Diz dönmesi, diz ekleminde ani ve kontrolsüz bir dönme hareketi sonucunda bağlarda, menisküslerde veya yumuşak dokularda hasar meydana gelmesiyle oluşur. Bu durum genellikle spor aktiviteleri sırasında ya da ani yön değiştirme hareketlerinde ortaya çıkar ve ciddi diz yaralanmalarına yol açabilir.
Diz dönmesi belirtileri arasında şiddetli ağrı, dizde boşalma hissi, şişlik ve hareket kısıtlılığı yer alır. Özellikle dönme sonrası yürümekte zorlanma ve dizin üzerine basamama sık görülür. Bu bulgular, bağ yaralanmaları ya da menisküs yırtığı gibi daha ciddi tabloların habercisi olabilir.
Diz dönmesinin nedenleri arasında spor yaralanmaları, ani hız değişiklikleri, dengesiz zemin üzerinde yapılan hareketler ve uygunsuz ayakkabı kullanımı sayılabilir. Ayrıca diz çevresi kaslarının zayıf olması ve eklem gevşekliği de riski artıran faktörlerdendir. Önleyici egzersizler bu açıdan önemlidir.
Diz dönmesinde tedavi, yaralanmanın derecesine göre planlanır. Hafif vakalarda istirahat, soğuk uygulama, bandaj ve fizik tedavi yeterli olurken; ileri bağ yırtıklarında cerrahi müdahale gerekebilir. Tedavinin ardından düzenli rehabilitasyon ve kas güçlendirme egzersizleri ile iyileşme süreci desteklenir.
Yazı İçeriği
Diz Dönmesi Nedir?
Diz Dönmesi, diz ekleminin ani ve kontrolsüz bir şekilde dönmesi sonucu bağ dokularının zorlanması veya yırtılmasıyla oluşan bir yaralanmadır. Bu durum genellikle spor sırasında ani yön değiştirme, düşme veya travma ile meydana gelir. Doku hasarının seviyesine göre belirtiler değişebilir. Tedavi, istirahat, buz uygulaması, fizik tedavi veya cerrahi müdahale gibi yöntemleri içerebilir.
Dizdeki Boşluk Hissi veya “Dönme” Ne Anlama Geliyor?
Dizde yaşanan bu güvensizlik hissi, aslında birkaç farklı durumu içinde barındıran geniş bir şemsiye terimdir. Doğru teşhis ve tedavi için bu hissin ne anlama geldiğini netleştirmek çok önemlidir. Bir doktorun gözünden bakıldığında, bu hissi iki ana başlıkta inceleriz: hastanın algısı ve muayenede saptanan bulgular.
Hastanın hissettiği güvensizlik, yani subjektif instabilite, yürüme, koşma veya ani yön değiştirme gibi hareketler sırasında dize olan inancın kaybolmasıdır. Diğer yanda ise doktorun muayene sırasında özel testlerle veya görüntüleme yöntemleriyle tespit ettiği ölçülebilir, nesnel bir gevşeklik vardır; buna da objektif instabilite denir.
Hastanın şikayetini “dizim boşalıyor” diye tek bir cümleyle özetlemesi, buzdağının sadece görünen kısmıdır. Bu olayın detayları, tanıya giden yolda en değerli ipuçlarını barındırır. Örneğin spor yaparken ani bir dönüş sırasında dizden “pop” diye bir ses gelmesi ve dizin birkaç saat içinde şişmesi, büyük olasılıkla ön çapraz bağ yırtığı gibi ciddi bir bağ yaralanmasını akla getirir. Ancak merdiven inerken veya arabadan inerken sık sık tekrarlayan, daha hafif ve sinsi bir boşalma hissi varsa, o zaman diz kapağı ile ilgili sorunlar veya eklem kireçlenmesi gibi durumlar ön plana çıkar.
