Diz kapağı çıkması, yani patella çıkığı, diz kapağı kemiğinin uyluk kemiği üzerindeki yuvasından dışarı kaymasıdır. Bu durum ani ve keskin bir ağrıyla kendini belli ederken, asıl endişe verici olan “diz dönmesi” olarak da bilinen tekrarlama potansiyelidir. Yaşanan ilk çıkıktan sonra dizde gelişen güvensizlik hissi, en basit gündelik aktiviteleri bile korkuyla yapmaya neden olabilir. Bu istikrarsızlık hissi, her an yeni bir çıkık yaşanabileceği endişesini tetikleyerek kişinin yaşam kalitesini doğrudan etkiler ve eklemdeki kıkırdak yapısının zamanla yıpranmasına zemin hazırlar.
Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Yazı İçeriği
Diz kapağı çıkması nedir ve dizin hassas dengesi nasıl bozulur?
Bu sorunun cevabını kavramak için, dizimizin ne kadar muhteşem bir mühendislik harikası olduğunu anlamamız gerekir. Diz kapağımız, yani patella, aslında uyluğumuzun önündeki o büyük ve güçlü dört başlı kasın (kuadriseps) kalın kirişinin içine gömülmüş, vücudumuzdaki en büyük susamsı kemiktir. Onun temel görevi, bacağımızı düzleştirirken bu devasa kasın gücünü bir kaldıraç gibi artırmak ve hareketi daha verimli hale getirmektir.
Şimdi, uyluk kemiğimizin (femur) en alt ucunu hayal edin. Orada, diz kapağının dizimizi büküp açarken güvenli bir şekilde kayması için tasarlanmış, adeta bir tren rayı gibi, V şeklinde özel bir yuva vardır. Bu yuvaya biz “troklear oluk” deriz. Sağlıklı bir dizde, diz kapağı bu rayın içinde pürüzsüzce yukarı ve aşağı süzülür. Bu rayın dış kenarı, genellikle iç kenarından daha yüksektir. Bu doğal yapı diz kapağının dışarıya doğru kaçmasını engelleyen ilk ve en önemli kemik bariyeridir.
İşte diz kapağı çıkması dediğimiz olay, bu diz kapağı kemiğinin, genellikle ve büyük bir oranda dışa doğru olmak üzere, bu raydan tamamen çıkıp yoldan sapması durumudur.
Ancak diz kapağını rayında tutan tek şey bu kemik yuva değildir. Dizimizin bu hassas dengesi, birkaç önemli koruyucu yapının uyumlu bir ekip çalışmasına dayanır. Bu ekibin herhangi bir üyesi zayıfladığında veya görevini yapamadığında, denge bozulur ve çıkık kaçınılmaz hale gelir. Bu önemli yapılar şunlardır.
Medial Patellofemoral Bağ (MPFL): Bu diz kapağının iç kenarından başlayıp uyluk kemiğine uzanan, son derece sağlam bir bağdır. Onu, diz kapağının dışa kaymasını engelleyen birincil “emniyet kemeri” olarak düşünebilirsiniz. Özellikle dizin ilk bükülme anlarında (0-30 derece arası) stabiliteyi sağlayan en kritik yapıdır. Diz kapağı çıkıklarının neredeyse tamamında bu bağ ya ciddi şekilde esner ya da tamamen yırtılır.
Dinamik Kas Desteği: Uyluğun önündeki kuadriseps kasları ve özellikle bu kas grubunun iç tarafta yer alan ve adeta diz kapağına özel olarak çalışan Vastus Medialis Obliquus (VMO) adlı bölümü, diz kapağını hareket sırasında sürekli olarak doğru çizgide tutmaya çalışan dinamik dengeleyicilerdir. Kasların dengeli ve zamanında kasılması, diz kapağının raydan çıkmasını önler.
Diğer Yumuşak Dokular: Diz kapağının her iki yanındaki retinakulum adı verilen dokular da bu dengeye katkıda bulunur.
Bir kişide ilk diz kapağı çıkması neden yaşanır?
İlk kez yaşanan bir diz kapağı çıkığı, genellikle ani bir olayla tetiklenir. Ancak bazen, kişinin farkında bile olmadığı altta yatan yapısal bir sorun nedeniyle çok daha basit, hatta travmatik olmayan bir hareketle bile meydana gelebilir. Başlıca nedenleri iki ana grupta toplayabiliriz.
Travmatik Yaralanmalar: Bunlar genellikle dışarıdan gelen net bir kuvvetle oluşur.
