Dizde Şişlik: Nedenleri, Belirtileri ve Tedavi Yöntemleri

Dizde şişlik, diz eklemi içinde veya çevresindeki dokularda anormal miktarda sıvı birikmesi (dizde ödem) sonucu oluşur. Bu durum tek başına bir hastalık olmaktan çok, travmatik bir yaralanma, aşırı kullanım veya kireçlenme gibi altta yatan bir problemin en önemli işaretidir. Genellikle dizde şişlik ve ağrı bir arada görülerek dizde gerginlik, dolgunluk ve hareket kabiliyetinde azalmaya neden olur. Şişliğin ani bir darbeyle mi yoksa zamanla yavaşça mı ortaya çıktığı, altta yatan sebebin anlaşılmasında kritik bir rol oynar ve doğru tedavi yaklaşımının belirlenmesi için bu durumun dikkatle değerlendirilmesi gerekir.

Dizde Şişlik Ne Anlama Geliyor?

Dizde şişlik, en basit tanımıyla diz eklemi boşluğunda veya eklemi çevreleyen yumuşak dokularda normalden fazla sıvı birikmesidir. Tıbbi olarak buna “diz efüzyonu” diyoruz, ancak halk arasında dizde ödem veya diz kapağında sıvı birikmesi olarak da bilinir.

Her sağlıklı dizin içinde, adeta bir makinenin yağı gibi işlev gören az miktarda özel bir sıvı bulunur. “Sinoviyal sıvı” adı verilen bu madde, eklem kıkırdaklarının birbiri üzerinden rahatça kaymasını sağlar, onları besler ve hareket sırasında oluşan sarsıntıları emer. Peki, bu sıvı neden aniden artar ve dizimizi bir balon gibi şişirir? Vücudumuz, dizde bir sorun algıladığında (örneğin bir yaralanma, enfeksiyon veya yıpranma), bir savunma mekanizması olarak bölgeye daha fazla kan ve iyileştirici hücre gönderir. Bu süreçte sinoviyal sıvıyı üreten zar (sinovyum) iltihaplanır ve normalden çok daha fazla sıvı üretmeye başlar. İşte bu fazla sıvı, eklem kapsülünü gererek o dolgunluk, gerginlik ve şişlik hissine yol açar. Dolayısıyla dizdeki şişlik, bir hastalığın kendisi değil altta yatan bir problemin sonucudur.

Dizde Şişlik Varsa Hangi Belirtiler Eşlik Eder?

Dizde şişlik genellikle tek başına gelmez. Şişliğe eşlik eden diğer belirtiler sorunun kaynağı hakkında bize değerli ipuçları verir. Eğer dizinizde şişlik varsa, muhtemelen aşağıdaki durumlardan bir veya birkaçını daha yaşıyorsunuzdur.

Yaygın olarak görülen belirtiler şunlardır:

  • Ağrı
  • Hareket kısıtlılığı
  • Sertlik
  • Sıcaklık ve kızarıklık
  • Güvensizlik hissi
  • Sesler

Bu belirtilerin her biri, farklı bir hikaye anlatır. Örneğin ağrı şişliğin en sadık yoldaşıdır. Dizde şişlik ve ağrı birbirinden ayrılmaz bir ikilidir. Ağrının karakteri önemlidir; yük verince mi artıyor, dinlenince mi geçiyor, yoksa sürekli bir sızı şeklinde mi devam ediyor? Hareket kısıtlılığı ise eklemdeki sıvının yarattığı mekanik bir engeldir. Dizini tam bükememek veya tam düzleştirememek, sıvının ne kadar fazla olduğunun bir göstergesi olabilir.

Sertlik hissi, özellikle sabahları veya uzun süre oturduktan sonra ayağa kalkınca belirginleşir. Diz sanki “paslanmış” gibi hissedilir. Eğer şişliğe belirgin bir sıcaklık ve kızarıklık eşlik ediyorsa, bu durum iltihabın veya daha da önemlisi bir enfeksiyonun işareti olabilir. Bu acil müdahale gerektiren bir “kırmızı bayrak”tır. Güvensizlik hissi, yani dizde aniden “boşalma” veya “kayma” hissi ise genellikle bağlardaki bir yetersizliğe işaret eder. Son olarak yaralanma anında duyulan “pop” veya “çıt” gibi sesler, bağ veya menisküs yırtığı gibi yapısal bir hasarın habercisi olabilir.

