Dizde sıvı kaybı, eklem boşluğundaki sinovyal sıvının azalması sonucu ortaya çıkan bir durumdur. Bu sıvı, eklem yüzeyleri arasında kayganlık sağlar ve kıkırdak dokunun beslenmesine yardımcı olur. Azaldığında hareket kısıtlılığı, sürtünme sesi ve ağrı meydana gelir.
Dizde sıvı azalmasının nedenleri, genellikle yaşlanma, tekrarlayan travmalar veya romatizmal hastalıklardır. Özellikle osteoartrit gibi dejeneratif eklem hastalıkları, sinovyal zarın işlevini bozarak sıvı üretimini azaltabilir. Bu durum uzun vadede eklemde yapısal bozulmalara yol açar.
Dizde sıvı kaybı belirtileri arasında sabah tutukluğu, bükülme güçlüğü, çıtırtı sesi ve yürürken ağrı yer alır. Bazı hastalarda eklemde ısı artışı veya hafif şişlik de gözlemlenebilir. Bu bulgular, sinovyal zar iltihabı ya da mekanik yıpranmanın göstergesidir.
Dizde sıvı kaybı tedavisi, altta yatan nedene göre belirlenir. Genellikle fizik tedavi, eklem içi enjeksiyonlar ve viskosuplementasyon uygulanır. Ağır vakalarda cerrahi yöntemler veya protez tedavisi gerekebilir. Erken tanı, kıkırdak hasarının ilerlemesini önlemek açısından büyük önem taşır.
Yazı İçeriği
Dizdeki Sıvının Görevi Nedir?
Diz ekleminizi, iki pürüzsüz yüzeyin sürekli birbiri üzerinde hareket ettiği, müthiş bir mühendislik harikası olarak düşünebilirsiniz. Bu yüzeyler, kıkırdak adı verilen özel bir dokuyla kaplıdır. İşte bu iki kıkırdak yüzeyin arasında, onları besleyen, koruyan ve kusursuzca hareket etmelerini sağlayan maddeye sinoviyal sıvı yani eklem sıvısı diyoruz. Bu sıvının iki temel ve hayati görevi vardır:
Birincisi, kayganlaştırmadır. Eklem sıvısı, olağanüstü bir kayganlığa sahiptir. Yürürken, oturup kalkarken veya bacağınızı bükerken kıkırdak yüzeylerin birbirine sürtünmesini engeller. Bu sayede hareketleriniz pürüzsüz, sessiz ve ağrısız olur. Bu kayganlık olmasaydı, kıkırdaklarımız çok kısa sürede aşınıp yok olurdu.
İkincisi ise şok emiciliktir. Özellikle koşma, zıplama veya merdiven inme gibi dize yük binen anlarda, eklem sıvısı yoğunlaşarak bir jel yastıkçık gibi davranır. Vücut ağırlığının ve darbelerin yarattığı şoku emer, enerjiyi dağıtır ve bu basıncın doğrudan kıkırdağa ve altındaki kemiğe zarar vermesini önler. Bu viskoelastik özelliği, dizinizi darbelere karşı koruyan en önemli doğal mekanizmadır.
Bu muhteşem özelliklerini ise büyük ölçüde içinde bulunan hyaluronik asit molekülüne borçludur. Hyaluronik asit, eklem sıvısına o kıvamlı, yoğun ve kaygan yapısını veren maddedir. Sağlıklı bir dizde, bu sıvı hem miktar hem de kalite olarak mükemmel bir denge içindedir. “Sıvı kaybı” dediğimiz durum işte bu dengenin bozulmasıyla başlar.
Dizde Sıvı Kaybı Nedir?
Dizde sıvı kaybı, eklem içindeki sinovyal sıvının azalmasıyla oluşur ve eklem hareketliliğini azaltarak ağrıya neden olabilir. Bu sıvı, eklem yüzeylerinin sürtünmesini önler ve kıkırdakları besler. Yaşlanma, aşırı kullanım, eklem hastalıkları veya yaralanmalar sonucu bu sıvının miktarı azalabilir. Tedavi, genellikle yaşam tarzı değişiklikleri, fizik tedavi ve gerekirse enjeksiyonlarla yapılır.