- Dize doğrudan gelen bir darbe. Örneğin bir futbol maçında rakibin dize müdahalesi veya bir yere sertçe çarpma.
- Doğrudan dizin üzerine düşme. Bu diz kapağını yuvasından itecek bir kuvvet yaratabilir.
Temassız Yaralanmalar: Aslında çoğu çıkık, doğrudan bir darbe olmaksızın, vücudun kendi hareketi sırasında gerçekleşir.
- En yaygın mekanizma, ayak yere sabit basarken vücudun diz üzerinde aniden dönmesidir.
- Basketbolda ani bir yön değiştirme (pivot hareketi).
- Futbolda şut çekerken destek bacağının üzerinde dönme.
- Dansta veya jimnastikte yapılan ani ve kontrolsüz hareketler.
Bu temassız yaralanmalar sırasında diz genellikle “X bacak” pozisyonuna (valgus) zorlanır ve diz kapağı bu zorlanmayla dışa doğru kayar. Bu travmatik olay yaşandığında, sadece kemik yerinden oynamaz. Neredeyse her çıkıkta, o en önemli emniyet kemeri olan MPFL bağı yırtılır. Buna ek olarak çıkık ve ardından yerine oturma sırasında diz kapağının alt yüzeyindeki kıkırdak ile uyluk kemiğinin yuva kenarındaki kıkırdak birbirine çarpar. Bu çarpışma, eklem yüzeyinden küçük kıkırdak ve kemik parçalarının kopmasına (osteokondral kırıklar) neden olabilir. Bu kopan parçalar, eklem içinde serbestçe dolaşarak ağrıya, takılmaya ve uzun vadede eklem hasarına yol açabilen çok ciddi bir durumdur.
Unutulmamalıdır ki travma genellikle bardağı taşıran son damladır. Çıkığın ne kadar kolay gerçekleştiği, genellikle dizin yapısında önceden var olan bir “zayıf halkaya” bağlıdır. Sağlam ve normal bir anatomiye sahip bir dizin çıkması için gerçekten çok büyük bir travma gerekirken, altta yatan bir yatkınlığı olan kişilerde çok daha basit hareketler bile çıkığa neden olabilir.
Diz kapağı çıkması neden sürekli tekrarlama eğilimindedir (döner)?
İlk çıkıktan sonra hastalarımızın en büyük korkusu ve bizim de en çok endişe ettiğimiz konu, durumun kronikleşmesi, yani diz kapağının adeta alışkanlık haline getirerek sürekli yerinden oynamasıdır. Bir kere çıkan bir diz kapağının tekrar çıkma riski, sağlam bir dize göre maalesef katbekat artar. Bunun nedeni, ilk çıkığın dizdeki stabilite mekanizmalarına kalıcı hasar vermesi ve altta yatan bazı anatomik risk faktörlerinin bu durumu körüklemesidir. İşte bu tekrarlayan çıkıkların arkasındaki temel nedenler.
- Medial Patellofemoral Bağ (MPFL) Yetmezliği: Bu tekrarlayan çıkıkların neredeyse bir numaralı nedenidir. İlk çıkıkta yırtılan veya aşırı gerilen MPFL, çoğu zaman kendi kendine ve doğru bir gerginlikte iyileşemez. Gevşek veya işlevsiz kalan bu bağ, diz kapağının en önemli pasif desteğini kaybetmesine neden olur. Emniyet kemeri kopmuş bir araba koltuğu gibi, diz kapağı artık en ufak bir sarsıntıda dışarı kaymaya müsaittir.
- Troklear Displazi (Sığ veya Düz Kemik Yuvası): Bazı kişilerde, diz kapağının içinde hareket ettiği o V şeklindeki yuva (troklea) doğuştan olması gerekenden daha sığ, hatta bazen dümdüzdür. Yuva ne kadar sığsa, diz kapağı için o kadar az kemiksel koruma vardır. Bu durum diz kapağının en ufak bir zorlamada raydan kolayca çıkmasına neden olan en önemli anatomik risk faktörlerinden biridir.
- Patella Alta (Yüksekte Konumlanmış Diz Kapağı): Diz kapağının, olması gerekenden daha yukarıda bir pozisyonda durması durumudur. Bu durumda diz kapağı, diz bükülmeye başladığında kemik yuvaya daha geç girer. Bu da diz hareketinin ilk anlarında, yani en savunmasız olduğu pozisyonda, kemiksel destekten mahrum kalmasına ve kolayca dengesini kaybetmesine yol açar.