Dizde Şişliğe Yol Açan Travmatik Sebepler Nelerdir?

Dizde şişlik, çoğu zaman ani bir olay veya kaza sonucu ortaya çıkar. Genellikle spor yaparken, düşerken veya dize doğrudan bir darbe alındığında meydana gelen bu durumlar eklem içinde kanamaya (hemartroz) neden olarak dizin saatler içinde hızla şişmesine yol açar.

En sık karşılaşılan travmatik nedenler:

  • Ön Çapraz Bağ (ACL) Yırtığı
  • Menisküs Yırtıkları
  • İç ve Dış Yan Bağ (MCL/LCL) Yaralanmaları
  • Kemik Kırıkları
  • Diz Kapağı Çıkığı (Patella Dislokasyonu)
  • Kıkırdak Hasarları

Ön çapraz bağ (ACL) yırtığı, özellikle futbol, basketbol gibi ani duruş ve yön değiştirme gerektiren sporlarda meydana gelen travmatik şişliklerin başrol oyuncusudur. Genellikle o meşhur “pop” sesiyle birlikte gelir. Menisküsler, dizimizdeki iki kemik arasında amortisör görevi gören “C” şeklindeki yastıkçıklardır. Dize yük binerken yapılan ani bir dönme hareketiyle yırtılabilirler.

Yan bağ yaralanmaları, dizin yanlardan zorlanmasıyla oluşur. Kemik kırıkları ise diz eklemini oluşturan uyluk (femur), kaval (tibia) veya diz kapağı (patella) kemiğinin bütünlüğünün bozulmasıdır ve ciddi şişliğe neden olur. Diz kapağı çıkığı, özellikle genç bireylerde sıkça rastlanan ve dizin aniden şişmesine neden olan bir durumdur. Son olarak eklem yüzeyini kaplayan pürüzsüz kıkırdak dokusunda meydana gelen hasarlar da eklem içi reaksiyona ve şişliğe yol açabilir.

Dizde Şişlik Her Zaman Bir Kaza Sonucu mu Oluşur?

Hayır, dizdeki şişliğin nedeni her zaman ani bir travma olmak zorunda değildir. Bazen sinsi sinsi, zamanla gelişen ve tekrarlayan hareketlere bağlı sorunlar da dizin şişmesine neden olabilir. Bu durumlara “aşırı kullanım yaralanmaları” diyoruz. Diz kapağı şişmesi neden olur sorusunun cevabı sıklıkla bu grupta gizlidir.

Aşırı kullanıma bağlı yaygın sorunlar şunlardır:

  • Bursit
  • Tendinit (Tendon İltihabı)
  • Patellofemoral Ağrı Sendromu
  • İliotibial (IT) Bant Sendromu

Bursit, diz çevresindeki “bursa” adı verilen küçük, içi sıvı dolu keseciklerin iltihaplanmasıdır. Bu kesecikler, tendonların ve kasların kemikler üzerinden kayarken sürtünmesini azaltır. Özellikle “bahçıvan dizi” veya “hizmetçi dizi” gibi isimlerle anılan bu durum sert zeminlerde sürekli diz çökmeyi gerektiren işleri yapanlarda sık görülür. Genellikle diz kapağının üstünde şişlik ve ağrı ile kendini gösterir.

Tendinit, kasları kemiklere bağlayan sağlam yapılar olan tendonların iltihaplanmasıdır. Tekrarlayan zıplama hareketleri yapan sporcularda görülen “zıplayıcı dizi” (patellar tendinit) buna en güzel örnektir. Patellofemoral ağrı sendromu veya “koşucu dizi”, diz kapağının altındaki kıkırdağın tahriş olmasıyla dizin ön tarafında ağrıya ve bazen hafif şişliğe neden olur. IT bant sendromu ise özellikle koşucularda ve bisikletçilerde, uyluğun dışından dize uzanan bir bağın sürtünmesi sonucu diz kapağının yan tarafında şişlik ve ağrı yapabilen bir durumdur.

Altta Yatan Hangi Tıbbi Durumlar Dizde Şişliğe Neden Olabilir?

Bazen dizimizdeki şişliğin kaynağı ne bir kaza ne de aşırı kullanımdır. Vücudumuzdaki sistemik, yani genel bir tıbbi durumun yansıması olarak da ortaya çıkabilir. Bu durumda diz, aslında vücudun başka bir yerindeki bir sorunun sinyalini veriyordur.