Dizde Sıvı Kaybı Belirtileri Nelerdir?
Eklem sıvısının kalitesinin bozulması, günlük hayatınızı doğrudan etkileyen ve zamanla artabilen bir dizi belirtiyle kendini gösterir. Bu belirtiler sıvının görevlerini artık eskisi gibi yerine getiremediğinin bir işaretidir. En sık karşılaşılan dizde sıvı kaybı belirtileri şunlardır:
- Ağrı
- Sertlik ve tutukluk
- Sürtünme ve gıcırdama sesi
- Hareket kısıtlılığı
- Şişlik
- Güvensizlik ve boşalma hissi
- Kilitlenme
Bu belirtileri biraz daha açmak gerekirse; ağrı, genellikle en ilk ve en rahatsız edici şikayettir. Başlangıçta sadece uzun yürüyüşler veya merdiven çıkma gibi aktiviteler sonrası ortaya çıkarken, durum ilerledikçe istirahat anında bile hissedilebilir hale gelebilir. Sertlik ve tutukluk ise özellikle sabahları uyandığınızda veya uzun süre oturduktan sonra ayağa kalktığınızda belirginleşir. Diziniz sanki “paslanmış” gibidir ve ilk birkaç adımı atmak çok zor gelir. Hareket ettikçe diz yavaş yavaş “açılır”. Bu durum kalitesi bozulmuş sıvının gece boyunca eklem içinde jel gibi katılaşmasından kaynaklanır.
En tipik belirtilerden biri de sürtünme ve gıcırdama hissidir. Dizini bükerken içinden “kırt kırt”, “çıtırtı” veya sanki iki zımpara kağıdı birbirine sürtüyormuş gibi bir ses duyabilir veya bu hissi yaşayabilirsiniz. Bu kayganlığını yitirmiş kıkırdak yüzeylerin artık birbirini aşındırmaya başladığının bir göstergesidir. Zamanla dizinizi tam bükemediğinizi veya tam düzleştiremediğinizi fark edebilirsiniz; bu da hareket kısıtlılığıdır. Halk arasındaki “sıvı kaybı” ifadesiyle çelişiyor gibi görünse de eklemdeki bu bozulma çoğu zaman bir reaksiyona neden olur ve dizde normalden fazla ama kalitesiz, sulu bir sıvı birikir. Bu da dizde gözle görülür bir şişliğe yol açar. Son olarak diz çevresindeki kasların zayıflaması ve ağrıya bağlı olarak yürürken dizinizde aniden bir boşalma veya güvensizlik hissi yaşayabilirsiniz.
Dizde Sıvı Kaybına Yol Açan Nedenler Nelerdir?
Eklem sıvısının kalitesini bozan ve bu kısır döngüyü başlatan temel süreç osteoartrit, yani halk arasında bilinen adıyla kireçlenmedir. Osteoartrit, sadece kıkırdağı etkileyen basit bir “aşınma ve yıpranma” hastalığı değildir. Eklemi bir bütün olarak (kıkırdak, kemik, menisküsler, bağlar ve eklem zarı) etkileyen karmaşık bir süreçtir. Bu süreci başlatan veya hızlandıran bazı risk faktörleri vardır:
Dizde sıvı kaybına yol açan nedenler arasında en bilinen risk faktörleri şunlardır:
- İlerleyen yaş
- Aşırı kilo (obezite)
- Geçirilmiş diz travmaları (menisküs yırtığı, bağ kopması, kırık)
- Genetik yatkınlık
- Tekrarlayan zorlayıcı hareketler (mesleki veya sportif)
- Romatizmal hastalıklar
- Eklem enfeksiyonları
Bu faktörlerin etkisiyle süreç genellikle şu şekilde ilerler: İlk olarak kıkırdak dokusunda küçük hasarlar ve aşınmalar başlar. Bu aşınma sonucunda kıkırdaktan kopan minik parçacıklar eklem sıvısına karışır. Vücudun savunma sistemi, bu parçacıkları birer yabancı madde gibi algılar ve eklemin içini döşeyen sinovyal zar üzerinde düşük şiddetli ama sürekli bir iltihabi reaksiyon başlatır. Bu reaksiyona sinovit denir.