Bu hissi yaşayan birinin kendine sorması gereken bazı sorular vardır. Bu soruların cevapları, sorunun kaynağını anlamamıza yardımcı olur. Boşalma hissi yaşandığında karşılaşılan bazı durumlar şunlardır:
- Diz yük altındayken tamamen çöküyor mu?
- Sadece çökecekmiş gibi olup son anda toparlanıyor musunuz?
- Dizde bir takılma veya kilitlenme oluyor mu?
- Bu hisse şiddetli bir ağrı eşlik ediyor mu?
- Diz kapağınızın yana doğru kaydığını hissediyor musunuz?
İlk durum yani dizin fiziksel olarak çökmesi, gerçek boşalma olarak adlandırılır ve genellikle bağlardaki yetersizlik gibi ciddi bir mekanik soruna işaret eder. Diğer durumlar ise genellikle ağrıya veya kas zayıflığına bağlı gelişen ve yalancı boşalma olarak bilinen bir reflekstir. Bu ayrımı yapmak, tedavi planını şekillendirmedeki ilk ve en kritik adımdır.
Dizimdeki Boşluk Hissinin Sebepleri Neler Olabilir?
Dizde yaşanan boşluk hissi, dizin karmaşık yapısındaki bir veya birkaç parçanın görevini tam yapamamasından kaynaklanır. Diz, kemiklerin, bağların, menisküslerin ve kasların mükemmel bir uyum içinde çalıştığı bir mühendislik harikasıdır. Bu uyum bozulduğunda, stabilite de kaybolur. Bu güvensizlik hissine yol açabilecek başlıca nedenler vardır:
- Bağ yaralanmaları
- Menisküs yırtıkları
- Diz kapağı (patella) sorunları
- Eklem kıkırdağı hasarları
- Eklem içi serbest cisimler (eklem faresi)
- Kas zayıflığı ve nöromüsküler kontrol kaybı
Bağ Yaralanmaları Dizi Nasıl Etkiler?
Dizin stabilitesini sağlayan en önemli yapılar onu bir arada tutan ve anormal hareketleri sınırlayan sağlam halatlar gibi çalışan bağlardır. Bu bağlar hasar gördüğünde, dizde mekanik bir gevşeklik oluşur.
- Ön Çapraz Bağ (ACL) Yırtığı: Dizdeki boşluk hissinin en bilinen nedenlerinden biridir. Kaval kemiğinin (tibia) uyluk kemiğine (femur) göre öne kaymasını engelleyen bu kritik bağ, özellikle ani durma, sıçrama veya dönme gerektiren sporlarda yaralanır. ACL koptuğunda, hastalar tipik olarak “dizimin altı üstünden ayrıldı” veya “dizim öne doğru kayıp geri oturdu” gibi bir his tarif eder. Bu durum dize olan güveni tamamen ortadan kaldırır.
- Arka Çapraz Bağ (PCL) Yırtığı: Dizdeki en güçlü bağdır ve kaval kemiğinin arkaya kaymasını önler. Genellikle trafik kazalarında dizin torpidoya çarpması gibi ciddi travmalarla yaralanır. PCL yetmezliğinde, özellikle yokuş veya merdiven inerken dizde arkaya doğru bir boşalma hissi oluşur.
- Yan Bağlar ve Köşe Yaralanmaları: İç yan bağ (MCL) ve dış yan bağ (LCL), dizin yanlara doğru açılmasını engeller. MCL, dize dıştan gelen darbelere karşı koruma sağlarken, LCL içten gelen darbelere karşı direnç gösterir. Bu bağlar yaralandığında, dizde yana doğru bir açılma ve güvensizlik hissi ortaya çıkar. Özellikle LCL ve onunla birlikte çalışan posterolateral köşe (PLC) yapılarının yaralanması, yürüme sırasında ayağın yere her bastığında dizin dışa doğru anormal şekilde açılmasına neden olan çok ciddi bir instabiliteye yol açabilir.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta daha var: Bu bağlar sadece pasif, mekanik halatlar değildir. İçerdikleri milyonlarca sinir ucu sayesinde, adeta birer sensör gibi çalışarak beyne sürekli olarak dizin pozisyonu hakkında bilgi gönderirler. Bir bağ koptuğunda, bu hayati bilgi akışı da kesilir. Beyin, dizin pozisyonunu algılayamaz ve etrafındaki kaslara doğru zamanda kasılma emri veremez. Bu da mevcut mekanik gevşekliğe bir de kas kontrolünün kaybını ekleyerek durumu daha da kötüleştirir.