Sistemik veya kronik hastalıklara bağlı nedenler:

  • Osteoartrit (Kireçlenme)
  • Romatoid Artrit
  • Gut Hastalığı
  • Psödogut (Yalancı Gut)
  • Septik Artrit (Enfeksiyöz Artrit)

Osteoartrit, yani halk arasındaki adıyla kireçlenme, travmatik olmayan diz şişmesi vakalarının en yaygın nedenidir. Yaşla birlikte eklem kıkırdağının aşınması ve yıpranması sonucu gelişir. Kıkırdak pürüzsüzlüğünü kaybettikçe, eklemde sürtünme ve iltihap artar, bu da sıvı birikimine yol açar. Romatoid artrit ise bir bağışıklık sistemi hastalığıdır. Vücut, yanlışlıkla kendi eklem zarına (sinovyum) saldırır ve bu da kronik iltihaplanma, ağrı ve belirgin şişliğe neden olur.

Gut hastalığı, vücuttaki ürik asit seviyelerinin yükselmesiyle eklemde iğne gibi keskin kristallerin birikmesi sonucu oluşur. Genellikle ani, çok şiddetli bir ağrı, kızarıklık ve şişlik atağıyla kendini gösterir. Psödogut da benzer şekilde farklı bir kristal olan kalsiyum pirofosfatın birikmesiyle gutu taklit eden belirtilere yol açar. Son olarak Septik Artrit, bakterilerin kan yoluyla veya bir yaradan doğrudan ekleme girmesiyle oluşan çok ciddi bir durumdur. Dizde yoğun şişlik, şiddetli ağrı, sıcaklık ve ateşe neden olur. Eklemde kalıcı hasar bırakmaması için acil tıbbi müdahale ve antibiyotik tedavisi gerektirir.

Dizde Şişlik Gelişme Riskini Neler Artırır?

Bazı insanlar, yaşam tarzları, genetik yatkınlıkları veya fiziksel özellikleri nedeniyle diz problemlerine ve dolayısıyla dizde şişliğe daha yatkın olabilirler. Bu risk faktörlerini bilmek, önlem almak adına önemlidir.

Riski artıran başlıca faktörler:

  • İlerleyen yaş
  • Aşırı kilo (Obezite)
  • Belirli spor aktiviteleri
  • Geçirilmiş diz yaralanmaları
  • Mesleki zorlanmalar
  • Genetik yatkınlık

Yaş ilerledikçe, kireçlenme gibi dejeneratif hastalıkların görülme riski doğal olarak artar. Vücudumuzdaki her bir fazla kilo, diz eklemlerimize yürürken 3-4 kat, merdiven çıkarken ise daha da fazla yük bindirir. Bu sürekli stres, kıkırdakların daha hızlı aşınmasına zemin hazırlar. Ani duruş, dönüş ve zıplama gerektiren sporlar (futbol, basketbol, voleybol, tenis) bağ ve menisküs yaralanmaları için riski artırır. Daha önce bir diz yaralanması geçirdiyseniz, o diziniz gelecekteki sorunlara karşı daha hassas hale gelir. Uzun süre dizlerinin üzerinde çalışan tesisatçılar, parkeciler veya bahçıvanlar gibi meslek gruplarında bursit riski daha yüksektir. Son olarak ailede kireçlenme veya romatizmal hastalık öyküsü olması da kişisel riski bir miktar artırabilir.

Dizde Şişlik Şikayetiyle Doktora Gidince Süreç Nasıl İşler?

Dizinizdeki şişlikle bir Ortopedi ve Travmatoloji uzmanına başvurduğunuzda, doğru teşhisi koymak için sistematik bir değerlendirme süreci başlar. Bu süreç adeta bir dedektifin ipuçlarını bir araya getirmesine benzer.

Değerlendirme süreci genellikle şu adımları içerir:

  • Detaylı Tıbbi Öykü Alınması (Anamnez)
  • Fiziksel Muayene
  • Görüntüleme Yöntemleri
  • Laboratuvar Testleri (Gerekirse)

İlk olarak sizin anlatacaklarınız dinlenir. Şişlik ne zaman başladı? Ani bir darbe oldu mu? Ağrı nerede ve ne zaman artıyor? Dizinizde takılma, kilitlenme veya boşalma hissi var mı? Bu soruların cevapları, olası nedenleri daraltmada kilit rol oynar.