İltihaplanan bu zar, artık eskisi gibi kaliteli ve yoğun bir eklem sıvısı üretemez. Ürettiği sıvı daha sulu, daha akışkan ve en önemlisi, ana maddesi olan hyaluronik asit açısından çok daha fakir hale gelir. Ayrıca iltihap nedeniyle zarın geçirgenliği artar ve damarlardan eklem içine daha fazla sıvı sızar. Bu durum mevcut sıvının daha da “sulanmasına” ve kalitesinin düşmesine neden olur. Görevini yapamayan bu kalitesiz sıvı, kıkırdağı koruyamaz hale gelir. Korunmasız kalan kıkırdak daha hızlı aşınır, bu aşınma iltihabı daha da artırır ve iltihap da sıvı kalitesini daha da bozar. İşte bu kendini sürekli besleyen bir yıkım döngüsüdür ve dizdeki problemin temelini oluşturur.
Dizdeki Sıvı Kaybı İçin Tanı Nasıl Konulur?
Dizinizdeki şikayetlerin nedenini doğru bir şekilde anlamak ve en uygun tedaviyi planlamak için kapsamlı bir değerlendirme gerekir. Tanı süreci, bir dedektif gibi ipuçlarını bir araya getirmeye benzer ve birkaç temel adımdan oluşur.
İlk ve en önemli adım, sizin hikayenizi dinlemektir. Doktorunuz size şikayetlerinizin ne zaman ve nasıl başladığını, ağrınızın karakterini (yanma, sızlama gibi), hangi hareketlerin ağrıyı artırıp hangilerinin azalttığını, sabahları tutukluk yaşayıp yaşamadığınızı ve ne kadar sürdüğünü detaylıca soracaktır. Geçmişte yaşadığınız bir kaza, spor yaralanması veya ameliyat olup olmadığı da tanı için çok değerli bilgilerdir. Bu ilk görüşme, olası nedenleri daraltmada kilit rol oynar.
Sonrasında detaylı bir fizik muayene yapılır. Doktorunuz, yürüyüşünüzü ve bacaklarınızın duruşunu inceler. Her iki dizinizi karşılaştırarak şişlik, şekil bozukluğu veya kızarıklık olup olmadığına bakar. Dizinizin üzerine dokunarak hassas noktaları, eklem sıcaklığındaki artışı ve biriken sıvının miktarını değerlendirir. Ardından dizinizin hareket açıklığını, yani ne kadar bükülüp ne kadar düzleşebildiğini kontrol eder. Muayene sırasında dizi hareket ettirirken ele gelen o meşhur “gıcırdama” veya “sürtünme” hissi (krepitasyon), kıkırdak aşınmasının en önemli bulgularından biridir.
Muayene bulgularını doğrulamak ve eklemin iç yapısını görmek için görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Röntgen, kemik yapısını değerlendirmek için ilk adımdır. Bir binanın iskeletini görmek gibidir; kıkırdağı doğrudan göstermez ama kıkırdak kaybının kemikler üzerindeki etkilerini gösterir.
Röntgende aranan bulgular şunlardır:
- Eklem aralığında daralma
- Kemik kenarlarında sivri çıkıntılar (osteofit)
- Kıkırdak altındaki kemikte yoğunlaşma (skleroz)
- Kemik içinde küçük boşluklar (kistler)
Eğer tanı net değilse veya menisküs yırtığı, bağ yaralanması gibi yumuşak doku problemlerinden şüpheleniliyorsa, o zaman Manyetik Rezonans (MR) istenir. MR, dizin içindeki tüm yapıları (kıkırdak, menisküs, bağlar, kaslar, eklem zarı ve sıvı) en ince ayrıntısına kadar gösteren çok daha detaylı bir incelemedir.
