olmamasıdır. Ameliyattan kısa bir süre sonra, çıkarılabilir bir atel desteğiyle, hastanın parmaklarını ve hatta bileğini erken dönemde hareket ettirmeye başlamasına olanak tanır. Bu erken hareket, uzun vadede en sık korktuğumuz komplikasyon olan eklem sertliğini önlemede kritik bir rol oynar.
El Bileği Kırığı İyileşme Süreci Ne Kadar Zaman Alır?
Hastalarımızın en merak ettiği sorulardan biri de “Bileğim ne zaman iyileşecek?” sorusudur. İyileşme, kişiden kişiye ve kırığın ciddiyetine göre değişen, sabır gerektiren bir süreçtir. Kemiklerin kaynaması bu sürecin sadece ilk adımıdır. Çoğu el bileği kırığının temel kemik iyileşmesi yaklaşık 6 ila 8 hafta sürer. Ancak bileğinizin tam fonksiyonuna dönmesi, sertliğin ve ağrının tamamen ortadan kalkması 3 aydan bir yıla, hatta bazen daha uzun bir süreye yayılabilir.
El bilek kırığı iyileşme belirtileri arasında şunlar sayılabilir:
- Ağrının giderek azalması ve ağrı kesici ihtiyacının ortadan kalkması.
- Şişliğin ve morluğun yavaş yavaş kaybolması.
- Alçı veya atel çıkarıldıktan sonra hareket kabiliyetinin yavaş da olsa artmaya başlaması.
- Fizik tedavi ile kavrama gücünün geri gelmesi.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta, ağrının genellikle kemik normal aktivite stresini kaldıracak kadar sağlamlaşmadan çok önce durmasıdır. Bu durum hastaların kendilerini iyileşmiş hissederek erken dönemde riskli hareketler yapmasına neden olabilir. Bu nedenle doktorunuzun aktivite kısıtlamalarına harfiyen uymanız, elde edilen iyi sonucun korunması için çok önemlidir.
El Bileği Kırığı Sonrası Fizik Tedavinin Rolü Nedir?
İyileşme süreciniz, kemik kaynadıktan veya ameliyat bittikten sonra sona ermez; aslında en önemli aşamalardan biri yeni başlar: fizik tedavi ve rehabilitasyon. Bileğin haftalarca hareketsiz kalması, kaçınılmaz olarak eklemlerde sertliğe, kaslarda zayıflığa ve fonksiyon kaybına yol açar. İşte bu noktada fizik tedavi, kaybedilenleri geri kazanmak için en güçlü silahımızdır. El bileği kırığı sonrası hareket kısıtlılığı en sık karşılaşılan problemdir ve rehabilitasyonun temel amacı bu sorunu çözmektir.
Bir fizyoterapist veya uzman bir el terapisti, size özel bir egzersiz programı tasarlar. Bu programın hedefleri şunlardır:
- Bilek ve parmaklardaki sertliği gidermek.
- Kaybedilen hareket açıklığını (bileğin bükülmesi, dönmesi) yeniden kazanmak.
- Zayıflayan kasları güçlendirmek.
- Kavrama ve ince motor becerilerini (yazı yazma, düğme ilikleme gibi) geri getirmek.
- Bileğin fonksiyonel kullanımını yeniden sağlayarak günlük yaşama dönüşü hızlandırmak.
El bileği ameliyatı sonrası yapılması gerekenler listesinin en başında, doktorunuzun onayıyla başlanan ve aksatılmaması gereken bu egzersizler gelir. Sizin bu rehabilitasyon programına olan bağlılığınız ve egzersizleri düzenli olarak yapmanız, tedavinin başarısını ve bileğinizin gelecekteki performansını doğrudan etkileyen en önemli faktördür.
El Bileği Kırığı Sonrası Bilek Tamamen Eskisi Gibi Olur mu?
Bu tedavinin sonuna yaklaşırken her hastanın aklındaki en doğal sorudur. El bileği kırığı sonrası uzun dönemdeki beklentiler, büyük ölçüde ilk yaralanmanın ciddiyetine, uygulanan tedavinin kalitesine, hastanın yaşına ve rehabilitasyon sürecine olan katılımına bağlıdır. Hastaların çok büyük bir çoğunluğu, tedavi ve rehabilitasyon sonrası eski işlerine, hobilerine ve spor aktivitelerine başarılı bir şekilde geri döner.
Ancak gerçekçi olmak gerekir. Tam iyileşme, yani maksimum hareket açıklığının ve gücün geri kazanılması, en az bir yıl sürebilir. Bu süre zarfında, özellikle hava değişikliklerinde veya zorlayıcı aktiviteler sonrası bilekte hafif bir ağrı veya sızlama hissedilmesi normaldir. Özellikle çok parçalı ve eklem içi kırıklardan sonra, bilekte bir miktar kalıcı sertlik veya hareket kısıtlılığı kalabilir. Ancak bu kalıntı semptomlar genellikle hafiftir ve kişinin genel kol fonksiyonunu ve yaşam kalitesini önemli ölçüde etkilemez. Tedavideki temel amacımız, anatomik bir iyileşme sağlayarak ağrısız, stabil ve fonksiyonel bir bilek elde etmek ve sizin en kısa sürede, en sağlıklı şekilde hayatınıza geri dönmenizi sağlamaktır. Sabır, doğru tedavi ve kararlı bir rehabilitasyon çabası ile el bileği kırığı geçiren hastaların büyük çoğunluğu için uzun dönemli sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür.

Ortopedi ve travmatoloji, kas-iskelet sistemini etkileyen hastalık ve yaralanmaların tanı ve tedavisiyle ilgilenen tıbbi bir uzmanlık alanıdır. Bu dal, kemikler, eklemler, kaslar, tendonlar, bağ dokular ve sinir sistemini kapsar. Ortopedi; doğumsal deformiteler, omurga eğrilikleri ve eklem bozuklukları gibi yapısal sorunlara odaklanırken, travmatoloji ani yaralanmalarla (örneğin kırık, çıkık ve kas zedelenmeleri) ilgilenir. Cerrahi ve cerrahi dışı tedavi yöntemlerini kapsayan bu alan; fizyoterapi, enjeksiyonlar, ortotik cihazlar ve robot destekli minimal invaziv ameliyatları da içeren geniş bir yelpazeye sahiptir. Alt uzmanlık alanları arasında spor cerrahisi, omurga cerrahisi, çocuk ortopedisi ve eklem protezleri gibi konular yer alır. Hedef, ağrıyı azaltmak, hareket kabiliyetini artırmak ve hastanın yaşam kalitesini iyileştirmektir.