Menisküs Yırtıkları Dizde Boşluk Hissine Neden Olur mu?
Menisküsler, diz ekleminde amortisör görevi gören C-şeklindeki fibro-kıkırdak yastıkçıklardır. Eklemin uyumunu artırarak stabiliteye de katkıda bulunurlar. Bir menisküs yırtıldığında, yırtılan serbest parça hareket sırasında eklem aralığına sıkışabilir. Tıpkı bir kapının menteşesine sıkışan küçük bir taş gibi, bu durum eklem hareketini aniden engelleyerek “kilitlenme”ye veya şiddetli bir ağrıya neden olabilir. Bu ani ve ağrılı takılma hissi, hasta tarafından genellikle dizin boşalması olarak algılanır.
Diz Kapağı (Patella) Çıkıkları Bu Hissi Yaratır mı?
Diz kapağı instabilitesi, diz kapağının uyluk kemiği üzerindeki yuvasından (troklea) yana doğru anormal bir şekilde hareket etmesidir. Bu durum hafif bir kayma hissinden tam bir çıkığa kadar değişen geniş bir yelpazeyi kapsar. Genellikle altta yatan anatomik yatkınlıklar (yuvanın sığ olması, diz kapağının normalden yüksekte konumlanması gibi) zemininde gelişir. Diz kapağını içeride tutan en önemli bağ olan medial patellofemoral ligament (MPFL) bir kez yırtıldığında, diz kapağı özellikle dizin hafif bükülü olduğu pozisyonlarda tekrar tekrar çıkma eğilimi gösterir. Bu durum hastada sürekli bir endişe, güvensizlik ve “dizim her an çıkacakmış gibi oluyor” veya “dizim yana kayıyor” şeklinde tarif edilen bir boşalma hissine yol açar.
Dizdeki Boşluk Hissinin Tanısı Nasıl Konulur?
Doğru tanıya ulaşmak, yapbozun parçalarını birleştirmek gibidir. Bu süreç hastanın anlattıkları, dikkatli bir fizik muayene ve gerekli görüntüleme yöntemlerinin bir araya getirilmesiyle tamamlanır.
Doktor Muayenesi Neden Bu Kadar Önemlidir?
Tanı sürecinin en kritik ve vazgeçilmez adımı, doktorun hastayla yaptığı görüşme ve sonrasındaki detaylı muayenedir. Yaralanmanın nasıl olduğu, yani mekanizması, genellikle hangi yapıların hasar gördüğüne dair paha biçilmez bilgiler sunar. Örneğin hastanın “ayağım yerde sabitken vücudum döndü” demesi, doğrudan ön çapraz bağ yaralanmasını düşündürür.
Yaralanma sonrası dizde oluşan şişliğin zamanlaması ve miktarı da çok önemlidir. İlk birkaç saat içinde gelişen, dizin gerginleşmesine neden olan belirgin bir şişlik, eklem içinde bir kanamaya (hemartroz) işaret eder ve bu da genellikle ön çapraz bağ yırtığı veya kemik-kıkırdak kırığı gibi ciddi bir sorunun habercisidir. Buna karşılık, 24 saat sonra yavaş yavaş ortaya çıkan bir şişlik ise daha çok menisküs yırtığına bağlı bir eklem sıvısı artışını düşündürür.