Bazı durumlarda, özellikle dizde belirgin bir şişlik varsa ve enfeksiyon veya gut gibi başka hastalıklardan şüpheleniliyorsa, eklem sıvısından örnek alınması (artrosentez) gerekebilir. Bu işlemde, steril koşullarda dizinize ince bir iğne ile girilerek bir miktar sıvı çekilir. Bu sıvı laboratuvarda incelenerek rengi, kıvamı, içindeki hücre sayısı ve kristal olup olmadığına bakılır. Bu analiz, tanıyı kesinleştirmek ve özellikle acil durumları dışlamak için altın standart bir yöntemdir.
Dizdeki Sıvı Kaybı İçin Ameliyatsız Tedavi Seçenekleri Nelerdir?
Dizdeki eklem sıvısı kalitesinin bozulması ve kireçlenme tedavisinde amaç ağrıyı kontrol altına almak, eklem fonksiyonlarını korumak veya iyileştirmek ve hastalığın ilerleyişini yavaşlatmaktır. Tedavinin temelini her zaman ameliyatsız, koruyucu yöntemler oluşturur. Bu yöntemler sabır ve düzenli bir şekilde uygulandığında hastaların büyük çoğluğunda çok başarılı sonuçlar verir.
Tedavinin mutlak suretle ilk adımı, yaşam tarzı değişiklikleridir. Bunların başında kilo kontrolü gelir. Fazla kilolar, diz eklemlerine binen yükü katbekat artırır. Yürürken vücut ağırlığınızın 3-4 katı, merdiven inerken ise 5-6 katı yük dizlerinize biner. Vereceğiniz sadece 5 kilo bile, dizlerinizdeki baskıyı 20-25 kilo azaltarak ağrılarınızda belirgin bir rahatlama sağlayabilir. İkinci temel unsur ise doğru egzersizdir. Hareketsizlik, kasları zayıflatarak ekleme binen yükü daha da artırır. Aksine, diz çevresindeki kasları, özellikle de ön uyluk kasını (kuadriseps) güçlendirmek, eklemin stabilitesini artırır ve doğal bir amortisör görevi görür. Ancak her egzersiz uygun değildir. Dize darbe bindiren koşma, zıplama gibi sporlardan kaçınılmalıdır.
Uygulanması önerilen en faydalı egzersizler şunlardır:
- Yüzme
- Su içi egzersizler
- Bisiklet (düşük dirençli)
- Eliptik bisiklet
- Düz zeminde tempolu yürüyüş
Bu konuda en doğru yönlendirmeyi almak için bir fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanına başvurmak çok önemlidir. Fizyoterapistler, size özel bir egzersiz programı hazırlayarak kaslarınızı nasıl güvenli bir şekilde güçlendireceğinizi, eklem hareket açıklığınızı nasıl artıracağınızı ve günlük yaşamda dizinizi nasıl koruyacağınızı öğretirler. Ayrıca sıcak-soğuk uygulamalar, elektrik stimülasyonu gibi yöntemlerle ağrınızın kontrol altına alınmasına yardımcı olabilirler.
Bu temel tedavilere ek olarak ilaç tedavilerinden de faydalanılır. Ağrı kesici olarak ilk tercih genellikle parasetamol gibi basit analjeziklerdir. Ayrıca doğrudan dizin üzerine sürülen ve kana çok az karışarak sistemik yan etki riski taşımayan topikal antienflamatuar kremler ve jeller de oldukça etkilidir. Bu tedaviler yetersiz kaldığında, doktor kontrolünde ağızdan alınan non-steroid antienflamatuar ilaçlar (NSAİİ) kullanılabilir. Bu ilaçlar hem ağrıyı keser hem de eklemdeki iltihabi reaksiyonu (sinovit) baskılarlar. Ancak uzun süreli kullanımları mide, böbrek ve kalp üzerinde istenmeyen etkilere yol açabileceğinden, mutlaka doktorun önerdiği dozda ve sürede kullanılmalıdır.