Ardından fiziksel muayeneye geçilir. Her iki diziniz yan yana getirilerek karşılaştırılır. Şişliğin tam yeri, şekli, ciltte kızarıklık veya morarma olup olmadığı incelenir. Elin tersiyle dizin sıcaklığı kontrol edilir. Dize çeşitli hareketler yaptırılarak hareket açıklığı değerlendirilir. Bağların ne kadar sağlam olduğunu anlamak için Lachman testi gibi özel testler, menisküslerden şüpheleniliyorsa McMurray testi gibi özel manevralar uygulanır. Bu muayene, çoğu zaman teşhise giden yolda en önemli adımdır.

Dizde Şişlik İçin Hangi Görüntüleme Testleri İstenir?

Fizik muayene bulgularını doğrulamak ve eklemin içindeki yapıları daha net görmek için genellikle görüntüleme yöntemlerine başvurulur. Seçilecek yöntem şüphelenilen probleme göre değişir.

Sık kullanılan görüntüleme testleri:

  • Röntgen (X-ray)
  • Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG)
  • Ultrason (USG)
  • Bilgisayarlı Tomografi (BT)

Röntgen, genellikle ilk istenen testtir. Kemik yapıları mükemmel gösterir. Kırık, çıkık, kireçlenmeye bağlı eklem aralığında daralma veya kemik çıkıntıları (osteofit) gibi durumları saptamada oldukça başarılıdır. Ancak bağ, menisküs gibi yumuşak dokuları göstermez.

Manyetik Rezonans (MRG), yumuşak dokuların süperstarıdır. Bağ yırtıkları, menisküs hasarları, kıkırdak zedelenmeleri ve tendon problemlerini çok yüksek doğrulukla gösterir. Ayrıca kemik iliği ödemi gibi röntgende görülemeyen gizli sorunları da ortaya çıkarabilir.

Ultrason, özellikle yüzeysel yumuşak dokuları, tendonları, bursaları ve eklemdeki sıvının miktarını değerlendirmek için çok kullanışlıdır. Dinamik bir test olduğu için, hareket sırasında tendonların durumunu görmek veya bir enjeksiyon yapılacaksa iğneye rehberlik etmek için de kullanılabilir. Bilgisayarlı Tomografi (BT) ise daha çok karmaşık kırıkların veya kemik tümörlerinin detaylı incelenmesi için tercih edilir.

Dizdeki Sıvıdan Örnek Alınması (Artrosentez) Neden Yapılır?

Eğer dizdeki şişliğin nedeni anlaşılamıyorsa veya enfeksiyon ya da gut gibi bir durumdan şüpheleniliyorsa, diz ekleminden iğne ile bir miktar sıvı alınması gerekebilir. Bu işleme “artrosentez” veya “eklem aspirasyonu” denir. Bu işlem hem bir teşhis yöntemi hem de bir tedavi yöntemidir.

Artrosentez bize şunları gösterir:

  • Sıvının Görünümü ve Rengi
  • Hücre Sayımı
  • Kristal Analizi
  • Mikrobiyolojik Kültür

İşlem sırasında steril koşullar altında diz eklemine ince bir iğne ile girilerek içerideki fazla sıvı çekilir. Bu eklemdeki basıncı anında azaltarak hastanın ağrısını hafifletir. Alınan sıvı örneği ise laboratuvara gönderilir. Normal eklem sıvısı berrak ve saman sarısıdır. Bulanık veya irinli bir görünüm enfeksiyonu, kanlı bir görünüm ise travmayı düşündürür. Hücre sayımı, iltihabın derecesini gösterir. Çok yüksek beyaz kan hücresi sayısı, septik artrit için güçlü bir kanıttır. Sıvının mikroskop altında incelenmesiyle gut veya psödogut kristallerinin görülmesi, bu hastalıklar için kesin tanı koydurur. Son olarak sıvının kültüre ekilmesiyle içinde bakteri üreyip üremediği kontrol edilir, bu da enfeksiyon tanısını doğrular.

Dizde Şişlik İçin Evde Neler Yapılabilir?

Peki, dizdeki ödem nasıl geçer ve dizdeki ödem nasıl atılır? Eğer şişliğe ateş, şiddetli ağrı veya bariz bir şekil bozukluğu gibi alarm belirtileri eşlik etmiyorsa, doktora görünene kadar evde uygulayabileceğiniz bazı basit ama etkili yöntemler vardır. Bu yöntemler iltihabi reaksiyonu baskılamayı ve şikayetleri hafifletmeyi amaçlar.