Fizik muayenede ise her iki diz mutlaka karşılaştırmalı olarak değerlendirilir. Doktor, özel manevralar ve testler uygulayarak bağların bütünlüğünü, eklemdeki gevşeklik miktarını ve anormal hareketleri kontrol eder. Bu testler, adeta bir dedektif gibi, sorunun kaynağını bulmaya yönelik hassas sorgulama yöntemleridir. Hangi bağın ne kadar gevşek olduğu, menisküslerde bir takılma olup olmadığı veya diz kapağının stabilitesi bu muayene ile büyük ölçüde anlaşılır.
Hangi Görüntüleme Yöntemleri Teşhise Yardımcı Olur?
Fizik muayene sonrası şüphelenilen tanıları doğrulamak ve tedaviyi planlamak için çeşitli görüntüleme yöntemlerinden faydalanılır.
- Röntgen (Direkt Grafi): İlk basamakta istenen temel bir tetkiktir. Bağları veya menisküsleri doğrudan göstermese de kemiklerdeki kırıkları, kireçlenme gibi dejeneratif değişiklikleri ve bağ yaralanmalarına işaret edebilecek dolaylı bulguları (örneğin ön çapraz bağ yırtığı ile birlikte görülebilen küçük kemik kopmaları) saptamak için hayati önem taşır.
- Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): Dizdeki yumuşak dokuların (bağlar, menisküsler, kıkırdak, kaslar) değerlendirilmesinde altın standarttır. Adeta dizin içinin detaylı bir haritasını çıkarır. Yırtığın yerini, tipini ve ciddiyetini %95’in üzerinde bir doğrulukla gösterir. Ayrıca eşlik eden menisküs yırtıkları, kıkırdak hasarları ve kemik iliği ödemi gibi gözden kaçabilecek diğer sorunları da ortaya koyarak tedavi planının eksiksiz yapılmasını sağlar.
- Bilgisayarlı Tomografi (BT): Özellikle diz kapağı instabilitesi gibi kemiksel dizilimin önemli olduğu durumlarda veya revizyon (ikinci) bağ ameliyatları öncesinde kemik yapıyı ve açılmış olan eski tünelleri detaylı olarak değerlendirmek için kullanılır. Üç boyutlu görüntüler oluşturarak kemiksel problemlerin hassas bir şekilde ölçülmesine olanak tanır.
Dizdeki Boşluk Hissi İçin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Tedavi, “herkese uyan tek bir elbise” mantığıyla değil tamamen kişiye özel olarak planlanır. Tedavi seçeneği belirlenirken instabilitenin nedeni, hastanın yaşı, mesleği, spora katılım düzeyi ve kişisel beklentileri gibi birçok faktör göz önünde bulundurulur. Temel olarak cerrahi dışı (konservatif) ve cerrahi tedavi seçenekleri mevcuttur.
Ön Çapraz Bağ (ACL) Yırtığı Nasıl Tedavi Edilir?
ACL yırtıklarında tedavi kararı, hastanın yaşam tarzına göre şekillenir.
Cerrahi Dışı Tedavi, genellikle daha yaşlı, günlük yaşamında dönme ve zıplama gibi riskli hareketler yapmayan, daha sakin bir hayat süren kişiler için uygun bir seçenektir. Bu yaklaşımın temelini, diz çevresindeki kasları güçlendirerek dizin dinamik stabilitesini artırmayı hedefleyen kapsamlı bir fizik tedavi programı oluşturur. Ancak bu tedavi, kopan bağı yerine koymaz ve dizdeki mekanik gevşekliği gidermez. Bu nedenle uzun vadede menisküs ve kıkırdaklarda ikincil hasarlara ve erken yaşta kireçlenmeye zemin hazırlama riski taşır.