Dizdeki Sıvı Kaybı İçin Enjeksiyon Tedavileri Nelerdir?
Yaşam tarzı değişiklikleri, egzersiz ve ilaç tedavilerine rağmen ağrıları yeterince kontrol altına alınamayan hastalarda, doğrudan diz ekleminin içine yapılan enjeksiyonlar etkili bir sonraki basamak tedavi seçeneğidir. Bu enjeksiyonlar, ilacı doğrudan sorunlu bölgeye ulaştırarak daha etkili ve hızlı bir sonuç almayı hedefler. Günümüzde en sık kullanılan iki ana enjeksiyon türü vardır:
Bunlardan ilki kortizon enjeksiyonlarıdır. Kortizon, çok güçlü bir antienflamatuar yani iltihap giderici bir ilaçtır. Özellikle dizin çok şiş, sıcak ve ağrılı olduğu akut alevlenme dönemlerinde adeta bir “yangın söndürücü” gibi görev yapar. Eklem içindeki iltihabi reaksiyonu hızla baskılayarak ağrı ve şişlikte birkaç gün içinde belirgin bir rahatlama sağlar. Ancak kortizonun bu güçlü etkisi genellikle geçicidir ve birkaç hafta ila birkaç ay arasında sürer. Hastalığın altında yatan temel sorunu tedavi etmez, sadece o anki alevlenmeyi bastırır. Sık sık tekrarlanması kıkırdak dokusuna zarar verebileceği için genellikle yılda 3-4 kereden fazla uygulanması önerilmez.
İkinci ve daha sık tercih edilen enjeksiyon türü ise hyaluronik asit enjeksiyonlarıdır. Bu tedavi, halk arasında “horoz ibiği iğnesi” veya “eklem sıvısı takviyesi” olarak da bilinir. Bu tedavinin temel mantığı, kalitesini ve işlevini yitirmiş olan doğal eklem sıvısını, dışarıdan verilen yüksek kaliteli hyaluronik asit ile takviye etmektir. Tıpkı bir arabanın motor yağını değiştirmek gibi, bu enjeksiyon da eklem sıvısının kayganlaştırıcı (lubrikasyon) ve şok emici (viskoelastisite) özelliklerini yeniden iyileştirmeyi amaçlar. Bu sayede sürtünme azalır, hareketler kolaylaşır ve kıkırdak üzerindeki mekanik stres hafifler. Ayrıca hyaluronik asidin sadece mekanik bir etki göstermediği, aynı zamanda eklem içinde biyolojik olarak iltihabı baskıladığı, ağrıyı azalttığı ve eklem zarını uyararak vücudun kendi kaliteli sıvısını üretmesine yardımcı olduğu da düşünülmektedir. Kortizonun aksine, hyaluronik asidin etkisi daha yavaş başlar, genellikle en iyi sonuçları görmek birkaç hafta alabilir. Ancak sağladığı rahatlama çok daha uzun sürelidir ve etkisi 6 aydan 1 yıla kadar devam edebilir.
İki enjeksiyon arasındaki temel farkları özetlemek gerekirse.
Kortizon Enjeksiyonu:
- Etkisi çok hızlı başlar.
- Etki süresi kısadır.
- Şiddetli alevlenmeler için uygundur.
- Temel amacı iltihabı baskılamaktır.
Hyaluronik Asit Enjeksiyonu:
- Etkisi daha yavaş başlar.
- Etki süresi uzundur.
- Kronik ağrı yönetimi için uygundur.
- Temel amacı sıvı kalitesini iyileştirmektir.