Evde ilk yardım adımları şunlardır:

  • İstirahat
  • Buz Uygulaması
  • Kompresyon (Baskı)
  • Elevasyon (Yükseltme)

Öncelikle, dizinize yük bindiren aktivitelerden kaçınarak onu dinlendirmelisiniz. Bu daha fazla hasar oluşmasını engeller. Buz uygulaması, şişliği ve ağrıyı azaltmada en güçlü silahlarınızdan biridir. Bir havluya sardığınız buz torbasını 15-20 dakika boyunca şiş olan bölgeye uygulayın. Bunu günde birkaç kez tekrarlayabilirsiniz. Elastik bir bandajla dize hafif bir baskı uygulamak, sıvının daha fazla birikmesini önleyerek şişliği kontrol altında tutar. Ancak bandajın kan dolaşımını engelleyecek kadar sıkı olmamasına dikkat edin. Son olarak otururken veya yatarken dizinizin altına birkaç yastık koyarak onu kalp seviyesinin üzerine kaldırmak, yerçekimi sayesinde sıvının dağılmasına yardımcı olur. İbuprofen veya naproksen gibi reçetesiz satılan anti-inflamatuar ilaçlar da hem ağrıyı hem de iltihabı azaltabilir, ancak bu ilaçları kullanmadan önce bir sağlık profesyoneline danışmakta fayda vardır.

Dizde Şişlik Tedavisinde Hangi Enjeksiyon Yöntemleri Kullanılır?

Evde uygulanan yöntemler ve basit ağrı kesiciler yeterli olmadığında veya altta yatan soruna yönelik daha hedefe odaklı bir tedavi gerektiğinde, eklem içi enjeksiyonlar gündeme gelebilir. Bu enjeksiyonlar, ilacı doğrudan sorunlu bölgeye ulaştırarak daha hızlı ve etkili bir sonuç almayı hedefler.

Uygulanan başlıca enjeksiyon tedavileri:

  • Kortikosteroid Enjeksiyonları
  • Hyaluronik Asit Enjeksiyonları (Viskosuplementasyon)
  • Trombositten Zengin Plazma (PRP)

Kortikosteroid (kortizon) enjeksiyonları, çok güçlü anti-enflamatuar ilaçlardır. Doğrudan eklem içine yapıldıklarında, iltihabı ve şişliği hızla baskılayarak ağrıda belirgin bir rahatlama sağlarlar. Etkileri genellikle birkaç hafta ile birkaç ay arasında sürer. Olası yan etkileri nedeniyle aynı ekleme çok sık yapılmaları önerilmez.

Hyaluronik asit, sağlıklı eklem sıvısının ana bileşenlerinden biridir ve kayganlaştırıcı bir özelliğe sahiptir. Özellikle kireçlenme tedavisinde, aşınmış ekleme bu maddenin sentetik bir versiyonu enjekte edilerek eklem kayganlığının artırılması ve şok emiliminin iyileştirilmesi amaçlanır.

PRP ise “ortobiyolojik” bir tedavi yöntemidir. Hastanın kendi kanından özel bir işlemle ayrıştırılan ve trombosit adı verilen iyileştirici hücrelerden zenginleştirilen plazma kısmının tekrar dize enjekte edilmesine dayanır. Trombositlerin içerdiği yoğun büyüme faktörlerinin, doku onarımını teşvik ettiği ve iltihabi süreci düzenlediği düşünülmektedir.

Dizde Şişlik Varsa Fizik Tedavi Ne İşe Yarar?

Fizik tedavi ve rehabilitasyon, diz şişliğine yol açan pek çok durumun tedavisinde ve özellikle ameliyat sonrası iyileşme sürecinde kilit bir rol oynar. Fizik tedavinin amacı sadece ağrıyı ve şişliği azaltmak değil aynı zamanda dizin fonksiyonlarını geri kazandırarak sorunun tekrarlamasını önlemektir.