- Artmış TT-TG Mesafesi (Anormal Çekme Açısı): Bu diz kapağı tendonunun kaval kemiğine yapıştığı noktanın, uyluk kemiğindeki yuvaya göre normalden daha dışarıda olduğunu ifade eden teknik bir ölçümdür. Bu mesafe arttığında, uyluk önü kası kasıldığı zaman diz kapağını otomatik olarak dışarıya doğru çeken bir kuvvet vektörü oluşur. Bu durum diz kapağının sürekli olarak dışa doğru bir çekilme stresi altında kalmasına neden olur ve cerrahi planlamada mutlaka dikkate alınması gerekir.
- Anormal Bacak Dizilimi: Bacaklarda “X bacak” (genu valgum) olarak bilinen dizilim bozukluğu, diz eksenini değiştirerek diz kapağının dış kenarına binen yükü ve dışa doğru olan çekme kuvvetlerini artırır, böylece çıkığı kolaylaştırır.
- Genel Bağ Gevşekliği (Hiperlaksite): Bazı insanlar, genetik olarak vücut genelinde daha esnek ve gevşek bağlara sahiptir. Bu durum sadece dizde değil omuz veya dirsek gibi diğer eklemlerde de çıkıklara olan yatkınlığı artırır.
- Kas Dengesizlikleri ve Zayıflığı: Diz kapağını dengeleyen kaslar arasındaki uyumun bozulması da önemli bir faktördür. Özellikle diz kapağını içe doğru çeken VMO kasının zayıf olması veya tam tersi, dış taraftaki dokuların (lateral retinakulum) aşırı gergin olması, dengeyi dışa doğru bozarak çıkığa zemin hazırlar.
Bu faktörlerden genellikle birkaçı bir arada bulunur ve kümülatif bir etki yaratır. Her bir çıkık olayı, zaten zayıf olan bu yapılara biraz daha zarar verir ve adeta bir kısır döngü başlatır: Çıkık → Bağ ve Kıkırdak Hasarı → Artan Dengesizlik ve Gevşeklik → Daha Düşük Bir Kuvvetle Tekrar Çıkma Riski → Daha Fazla Yapısal Hasar. Tedavinin asıl amacı, işte bu tehlikeli döngüyü kırmak ve dize kalıcı bir stabilite kazandırmaktır.
Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Diz kapağı çıkması durumunda hangi belirtiler ortaya çıkar ve nasıl anlaşılır?
Diz kapağı çıkmasının belirtileri oldukça tipiktir ve genellikle hasta tarafından kolayca fark edilir. Belirtileri, olayın ilk kez ve ani bir şekilde yaşandığı “akut durum” ile artık durumun kronikleştiği “tekrarlayan durum” olarak ikiye ayırarak incelemek daha doğru olur.
Ani (Akut) Bir Diz Kapağı Çıkması Anında Görülen Belirtiler şunlardır:
- Ani ve bıçak saplanır tarzda şiddetli bir ağrı
- Dizden gelen net bir “pop” veya “atma” sesi
- Dizin şeklinde gözle görülür bir bozulma (deformite)
- Diz kapağının dizin dış tarafında bir şişlik olarak belirmesi
- Diz kapağının yerinden kaydığına dair belirgin bir his
- Yaralanmadan hemen sonra dizde hızla gelişen şişlik
- Etkilenen bacağın üzerine basamama veya yürüyememe
- Dizin bükülmüş bir pozisyonda kilitlenip kalması
Durum Kronikleştikçe veya Tekrarlayan Çıkıklarda Görülen Belirtiler ise şöyledir:
Güvensizlik Hissi (Apprehension): Bu en önemli ve en rahatsız edici belirtidir. Kişi, özellikle merdiven inmek, ani dönüşler yapmak, koşmak veya çömelmek gibi hareketler sırasında diz kapağının “her an tekrar çıkacakmış gibi” olmasından korkar. Bu korku, kişinin hareketlerini kısıtlamasına ve yaşam kalitesinin düşmesine neden olur:
- Dizde ani boşalma veya güçsüzlük hissi
- Basit hareketlerle bile diz kapağının tekrar tekrar çıkması
- Özellikle diz kapağının arkasında hissedilen sürekli veya aktiviteyle artan ağrı
- Egzersiz sonrası veya gün sonunda dizde görülen aralıklı şişlik
- Dize güvenememe ve sürekli bir tedirginlik hali
Diz Kapağı Çıkması Tanısı Nasıl Koyulur?
Doğru ve eksiksiz bir tanı, etkili bir tedavinin olmazsa olmazıdır. Tanı süreci, sadece çıkığın varlığını doğrulamakla kalmaz, aynı zamanda “neden” olduğunu anlamaya ve altta yatan tüm risk faktörlerini ortaya çıkarmaya odaklanır. Bu süreç birkaç temel adımdan oluşur.
Detaylı Hasta Hikayesi: Her şeyden önce sizi dikkatle dinleriz. Yaralanmanın nasıl olduğunu, ilk çıkığın ne zaman ve hangi hareketle yaşandığını, daha önce benzer bir sorun olup olmadığını, hangi hareketlerde güvensizlik hissettiğinizi, ailenizde benzer bir sorun yaşayan olup olmadığını öğrenmek, tanının ilk ve en önemli adımıdır.
Kapsamlı Fizik Muayene: Ardından dikkatli bir fizik muayene yapılır. Bu muayenede sadece dize odaklanılmaz; bacağın genel dizilimi, kalça ve ayak bileği de değerlendirilir.
Gözlem: Dizdeki şişlik, morarma, kaslarda (özellikle VMO kasında) erime (atrofi) olup olmadığına bakılır.
Palpasyon (Elle Muayene): Yırtılmış olabilecek MPFL bağının olduğu bölge gibi hassas noktalar elle kontrol edilir.
Özel Testler: Diz kapağının stabilitesini değerlendirmek için bazı özel testler uygulanır. En bilineni “apprehension (endişe) testidir”. Bu test sırasında diz kapağını nazikçe dışa doğru ittiğimizde, hastanın endişelenmesi, korkması veya istemsizce kasılarak bu hareketi engellemeye çalışması, instabilite için çok güçlü bir bulgudur. “J belirtisi” gibi, dizin hareket sırasında anormal bir yol izleyip izlemediğini gösteren başka testler de bize yol gösterir.
Görüntüleme Yöntemleri: Fizik muayeneden sonra, tanıyı kesinleştirmek ve altta yatan sorunları net bir şekilde görmek için görüntüleme yöntemlerine başvurulur.
Röntgen: Genellikle ilk istenen tetkiktir. Farklı açılardan çekilen röntgen filmleri, diz kapağının pozisyonunu, kemik yuvasının (troklea) derinliğini, diz kapağının yüksekliğini (patella alta), olası kemik kırıklarını ve kopan parçaları değerlendirmemizi sağlar.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG): MRG, diz kapağı çıkığı tanısında altın standarttır çünkü yumuşak dokuları ve kıkırdağı inanılmaz bir detayla gösterir. MPFL bağının yırtılıp yırtılmadığı, yırtığın nerede ve ne kadar ciddi olduğu, eklem kıkırdağında bir hasar (ezilme veya kopma) olup olmadığı ve eklem içinde serbest dolaşan parçaların varlığı en net MRG ile anlaşılır. Bu bilgiler özellikle cerrahi gerekip gerekmediğine ve hangi cerrahi tekniğin uygulanacağına karar vermede hayati önem taşır.
Bilgisayarlı Tomografi (BT): Özellikle kemiksel dizilimle ilgili daha hassas ölçümler yapılması gerektiğinde (örneğin TT-TG mesafesi ölçümü) veya karmaşık kemiksel sorunların olduğu durumlarda cerrahi planlama için BT taramasına başvurabiliriz.
Diz kapağı çıkması yaşandığında acil olarak ne yapılmalıdır?
Diz kapağı çıktığında yaşanan panik ve ağrı anında doğru adımları atmak, daha fazla hasarı önlemek için çok önemlidir. İlk müdahale, diz kapağını tekrar yuvasına oturtmaktır (redüksiyon). Bu işlem bazen kişi dizini yavaşça ve nazikçe düzeltmeye çalışırken kendiliğinden gerçekleşir. Eğer diz kapağı kendiliğinden yerine oturmuyorsa, kesinlikle zorlanmamalı ve bu işlem mutlaka bir sağlık profesyoneli (doktor, acil tıp teknisyeni vb.) tarafından yapılmalıdır.
Diz kapağı yerine oturduktan sonraki ilk yardım adımları, dünyaca kabul görmüş RICE protokolünü içerir. Bu adımlar, evde veya olay yerinde hemen uygulanmaya başlanabilir.
R – Rest (İstirahat): Yaralı bacağın üzerine kesinlikle yük verilmemelidir. Yürümek için mutlaka koltuk değneği kullanılmalıdır. Dizi dinlendirmek, iyileşme sürecinin ilk ve en temel kuralıdır.
I – Ice (Buz): Ağrı ve şişliği kontrol altına almak için en etkili yöntemlerden biridir. Bir havluya sarılmış buz torbası veya soğuk paket, ilk 48 saat boyunca düzenli aralıklarla (örneğin her 2-3 saatte bir, 15-20 dakika süreyle) dize uygulanmalıdır. Buz, damarları büzerek iç kanamayı ve şişliği azaltır, aynı zamanda doğal bir ağrı kesici görevi görür.
C – Compression (Kompresyon): Şişliği kontrol altında tutmak ve dizi bir miktar desteklemek için elastik bir bandaj ile dize, kan dolaşımını engellemeyecek sıkılıkta bir baskı uygulanabilir.
E – Elevation (Yükseltme): Yaralı bacağı, yatarken veya otururken birkaç yastık yardımıyla kalp seviyesinin üzerinde tutmak, yer çekimi sayesinde şişliğin ve ödemin daha kolay dağılmasına yardımcı olur.
Diz kapağı çıkması için ameliyatsız tedavi seçenekleri nelerdir?
Evet, özellikle ilk kez yaşanan ve büyük bir kıkırdak veya kemik kırığının eşlik etmediği diz kapağı çıkıklarında ilk tedavi yaklaşımımız genellikle ameliyatsızdır. Ameliyatsız tedavinin amacı, sadece ağrıyı geçirmek değil aynı zamanda dizin fonksiyonlarını eksiksiz bir şekilde geri kazandırmak ve en önemlisi, gelecekteki çıkıkları önlemek için dizin savunma mekanizmalarını güçlendirmektir. Bu pasif bir bekleyiş süreci değil hastanın aktif katılımını gerektiren kapsamlı bir rehabilitasyon programıdır. Ameliyatsız tedavinin temel bileşenleri şunlardır.
İstirahat ve İmmobilizasyon: Akut dönemde, yani ilk birkaç hafta, dizdeki hasarlı yumuşak dokuların (özellikle MPFL bağı) iyileşmeye başlaması ve ağrının azalması için diz, özel bir dizlik veya atel kullanılarak bir süre hareketsiz tutulabilir. Bu süre, yaralanmanın ciddiyetine göre ayarlanır.
Ağrı ve Şişlik Kontrolü: Yukarıda bahsedilen RICE protokolü, bu dönemin de vazgeçilmez bir parçasıdır. Gerekli durumlarda, doktorun önereceği anti-inflamatuar ilaçlar da ağrı ve ödemin kontrolüne yardımcı olabilir.
Koltuk Değneği Kullanımı: Yaralı dize tam yük vermemek ve iyileşmeyi hızlandırmak için başlangıçta bir süre koltuk değneği kullanmak gerekebilir. Yük verme, ağrının izin verdiği ölçüde kademeli olarak artırılır.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon: Bu ameliyatsız tedavinin kalbidir ve başarısı için en kritik adımdır. Ağrı ve şişlik kontrol altına alındıktan hemen sonra, bir fizyoterapist eşliğinde kişiye özel bir egzersiz programına başlanır. Bu program sadece diz kaslarını değil tüm bacak ve kalça kaslarını hedef alır.
Hasta Eğitimi: Hastanın kendi durumunu, risk faktörlerini ve rehabilitasyon programına uymanın önemini anlaması, tedavinin başarısını doğrudan etkiler.
İlk kez yaşanan çıkıklarda, bu adımları içeren iyi yapılandırılmış bir ameliyatsız tedavi programı ile hastaların büyük bir kısmı, herhangi bir cerrahi müdahaleye gerek kalmadan günlük yaşamlarına ve hatta spora başarılı bir şekilde dönebilmektedir. Ancak bu tedavinin başarısız olduğu veya tekrarlayan çıkıkların yaşandığı durumlarda cerrahi seçenekler gündeme gelir.
Diz kapağı çıkması ne zaman ameliyat gerektirir?
Ameliyatsız tedavi genellikle ilk basamak olsa da bazı durumlarda cerrahi müdahale en doğru ve hatta tek çözüm olabilir. Ameliyat kararı, hastanın durumu beklentileri ve altta yatan anatomik sorunların ciddiyeti göz önünde bulundurularak dikkatlice verilir. İşte bir diz kapağı çıkması için ameliyat kararı almamızı gerektiren başlıca durumlar.
Tekrarlayan İnstabilite: Bu en sık karşılaşılan ameliyat nedenidir. Kapsamlı ve doğru bir şekilde uygulanmış bir fizik tedavi programına rağmen diz kapağı çıkmaya devam ediyorsa veya kişi sürekli bir güvensizlik hissi (apprehension) nedeniyle günlük yaşam aktivitelerini yapmaktan veya spor yapmaktan çekiniyorsa, cerrahi stabilizasyon düşünülür.
Büyük Kıkırdak veya Kemik Kırıkları (Osteokondral Kırık): Çıkık sırasında eklem yüzeyinden önemli boyutta bir kıkırdak ve/veya kemik parçası koptuysa, bu parçayı onarmak veya eklemden çıkarmak için cerrahi gerekir. Bu durum ilk çıkıkta bile acil bir ameliyat nedeni olabilir.
Ameliyatsız Tedavinin Başarısız Olması: Hasta, en az 3-6 aylık düzenli bir ameliyatsız tedavi sürecine rağmen devam eden ağrı, şişlik, takılma ve fonksiyon kaybı yaşıyorsa.
Yüksek Risk Taşıyan Anatomik Yapı: Bazı durumlarda, ilk çıkık olmasına rağmen, yapılan tetkiklerde (özellikle MRG ve BT) saptanan çok sayıda ciddi risk faktörü (örneğin belirgin derecede sığ bir kemik yuvası, tam kat MPFL yırtığı ve ciddi dizilim bozukluğu gibi) varsa, tekrarlama riskinin çok yüksek olduğu öngörülerek, daha fazla kıkırdak hasarı oluşmadan cerrahi tedavi önerilebilir.
Sporcular ve Yüksek Aktivite Beklentisi Olanlar: Profesyonel sporcular veya işi gereği dizine çok fazla güvenmek zorunda olan kişilerde, daha hızlı ve güvenilir bir stabilite sağlamak amacıyla cerrahi tedavi daha erken bir aşamada düşünülebilir.
Diz kapağı çıkması ameliyatı sonrası iyileşme süreci nasıldır?
Diz kapağı stabilizasyon ameliyatı sonrası iyileşme süreci, en az ameliyatın kendisi kadar önemli ve sabır gerektiren bir maratondur. “Ameliyat oldum, hemen iyileşeceğim” beklentisi doğru değildir. Başarılı bir sonuç, cerrah, fizyoterapist ve hastanın tam bir ekip çalışması ve uyumuna bağlıdır. İyileşme süreci genel olarak şu aşamaları içerir.
- Erken Dönem (İlk 0-6 Hafta): Ameliyat sonrası diziniz, yapılan onarımı korumak amacıyla özel bir dizlik ile desteklenir. Bu dönemde temel hedefler; ağrıyı ve şişliği kontrol etmek, yara iyileşmesini sağlamak ve cerrahi onarıma zarar vermeden kontrollü hareketlere başlamaktır. Genellikle bir süre koltuk değneği kullanmanız ve bacağınıza sadece izin verilen ölçüde yük vermeniz istenir. Fizik tedavi, daha ilk günden itibaren pasif hareketler ve kas aktivasyon egzersizleri ile başlar.
- Orta Dönem (6. Hafta – 3. Ay): Bu dönemde genellikle dizlikten kurtulunur ve dize tam yük vermeye başlanır. Rehabilitasyonun güçlendirme fazı yoğunlaşır. Fizyoterapistiniz eşliğinde, diz, kalça ve gövde kaslarını güçlendirmeye yönelik egzersizler giderek artırılır. Denge ve koordinasyon çalışmaları başlar.
- Geç Dönem ve Spora Dönüş (3. Ay ve Sonrası): Kas gücü ve kontrolü belirli bir seviyeye ulaştıktan sonra, daha fonksiyonel ve spora özgü hareketlere geçilir. Düz koşu, ardından ani yön değiştirme ve zıplama gibi daha zorlayıcı aktivitelere geçiş, çok kademeli ve kontrollü bir şekilde yapılır. Tam kapasiteyle ve güvenle spora dönüş, yapılan ameliyatın türüne ve kişinin bireysel ilerlemesine bağlı olarak genellikle 9 ila 12 ay, hatta bazen daha uzun sürebilir.