Dizdeki Sıvı Kaybı İçin Cerrahi Tedavi Ne Zaman Düşünülür?
Tüm ameliyatsız tedavi yöntemleri (yaşam tarzı değişiklikleri, fizik tedavi, ilaçlar, enjeksiyonlar) denenmesine rağmen hastanın ağrıları günlük yaşamını sürdürmesine engel olacak düzeyde devam ediyorsa, gece uykudan uyandırıyorsa ve hareket kabiliyeti ciddi şekilde kısıtlanmışsa, cerrahi tedavi seçenekleri düşünülmeye başlanır. Cerrahi karar, hastanın yaşı, genel sağlık durumu aktivite beklentisi ve kireçlenmenin evresine göre kişiye özel olarak verilir.
Geçmişte kireçlenme için sıkça kullanılan diz artroskopisi, yani kapalı yöntemle eklemin “temizlenmesi”, günümüzde bu amaçla neredeyse tamamen terk edilmiştir. Bilimsel çalışmalar sadece kireçlenmesi olan bir dizde yapılan artroskopik temizliğin, fizik tedavi veya hatta sahte ameliyattan daha üstün bir fayda sağlamadığını net bir şekilde göstermiştir. Bu nedenle artroskopi, artık sadece kireçlenmeye eşlik eden ve dizde takılma, kilitlenme gibi mekanik sorunlara yol açan büyük bir menisküs yırtığı veya eklem içi serbest cisim (eklem faresi) gibi ek bir patoloji varsa uygulanır.
Özellikle daha genç (genellikle 60 yaş altı), aktif ve kireçlenmesi dizinin sadece bir bölümüyle (genellikle iç tarafı) sınırlı olan hastalar için yüksek tibial osteotomi adı verilen bir kemik düzeltme ameliyatı uygun bir seçenek olabilir. Bu ameliyatın mantığı, bir arabanın yanlış hizalanmış ve sadece bir tarafı aşınan lastiklerini rot ayarına sokmaya benzer. Ameliyatta, kaval kemiğinin üst kısmından bir kesi yapılarak bacağın açısı düzeltilir. Bu sayede vücut ağırlığının taşıma hattı, dizin aşınmış ve ağrılı tarafından sağlam olan tarafına kaydırılır. Bu hasarlı bölgenin üzerindeki yükü azaltarak ağrıyı önemli ölçüde hafifletir ve hastanın kendi eklemini koruyarak protez ihtiyacını 10-15 yıl kadar erteleyebilir.
Son ve en kesin çözüm ise diz protezi (artroplasti) ameliyatıdır. Bu ileri evre diz kireçlenmesinde, diğer tüm tedavi yöntemleri tükendiğinde uygulanan ve sonuçları son derece yüz güldürücü olan bir ameliyattır. Ameliyatta, diz eklemini oluşturan kemiklerin aşınmış kıkırdak yüzeyleri, ince bir tabaka halinde kesilerek çıkarılır ve yerlerine metal ve özel dayanıklı polietilenden yapılmış yapay eklem yüzeyleri, yani protez yerleştirilir. Eğer kireçlenme dizin sadece bir bölümünde ise kısmi (unikondiler) diz protezi, dizin tamamı etkilendiyse total diz protezi yapılır. Diz protezi ameliyatı hastaları yıllardır çektikleri şiddetli ağrıdan kurtaran, hareket kabiliyetlerini geri kazandıran ve yaşam kalitelerini yeniden artıran, modern ortopedinin en başarılı ameliyatlarından biridir.
Sıkça Sorulan Sorular
Dizde sıvı kaybı nedir ve neden oluşur?
Dizde sıvı kaybı, eklem içinde bulunan sinovyal sıvının azalması veya kalitesinin bozulması durumudur. Bu sıvı eklem yüzeylerinin kayganlığını sağlar. Yaşlanma, aşırı yüklenme, kıkırdak hasarı veya dejeneratif hastalıklar bu duruma neden olabilir.
Dizde sıvı kaybı kimlerde daha sık görülür?
İleri yaşlı bireylerde, yoğun fiziksel aktivite yapanlarda ve diz travması geçirenlerde daha sık görülür. Ayrıca obezite, romatizmal hastalıklar ve eklem kireçlenmesi de sıvı kaybı riskini artırır.
Dizde sıvı kaybının belirtileri nelerdir?
Hareket sırasında dizde sürtünme hissi, sertlik, ağrı, özellikle sabah tutukluğu ve yürürken tıklama sesi en yaygın belirtilerdir. İleri vakalarda dizde şişlik ve hareket kısıtlılığı da gelişebilir.
Dizde sıvı kaybı nasıl teşhis edilir?
Fizik muayene sonrasında röntgen, MR veya ultrason ile eklem sıvısının miktarı ve kıkırdak durumu değerlendirilir. Ayrıca romatolojik testler veya laboratuvar incelemeleri altta yatan hastalıkları saptamak için yapılabilir.
Dizde sıvı kaybı tedavi edilmezse ne olur?
Tedavi edilmediğinde kıkırdak dokusu zamanla aşınır ve kemikler birbirine sürtünmeye başlar. Bu durum ağrıyı artırır, hareket kısıtlılığına ve ilerleyen dönemlerde kalıcı kireçlenmeye neden olabilir.
Dizde sıvı kaybı nasıl tedavi edilir?
Tedavi, sıvı kaybının nedenine göre planlanır. Dinlenme, kilo kontrolü, fizik tedavi ve eklem destekleyici ilaçlar ilk basamaktır. Gerekli durumlarda hyalüronik asit veya PRP enjeksiyonlarıyla eklem sıvısı desteklenir.
Dizde sıvı kaybı için enjeksiyon tedavisi etkili midir?
Evet, özellikle hyalüronik asit enjeksiyonları eklem içi kayganlığı artırır, ağrıyı azaltır ve kıkırdak yapısının korunmasına yardımcı olur. Tedavi birkaç seans halinde uygulanır ve etkisi genellikle aylarca sürer.
Dizde sıvı kaybı için fizik tedavi faydalı mıdır?
Fizik tedavi, kasları güçlendirerek diz eklemine binen yükü azaltır ve hareket açıklığını korur. Düzenli egzersizlerle eklem beslenmesi artar. Bu nedenle tedavinin en önemli destekleyici aşamalarından biridir.
Dizde sıvı kaybı sonrası nelere dikkat edilmelidir?
Aşırı çömelme, merdiven çıkma ve uzun süre ayakta kalma gibi hareketlerden kaçınılmalıdır. Kilo kontrolü sağlanmalı, kas güçlendirici egzersizler düzenli yapılmalı ve ekleme zarar verecek sporlardan uzak durulmalıdır.
Dizde sıvı kaybı tamamen iyileşir mi?
Erken dönemde doğru tedaviyle eklem sıvısı dengesi büyük oranda geri kazanılabilir. Ancak ileri vakalarda tam iyileşme yerine semptom kontrolü ve ilerlemenin yavaşlatılması hedeflenir. Düzenli bakım uzun vadede en iyi sonucu sağlar.

Ankara’daki ortopedi doktorlarından Prof. Dr. Murat Demirel, ilkokul eğitimini Ankara Kavaklıdere İlkokulu’nda, ortaokul ve lise eğitimini ise Ankara Atatürk Anadolu Lisesi’nde tamamladı. 1998 yılında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Demirel, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1. Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde başladığı ihtisasını 2004 yılında tamamladı. Akademik çalışmalarını Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde sürdüren Prof. Dr. Demirel, ortopedi ve travmatoloji alanındaki uzmanlığıyla tanınmaktadır. Mesleki kariyeri boyunca pek çok cerrahi operasyon, akademik yayın ve bilimsel çalışmaya imza atmıştır.


 
							 
							 
							 
							 
							 
							 
							