Fizik tedavinin hedefleri şunları içerir:

  • Ağrı ve şişliği kontrol altına almak
  • Eklem hareket açıklığını yeniden kazanmak
  • Diz çevresi kaslarını güçlendirmek
  • Esnekliği artırmak
  • Denge ve koordinasyonu geliştirmek (Propriosepsiyon)

Bir fizyoterapist, durumunuza özel bir egzersiz programı tasarlar. Bu programda, dizin önündeki kuadriseps ve arkasındaki hamstring kaslarını güçlendiren egzersizler bulunur. Çünkü bu kaslar ne kadar güçlüyse, dize binen yük o kadar azalır. Ayrıca kaslardaki gerginliği azaltmak için germe egzersizleri, ekleme yük bindirmeden kondisyonu artıran yüzme veya sabit bisiklet gibi aktiviteler de önerilebilir. Diz kapağının yan tarafında şişlik nasıl geçer gibi spesifik sorunlar, o bölgedeki kas dengesizliklerini düzelten özel egzersizlerle etkili bir şekilde tedavi edilebilir.

Dizde Şişlik Ne Zaman Cerrahi Tedavi Gerektirir?

Cerrahi, genellikle diğer tüm tedavi yöntemleri denendiğinde ve başarısız olduğunda veya altta yatan sorun yırtık bir bağ, büyük bir menisküs yırtığı gibi kendi kendine iyileşmeyecek yapısal bir hasar olduğunda düşünülür.

En sık uygulanan cerrahi prosedürler:

  • Diz Artroskopisi (Kapalı Ameliyat)
  • Total Diz Protezi (Diz Artroplastisi)

Diz artroskopisi, “anahtar deliği cerrahisi” olarak da bilinen minimal invaziv bir yöntemdir. Birkaç küçük kesiden içeri sokulan küçük bir kamera (artroskop) ve ince cerrahi aletler kullanılarak eklemin içi görüntülenir ve aynı anda tedavi edilir. Artroskopi ile yırtık bir menisküs onarılabilir veya hasarlı kısmı temizlenebilir, yırtık bir ön çapraz bağ yeniden yapılabilir, eklem içindeki serbest kıkırdak veya kemik parçaları çıkarılabilir. İyileşme süreci, açık ameliyatlara göre çok daha hızlıdır.

Total diz protezi ise ileri evre kireçlenme (osteoartrit) nedeniyle kıkırdakların tamamen aşındığı, hastanın şiddetli ağrı ve hareket kısıtlılığı yaşadığı durumlarda uygulanan bir “kurtarıcı” ameliyattır. Bu işlemde, aşınmış eklem yüzeyleri çıkarılır ve yerlerine metal ve özel polietilen plastikten yapılmış yapay bir eklem (protez) yerleştirilir. Ameliyatın temel amacı, ağrıyı tamamen ortadan kaldırmak ve hastanın yürüme gibi temel günlük aktivitelerini yeniden rahatça yapabilmesini sağlamaktır.

Dizde Şişlik ve Yaralanmaların Tekrarlaması Nasıl Önlenebilir?

Tedavi süreci başarıyla tamamlandıktan sonra asıl önemli olan bu sorunun bir daha tekrarlamasını önlemektir. Diz sağlığını korumak, reaktif bir yaklaşımdan (sorun olunca tedavi etmek) proaktif bir yaklaşıma (sorun olmadan önlemek) geçmeyi gerektirir.

Korunma için atılacak adımlar:

  • Kasları güçlü tutmak
  • İdeal kiloyu korumak
  • Doğru egzersiz tekniğini öğrenmek
  • Uygun ayakkabı ve ekipman kullanmak
  • Esnekliği artırmak
  • Vücudun sinyallerini dinlemek

Dizi çevreleyen güçlü kaslar (özellikle kuadriseps, hamstring ve kalça kasları) doğal bir dizlik görevi görerek ekleme binen stresi emer. Düzenli güçlendirme egzersizleri yaralanma riskini önemli ölçüde azaltır. Fazla kilo, dizler için en büyük düşmanlardan biridir; verilecek her bir kilo, dizlerinizden tonlarca yük kaldıracaktır. Koşu ve zıplama gibi yüksek etkili sporlar yerine yüzme, bisiklet gibi eklem dostu aktiviteleri tercih etmek akıllıca olabilir. Özellikle spor yapıyorsanız, zıplama, yere inme gibi hareketleri doğru teknikle yapmak, bağ yaralanmalarını önlemede hayati önem taşır. Son olarak yorgunken veya ağrıya rağmen spora devam etmeyin. Vücudunuz size “dur” dediğinde onu dinlemek, küçük bir sorunun büyümesini engeller.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir