Kalsifik tendinit, en sık omuz rotator kılıf tendonları olmak üzere, tendonların içinde kalsiyum kristallerinin birikmesiyle karakterize ağrılı bir durumdur. Genellikle omuz tendinit tabloları arasında karşılaşılan bu rahatsızlık, tendonun basit bir iltihaplanmasından farklı olarak içinde oluşan bu yabancı kalsiyum birikintilerine karşı vücudun başlattığı yoğun bir reaksiyonla kendini gösterir. Bazen kalsifiye tendinit olarak da adlandırılan bu süreç tendon dokusunda basınç artışına ve ani ağrı ataklarına neden olarak kişinin yaşam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Doğru teşhis ve kişiye özel tedavi yaklaşımları ile yönetilebilen bir eklem problemidir.
Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Yazı İçeriği
Kalsifik Tendinit Ne Anlama Gelir ve En Sık Nerede Karşımıza Çıkar?
Kalsifik tendiniti daha iyi anlamak için önce omuz ekleminin çalışma prensibine kısaca göz atalım. Omuzumuz, vücudumuzdaki en hareketli eklemdir. Kolumuzu neredeyse her yöne çevirebilmemizi sağlayan bu karmaşık yapı “rotator kılıf” adını verdiğimiz dört önemli tendonun bir araya gelmesiyle yönetilir. Bu tendonlar, bir orkestra şefi gibi kol hareketlerini hassas bir şekilde koordine eder. İşte kalsifik tendinit, tam da bu önemli tendonların içinde kalsiyum birikmesiyle ortaya çıkar.
Vücudun farklı tendonlarında (örneğin kalça veya dirsek) da görülebilse de kalsifik tendinit vakalarının ezici bir çoğunluğu omuzda meydana gelir. Omuzda ise en sık etkilendiği yer, kolu yana ve yukarı kaldırma görevini üstlenen “supraspinatus” tendonudur. Bu durum genellikle 30-60 yaş aralığındaki bireyleri etkiler ve kadınlarda görülme sıklığı erkeklere kıyasla biraz daha fazladır.
Burada ilginç bir detay daha var: Hiçbir omuz şikayeti olmayan tamamen sağlıklı bir bireyin, başka bir sebeple çekilen omuz röntgeninde de kalsifik birikintilere rastlanabilir. Bu bize, kalsiyum birikintisinin varlığının tek başına her zaman bir sorun teşkil etmediğini, ağrının ve diğer belirtilerin ortaya çıkması için başka tetikleyici faktörlerin de devreye girmesi gerektiğini gösterir. Yani bu birikintiler yıllarca sessizce omuzunuzda durabilir ve hiçbir rahatsızlık vermeyebilir.
Kalsifik Tendinit Gelişiminin Arkasındaki Nedenler Nelerdir?
“Bu kalsiyum birikintileri neden benim omzumda oluştu?” sorusu, hastaların haklı olarak en çok merak ettiği konulardan biridir. Kalsifik tendinitin kesin nedeni hala aydınlatılamamış olsa da bu süreci başlattığı düşünülen birkaç güçlü teori bulunmaktadır. Bu birikim, sanılanın aksine, kalsiyum açısından zengin beslenmekle veya süt ürünleri tüketmekle doğrudan ilişkili değildir. Sorun, vücudun kalsiyumu nasıl kullandığı değil tendon dokusunda meydana gelen hücresel bir dizi olaydır.
En yaygın kabul gören teori, tendon dokusundaki hücrelerin bir tür değişime uğramasıdır (metaplazi). Bu değişimi tetiklediği düşünülen bazı durumlar şunlardır:
- Tendona giden kan akışının zamanla azalması
- Tendon içindeki oksijen seviyesinin düşmesi (hipoksi)
- Tekrarlayan mikro travmalar ve aşırı kullanım
- Tendonun yaşlanma süreciyle birlikte doğal olarak yıpranması
Bu faktörler tendonun normal iyileşme mekanizmasını bozarak, onarım sürecinin bir parçası olarak bölgede kalsiyum kristallerinin birikmesine yol açan anormal bir süreci tetikler.
Ayrıca bazı kişilerin kalsifik tendinite daha yatkın olduğu gözlemlenmiştir. Risk faktörlerini aşağıdaki gibi listeleyebiliriz:
- Diyabet (şeker hastalığı)
- Hipotiroidizm (tiroid bezinin az çalışması)
- Hiperparatiroidizm gibi metabolik ve endokrin hastalıklar
- Genetik yatkınlık (ailesinde bu rahatsızlığı olanlar)
Bu risk faktörlerinin varlığı, vücudun genel iltihabi yanıtını ve doku iyileşme kapasitesini etkileyerek kalsifikasyon oluşumuna zemin hazırlayabilir. Bu nedenle tedavi planı yapılırken hastanın genel sağlık durumu ve sahip olduğu diğer kronik rahatsızlıklar mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır.
Bir Kişide Kalsifik Tendinit Varlığını Düşündüren Belirtiler Nelerdir?
Kalsifik tendinitin belirtileri, kişiden kişiye ve hastalığın hangi evresinde olduğuna bağlı olarak büyük ölçüde değişiklik gösterebilir. Bazı hastalar hafif bir sızıyla durumu idare ederken, bazıları için hayatı durma noktasına getiren ağrılar söz konusu olabilir.
En sık karşılaşılan belirtiler şunlardır:
- Omuzda aniden başlayan veya zamanla artan şiddetli ağrı
- Özellikle geceleri artan ve uykudan uyandıran ağrı
- Etkilenen omuzun üzerine yatamama
- Kolu yukarı kaldırma veya arkaya götürme gibi hareketlerde zorlanma
- Omuz ekleminde sertlik ve hareket kısıtlılığı
- Günlük işleri yaparken (giyinme, saç tarama, bir şeye uzanma) zorluk
- Omuzun ön veya dış kısmına dokunmakla oluşan hassasiyet
- Uzun vadede omuz kaslarında güçsüzlük
Ağrının karakteri de hastalığın evresine göre değişir. Hastalığın “oluşum” fazında, yani kalsiyum yavaş yavaş birikirken, ağrı daha çok kronik, sızlayıcı ve aktiviteyle artan bir tarzda olabilir. Ancak hastalığın “emilim” (rezorptif) fazında, yani vücut bu birikintiyi bir yabancı cisim gibi algılayıp temizlemeye çalıştığında, çok şiddetli bir iltihabi reaksiyon başlar. Bu dönemde ortaya çıkan ağrı, genellikle zonklayıcı, batıcı ve dayanılmaz olarak tarif edilir. Bu şiddetli ağrının başlaması, aslında vücudun iyileşme mekanizmasının bir parçası olduğundan, her zaman kötüye bir işaret değildir; tam tersine, birikintinin çözülmeye başladığının habercisi olabilir.
Tedavi hakkında detaylı bilgi ve randevu için iletişime geçin!
Kalsifik Tendinit Teşhisi İçin Hangi Yöntemler Kullanılır?
Omuz ağrısıyla bir hekime başvurduğunuzda, doğru tedaviye giden yolun ilk adımı, ağrının kaynağını net bir şekilde belirlemektir. Kalsifik tendinit teşhisi, genellikle birkaç aşamalı bir yaklaşımla konulur.
Tıbbi Öykü ve Fizik Muayene:
İlk olarak şikayetlerinizi detaylı bir şekilde dinleriz. Ağrınızın ne zaman başladığı, nasıl bir karakterde olduğu, hangi hareketlerin ağrınızı artırdığı, gece uykunuzu nasıl etkilediği gibi sorular, teşhis sürecinin temelini oluşturur. Ardından kapsamlı bir omuz muayenesi yapılır. Bu muayenede, omuzunuzun hareket açıklığı, kas gücünüz, hassas noktalar ve omuz sıkışması gibi diğer olası sorunları ekarte etmeye yönelik özel testler değerlendirilir.
Görüntüleme Yöntemleri:
Fizik muayene sonrası şüphelerimizi doğrulamak ve durumu netleştirmek için görüntüleme yöntemlerinden faydalanırız.
Görüntüleme yöntemlerinin bize sağladığı bilgiler şunlardır:
- Kalsiyum birikintisinin varlığını kesin olarak teyit etmek
- Birikintinin hangi tendonda yerleştiğini görmek
- Birikintinin boyutunu, şeklini ve sayısını belirlemek
- Birikintinin yapısı (sert mi, yumuşak mı) hakkında fikir edinmek
- Hastalığın hangi evrede olduğunu anlamak (oluşum mu, emilim mi)
- Eşlik eden başka bir sorun (tendon yırtığı, bursit vb.) olup olmadığını değerlendirmek
Bu amaçla başvurduğumuz temel görüntüleme yöntemleri şunlardır:
Röntgen: Kalsifik tendinit tanısında ilk ve en temel yöntemdir. Kalsiyum birikintilerini çok net bir şekilde gösterir ve genellikle tanı için yeterlidir.
Ultrason (USG): Radyasyon içermeyen, dinamik ve son derece hassas bir yöntemdir. Ultrason, birikintinin yapısı hakkında röntgenden daha detaylı bilgi verir. “Diş macunu” kıvamındaki yumuşak birikintileri, “kaya” gibi sert olanlardan ayırmamızı sağlar. Bu ayrım, özellikle iğne ile yıkama (lavaj) gibi tedavileri planlarken kritik öneme sahiptir.
Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRI): Kalsifik tendinit tanısı için rutin olarak gerekli değildir. Ancak tanının belirsiz olduğu veya eşlik eden rotator kılıf yırtığı gibi karmaşık durumlardan şüphelenildiğinde, çevre yumuşak dokuları ve eklemi daha detaylı değerlendirmek için istenebilir.
Ayrıca omuz ağrısına neden olabilecek diğer durumları da dışlamak önemlidir. Kalsifik tendinit belirtileri bazen başka rahatsızlıklarla karışabilir.
Ayırıcı tanıda düşünülen bazı durumlar şunlardır:
- Omuz sıkışma sendromu (impingement)
- Donuk omuz (adeziv kapsülit)
- Rotator kılıf tendon yırtıkları
- Akromiyoklaviküler eklem kireçlenmesi
- Boyun fıtığına bağlı yansıyan ağrılar
Doğru tanı, bu olasılıkların tümü değerlendirildikten sonra konulur ve size özel en etkili tedavi planının oluşturulmasını sağlar.
Kalsifik Tendinit İçin İlk Aşama Tedavi Yaklaşımları Nelerdir?
Kalsifik tendinit tedavisinde neredeyse her zaman ilk adım, ameliyatsız, yani konservatif yöntemlerdir. Hastaların büyük bir kısmı bu yaklaşımlarla önemli ölçüde rahatlama sağlar. Amaç öncelikle ağrıyı kontrol altına almak, iltihabı baskılamak ve omuz fonksiyonlarını korumaktır.
İlk aşamada uygulanan tedavi yöntemleri şunlardır.
Aktivite Düzenlemesi ve İstirahat: Ağrıyı tetikleyen, özellikle baş üstü ve zorlayıcı hareketlerden bir süre kaçınmak, iltihaplı tendonun dinlenmesine ve sakinleşmesine olanak tanır. Bu omuzu tamamen hareketsiz bırakmak anlamına gelmez, sadece ağrı sınırları içinde kullanmak demektir.
Soğuk ve Sıcak Uygulamalar: Ağrının çok şiddetli ve yeni başladığı akut dönemlerde, etkilenen bölgeye günde birkaç kez 15-20 dakika soğuk uygulama yapmak, ağrıyı ve iltihabı azaltmada yardımcı olabilir. Daha uzun süreli (kronik) ağrılarda veya kasları gevşetmek amacıyla sıcak uygulama da faydalı olabilir.
İlaç Tedavisi: Hekim kontrolünde kullanılan non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlar (NSAİİ’ler), hem ağrı kesici hem de iltihap giderici etkileriyle semptomların kontrol altına alınmasına yardımcı olur.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon: Bu tedavinin en önemli ve uzun vadeli başarısını sağlayan temel taşlarından biridir. Bir fizyoterapist eşliğinde kişiye özel olarak planlanan bir program, birden çok hedefe hizmet eder.
Fizik tedavinin temel amaçları şunlardır:
- Ağrıyı ve iltihabı azaltmak
- Omuz ekleminin hareket açıklığını korumak ve artırmak
- “Donuk omuz” gelişimini önlemek
- Omuz ve kürek kemiği çevresindeki kasları güçlendirmek
- Doğru duruş ve omuz kullanım alışkanlıkları kazandırmak
Fizik tedavi programı kapsamında, pasif germe egzersizlerinden başlayarak zamanla aktif hareketlere ve güçlendirme egzersizlerine geçilir. Özellikle sarkaç egzersizleri, duvar tırmanma ve direnç bantlarıyla yapılan egzersizler sıkça kullanılır. Bu süreç sabır gerektirir, ancak omuzun eski sağlığına kavuşması için kritik öneme sahiptir.
Kalsifik Tendinit Tedavisinde Enjeksiyon Yöntemlerinin Yeri Nedir?
İlk aşama tedavilere rağmen ağrının kontrol altına alınamadığı, özellikle de gece uykusunu bölen şiddetli ağrıların olduğu durumlarda enjeksiyon tedavileri gündeme gelebilir.
Kortikosteroid (Kortizon) Enjeksiyonları: Kortizon, çok güçlü bir anti-inflamatuar (iltihap giderici) ilaçtır. Kalsiyum birikintisinin bulunduğu bölgenin üzerindeki bursaya (subakromiyal bursa) veya doğrudan eklem içine yapıldığında, bölgedeki şiddetli iltihabi reaksiyonu hızla baskılayarak ağrıda belirgin bir rahatlama sağlayabilir. Bu enjeksiyonlar, özellikle hastanın şiddetli ağrı nedeniyle fizik tedavi egzersizlerini yapamadığı durumlarda bir “pencere” açarak rehabilitasyon sürecini kolaylaştırabilir. Ancak kortizonun etkisi genellikle geçicidir ve altta yatan kalsiyum birikintisini ortadan kaldırmaz. Bu nedenle genellikle tek başına kalıcı bir çözüm olarak değil tedavinin bir parçası olarak düşünülür. Tekrarlayan enjeksiyonların tendona potansiyel zararları olabileceğinden, uygulaması sınırlı sayıda ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır.
Ultrason Eşliğinde Lavaj ve Barbotaj (İğne ile Yıkama): Bu yöntem kortizon enjeksiyonundan daha farklı bir amaca hizmet eder; sadece semptomu baskılamakla kalmaz, aynı zamanda sorunun kaynağı olan kalsiyum birikintisine doğrudan müdahale eder. Ultrason rehberliğinde, iğne ile kalsiyum birikintisinin içine girilir. Önce iğnenin ucuyla birikinti mekanik olarak parçalanır (barbotaj), ardından bölgeye steril sıvı verilip geri çekilerek tebeşir tozu kıvamındaki kalsiyum parçacıkları yıkanarak dışarı alınır (lavaj). Bu işlem poliklinik şartlarında lokal anestezi ile yapılır ve cerrahiye göre minimal invaziv bir alternatiftir. Özellikle “diş macunu” kıvamındaki yumuşak birikintilerde oldukça başarılı sonuçlar verir. İşlem vücudun kendi temizleme hücrelerini de harekete geçirerek kalan birikintinin emilimini hızlandırabilir.
Vücut Dışından Şok Dalgası Tedavisi (ESWT) Kalsifik Tendinit İçin Etkili Bir Yöntem midir?
Diğer konservatif yöntemlere yanıt vermeyen inatçı kalsifik tendinit vakalarında, cerrahiye gitmeden önce başvurulan etkili ve modern bir diğer yöntem ise Ekstrakorporeal Şok Dalgası Tedavisi’dir (ESWT). Bu tedavi, böbrek taşı kırmada kullanılan teknolojiye benzer şekilde vücut dışından yüksek enerjili ses dalgalarının kalsiyum birikintisinin üzerine odaklanması prensibine dayanır.
ESWT’nin etki mekanizması iki yönlüdür.
Mekanik Etki: Ses dalgalarının yarattığı şok, sert kalsiyum birikintilerini daha küçük parçacıklara ayırır. Bu küçük parçacıkların vücudun kendi temizleme mekanizmaları tarafından emilmesi daha kolay hale gelir.
Biyolojik Etki: Tedavi, sadece mekanik bir kırma işlemi değildir. Aynı zamanda tendon dokusunda biyolojik bir yanıtı tetikler. Bölgedeki kan akışını artırır (neovaskülarizasyon), doku iyileşmesini ve yenilenmesini sağlayan büyüme faktörlerinin salınımını uyarır ve kronik iltihabı azaltarak ağrı kesici bir etki yaratır.
ESWT tedavisi genellikle haftada bir uygulanan birkaç seanstan oluşur. İşlem sırasında hafif bir rahatsızlık hissedilebilse de anestezi gerektirmez. Özellikle daha sert ve kronikleşmiş kalsiyum birikintilerinde, ESWT oldukça başarılı sonuçlar vermekte ve birçok hastayı cerrahi tedaviden kurtarabilmektedir.
Kalsifik Tendinit İçin Cerrahi Tedaviye Ne Zaman Karar Verilir?
Kalsifik tendinit tedavisinde cerrahi, her zaman en son seçenektir. Hastaların çok büyük bir kısmı ameliyatsız yöntemlerle iyileşir. Ancak bazı durumlarda cerrahi, en doğru ve en etkili çözüm haline gelebilir.
Cerrahi tedaviye karar verilmesini gerektiren durumlar şunlardır:
- Uygulanan tüm ameliyatsız tedavilere (en az 6 aylık bir süreç) rağmen ağrının ve şikayetlerin devam etmesi
- Ağrının hastanın yaşam kalitesini (uyku, günlük aktiviteler, iş hayatı) dayanılmaz derecede etkilemesi
- Omuz hareketlerinde ilerleyici bir kısıtlılık ve güç kaybı olması
- Kalsiyum birikintisinin çok büyük olup omuzda mekanik bir sıkışmaya veya takılmaya neden olması
Günümüzde kalsifik tendinit ameliyatı “altın standart” olarak kabul edilen artroskopik (kapalı) yöntemle yapılır. Omuza açılan 2-3 adet çok küçük (yaklaşık 1 cm) delikten içeri sokulan bir kamera ve özel cerrahi aletler yardımıyla, eklemi açmadan işlem gerçekleştirilir. Kamera sayesinde büyütülmüş görüntü altında kalsiyum birikintisi bulunur, hassas bir şekilde temizlenir ve bölge bol sıvı ile yıkanır. Eğer kalsiyumun temizlendiği yerde tendonda önemli bir yırtık oluşursa, bu yırtık da aynı seansta yine kapalı yöntemle tamir edilebilir.
Artroskopik cerrahinin avantajları oldukça fazladır:
- Daha az ameliyat sonrası ağrı
- Daha hızlı iyileşme süreci
- Daha düşük enfeksiyon riski
- Daha iyi kozmetik sonuçlar
Cerrahi sonrası başarı oranları oldukça yüksektir. Ancak ameliyatın başarısı, sonrasında uygulanacak olan ve genellikle birkaç ay süren fizik tedavi ve rehabilitasyon programına hastanın tam uyum göstermesine bağlıdır.
Kalsifik Tendinit Tedavi Edilmezse veya İhmal Edilirse Ne Olur?
Kalsifik tendinit genellikle zamanla kendi kendine çözülebilen iyi huylu bir durum olsa da bu süreç yıllar alabilir ve bu sırada yaşanan ağrı ve fonksiyon kaybı kalıcı hale gelebilir. Tedavi edilmeyen veya ihmal edilen kalsifik tendinit, bazı istenmeyen komplikasyonlara yol açabilir.
Olası komplikasyonlar şunlardır:
- Kronik omuz ağrısı
- Donuk omuz (adeziv kapsülit) gelişimi
- Kalıcı hareket kısıtlılığı
- Rotator kılıf kaslarında kalıcı güçsüzlük ve erime (atrofi)
- Nadiren de olsa, büyük birikintilerin tendonu zayıflatmasına bağlı olarak rotator kılıf yırtığı
Bu komplikasyonların gelişmesini önlemenin en iyi yolu, omuz ağrısı başladığında vakit kaybetmeden bir uzmana başvurmak ve durumu doğru bir şekilde yönetmektir.
Kalsifik Tendinitin Tekrarlamaması İçin Neler Yapılabilir?
Kalsifik tendinitin gelişimini tamamen engelleyecek sihirli bir formül olmasa da omuz sağlığını korumak ve riski azaltmak için alınabilecek bazı önlemler vardır.
Önleyici yaklaşımlar ve tavsiyeler şunlardır:
- Omuzu zorlayan, tekrarlayıcı ve baş üstü hareketlerden (örneğin profesyonel olarak yüzme, voleybol, boyacılık gibi) kaçınmak veya bu aktiviteler sırasında düzenli molalar vermek
- Ağır yükleri ani ve kontrolsüz bir şekilde kaldırmamak
- Yeni bir spor veya egzersiz programına başlarken yoğunluğu yavaş yavaş ve kademeli olarak artırmak
- Omuz ve sırt kaslarını güçlendiren ve esnekliğini artıran düzenli egzersizler yapmak
- Ofis ortamında çalışanlar için ergonomik düzenlemeler (doğru masa ve sandalye yüksekliği, monitör konumu vb.) yapmak
- Diyabet gibi altta yatan kronik hastalıkların düzenli kontrol ve tedavisini sağlamak
Unutmayın ki en iyi korunma yöntemi, vücudunuzun sinyallerini dinlemek ve ağrı gibi bir uyarı ortaya çıktığında bunu göz ardı etmemektir. Kalsifik tendinit, doğru yaklaşımlarla yönetildiğinde, genellikle uzun vadede kalıcı bir sorun bırakmayan ve hastaların büyük bir memnuniyetle normal hayatlarına döndüğü bir rahatsızlıktır.