Cerrahi Tedavi (Rekonstrüksiyon) ise genç, aktif ve spora dönmek isteyen hastalar için altın standarttır. Ameliyatın amacı, kopan bağın yerine vücudun başka bir bölgesinden alınan bir doku parçasını (greft) kullanarak anatomik olarak yeni bir bağ oluşturmaktır. Bu ameliyatlar günümüzde kapalı (artroskopik) yöntemlerle yapılır. Kullanılan greftlerin başlıca türleri şunlardır:
- Patellar tendon grefti
- Hamstring tendon grefti
- Kuadriseps tendon grefti
- Allogreft (kadavradan alınan)
Patellar tendon, diz kapağı ile kaval kemiği arasındaki tendondan, uçlarında kemik parçalarıyla birlikte alınır. En sağlam tespit ve en düşük yeniden yırtılma oranına sahip olduğu için özellikle profesyonel sporcularda sıklıkla tercih edilir. Hamstring tendonları, bacağın iç kısmından alınır ve daha az ameliyat sonrası ağrıya neden olur. Kuadriseps tendonu, kalın ve güçlü bir alternatif olup özellikle ikinci ameliyatlarda kullanılır. Allogreft ise hastanın kendi vücudundan doku alınmasını gerektirmez ancak biyolojik iyileşmesi daha yavaş ve yeniden yırtılma riski genç hastalarda daha yüksektir.
Menisküs Yırtığına Bağlı Diz Dönmesi Nasıl Geçer?
Menisküs yırtıklarının tedavisindeki modern yaklaşım ne pahasına olursa olsun menisküs dokusunu korumaktır. Çünkü menisküsün alınmasının uzun vadede kireçlenmeye yol açtığı kesin olarak kanıtlanmıştır.
- Menisküs Tamiri: Mümkün olan her durumda ilk tercih olmalıdır. Yırtığın kan damarlarından zengin, iyileşme potansiyeli olan bir bölgede ve uygun bir şekilde olması durumunda, özel dikiş teknikleriyle tamir edilir. Tamir, daha uzun bir rehabilitasyon süreci gerektirir ancak başarılı olduğunda dizin orijinal biyomekaniğini korur ve uzun vadeli sonuçları çok daha iyidir.
- Kısmi Menisektomi: Menisküsün sadece yırtık, işlev görmeyen ve takılmaya neden olan küçük bir parçasının temizlenmesidir. Yırtığın tamire uygun olmadığı durumlarda yapılır. Rehabilitasyonu daha hızlıdır ancak bir miktar menisküs dokusu kaybedilmiş olur.
Tekrarlayan Diz Kapağı Çıkıklarının Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavi, altta yatan soruna göre belirlenir ve genellikle birden fazla prosedürün bir kombinasyonunu içerebilir:
- MPFL Rekonstrüksiyonu: Ciddi bir kemiksel anormallik olmadan sadece diz kapağını yerinde tutan bağın (MPFL) yetmezliğine bağlı çıkıklarda, bu bağ bir greft kullanılarak yeniden yapılır.
- Tibial Tüberkül Osteotomisi (TTO): Diz kapağı tendonunun yapıştığı kemik çıkıntısının (tibial tüberkül) yerinin kemiksel olarak değiştirilmesidir. Diz kapağını yana doğru çeken kuvvet vektörünü düzeltmek için yapılır ve genellikle MPFL rekonstrüksiyonu ile birlikte uygulanır.
- Trokleoplasti: Diz kapağı yuvasının (troklea) doğuştan çok sığ veya düz olduğu nadir ve ciddi durumlarda, bu kemiksel yapının cerrahi olarak derinleştirilerek stabil bir yuva haline getirilmesidir.
Ameliyat Sonrası İyileşme Süreci ve Spora Dönüş Ne Kadar Sürer?
Başarılı bir ameliyat, denklemin sadece yarısıdır. Diğer yarısı ise ameliyat kadar önemli olan iyi planlanmış ve sabırla uygulanan bir rehabilitasyon sürecidir. Bu süreç yapılan ameliyata göre farklılık gösterir ve belirli aşamalardan oluşur.
Örneğin bir ön çapraz bağ ameliyatı sonrası rehabilitasyonun temel hedefleri vardır:
- Faz 1 (İlk 4 Hafta): Şişlik ve ağrıyı kontrol altına almak, dizin düzleşmesini (tam ekstansiyon) sağlamak, kas kontrolünü yeniden kazanmak.
- Faz 2 (4-10 Hafta): Normal yürüyüş paternini sağlamak, eklem hareket açıklığını korumak, temel güç ve dayanıklılığı artırmak.
- Faz 3 (10-16 Hafta): Kuvveti artırmaya devam etmek, koşu programına başlamak, temel çeviklik çalışmalarına geçmek.
- Faz 4 (4-6 Ay): İleri güçlendirme, sıçrama (plyometrik) antrenmanlarına başlamak, spora özgü hareketlere geçmek.
- Faz 5 (6-9+ Ay): Spora dönüş için son hazırlıklar, tam hızda ve tam kapasitede antrenman.
Artık spora dönüş kararı, sadece ameliyatın üzerinden geçen zamana bakılarak verilmiyor. Bu eski ve yetersiz bir yaklaşımdır. Günümüzde, sporcunun bir dizi zorlu objektif testi geçmesi gerekiyor. Spora güvenli bir şekilde dönebilmek için karşılanması gereken bazı temel kriterler bulunmaktadır.
- Dizde ağrı veya şişliğin olmaması
- Tam ve simetrik eklem hareket açıklığı
- Ameliyatlı bacağın kas gücünün sağlam bacağın en az %90’ına ulaşması
- Tek bacak üzerinde yapılan zıplama testlerinde performansın %90 simetriye ulaşması
- Hareket sırasında dizde riskli bir biyomekaniğin gözlenmemesi
- Sporcunun psikolojik olarak kendini hazır hissetmesi
Bu testleri geçmeden spora dönen kişilerde yeniden yaralanma riskinin 3-4 kat daha fazla olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
Tedavi Edilmeyen Diz İnstabilitesi Uzun Vadede Nelere Yol Açar?
Tedavinin nihai amacı sadece kişinin günlük yaşamına veya sporuna dönmesini sağlamak değil aynı zamanda diz ekleminin geleceğini de korumaktır. Tedavi edilmeyen veya yetersiz tedavi edilen bir diz instabilitesi, eklemin biyomekaniğini kalıcı olarak bozar. Her adımda, her harekette eklem yüzeyleri anormal bir şekilde birbirine sürter. Bu anormal yüklenme, menisküslerin yıpranmasına ve kıkırdağın yavaş yavaş aşınmasına yol açar.
Bu süreç yıllar içinde sessizce ilerler ve en sonunda travma sonrası kireçlenme (osteoartrit) olarak bilinen ağrılı ve hareketleri kısıtlayıcı bir duruma dönüşür. Bu nedenle dizdeki bir boşluk veya güvensizlik hissi asla hafife alınmamalıdır. Erken ve doğru tanı ile uygulanan uygun tedavi, sadece bugünkü fonksiyonları geri kazandırmakla kalmaz, aynı zamanda dizin uzun vadeli sağlığını koruyarak kişiyi gelecekteki daha büyük sorunlardan da korur. Unutmayın dizlerinize bugün iyi bakmak, geleceğe yapılmış en değerli yatırımlardan biridir.

Among the orthopedic doctors in Ankara, Prof. Dr. Murat Demirel completed his primary education at Ankara Kavaklıdere Primary School, and his secondary and high school education at Ankara Atatürk Anatolian High School. In 1998, he graduated from Ankara University Faculty of Medicine, and completed his residency, which he began at Ankara Numune Training and Research Hospital 1st Orthopedics and Traumatology Clinic, in 2004.
Prof. Dr. Demirel continued his academic studies within the Ankara University Institute of Health Sciences and is recognized for his expertise in orthopedics and traumatology. Throughout his professional career, he has carried out numerous surgical operations, academic publications, and scientific studies.